Nilüfer’de “Gölge Piyasa”: Fake İlanlarla Kurulan Sessiz Tuzak
Saye Yılmaz – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazısı
Türkiye’de gayrimenkul piyasası zaten başlı başına bir mayın tarlası. Ekonomik dalgalanmalar, şişen fiyatlar, belirsiz regülasyonlar… Ama asıl tehlike, tüm bunlardan daha derinlerde: Göz göre göre işleyen ve organize şekilde sürdürülen manipülasyonlar.
Son günlerde Ekşi Sözlük’te karşılaştığım bir paylaşım, Nilüfer’deki “gölge piyasa”yı gözler önüne seriyor. İddiaya göre paylaşımı yapan kişi, 1.2 milyon TL kaybetmiş. Bu para, bir yatırım hatasının sonucu değil; sistematik bir dolandırıcılığın kurbanı.
Fake ilanlarla oluşturulan yapay talep, olmayan daireler için verilen sahte ilanlar, ilana koyulan ama aslında satışta olmayan evler üzerinden yaratılan sahte fiyat algısı… Bu yöntemlerle hem bölgedeki fiyatlar şişiriliyor hem de gerçek alıcılar, olmayan evlere kaparo yatırarak mağdur ediliyor.
Nilüfer gibi planlı ve gelişmiş bir ilçede dahi bu tarz tezgâhların varlığı, denetim mekanizmalarının zafiyetini açıkça gösteriyor. Piyasa aktörlerinin, emlak sitelerinin ve yerel yönetimlerin bu “sessiz tuzak” karşısında sorumluluk alması gerekiyor. Gerçek yatırımcıyı korumak, piyasayı adil tutmak ve dolandırıcılık yöntemlerine karşı etkin mücadele etmek; artık bir tercih değil, zorunluluk. Çünkü bu sessizlik devam ederse, zarar gören sadece bireyler değil, ekonominin kendisi olacak.
İşte o yazı…
Nilüfer’deki “Gölge Piyasa”: Fake İlanlarla Kurulan Sessiz Tuzak
Türkiye’de gayrimenkul piyasası zaten başlı başına bir mayın tarlası. Bir yandan ekonomik dalgalanmalar, bir yandan şişen fiyatlar… Ama asıl tehlike, tüm bunların ötesinde; göz göre göre işleyen organize manipülasyonlar.
Son günlerde Ekşi Sözlük’te okuduğum bir paylaşım, tam da Bursa’nın Nilüfer ilçesinde yıllardır dönen bir tezgâhın perdelerini aralıyor. Paylaşımı yapan kişi, 1.2 milyon lira kaybetmiş. Kaybetmesinin nedeni kötü şans değil, kötü niyet.
Ve hikâyenin özeti şu:
Piyasa, bazı gayrimenkul ofisleri tarafından bilinçli olarak aşağı çekiliyor.
Fake ilanlar, sahte fiyatlar, “krediye uygun”, “iskan sorunsuz” gibi ezber cevaplar… Ama iş randevuya gelince tiyatro başlıyor:
Anahtar yok.
Evin yapıcısı kaçmış.
İskan yok.
Evin sorunları var.
Satıldı.
Bu masalların tek bir amacı var:
Gerçek değeri 2.5–3 milyon olan evlerin 900 bin – 1 milyon bandında gösterilmesi ve satmak isteyenlerin paniğe sokulması.
Sonra bu düşük fiyata toplanan evlerin, aynı kişiler tarafından gerçek değerinden piyasaya sürülmesi.
Bu yöntem Türkiye’de “piyasa kırma” diye bilinir. Ama burada durum klasik piyasa stratejisinin çok ötesinde; çünkü ortada bilinçli, sistemli ve yıllardır devam eden bir manipülasyon var.
Peki nasıl işliyor bu tezgâh?
Gayet basit.
1. Sarı sitede onlarca sahte ilan açılıyor.
Fiyatlar gerçek piyasanın çok altında.
2. Evini satmak isteyen vatandaş bu fiyatları görünce paniğe kapılıyor.
“Demek ki fiyatlar böyle…”
3. Aynı emlak ofisleri bu evleri satın alıyor.
“Bölgede çok ilan var, iyi fiyata verdin” diye de teselli veriyorlar.
4. Sonra aynı ofis, düşük fiyata aldığı evi gerçek fiyat bandına çekip satıyor.
Şimdi söylemesi kolay ama yaşayan için trajedi.
Bir insanın birikimini, emeğini, geleceğini bu kadar kolay manipulate edebilmek…
Hatta bunu sistematik şekilde yıllarca sürdürebilmek…
Bu artık “kurnazlık” değil, düpedüz dolandırıcılık.
Peki devlet nerede?
Bu noktada sorulması gereken sorular net:
Denetim mekanizmaları ne iş yapıyor?
Bu ilan sitelerinin sorumluluğu nerede başlıyor?
Belediye nasıl bu kadar büyük bir manipülasyonu hiç fark etmiyor?
Krediye uygunluk, iskan, tapu sorunu gibi konuların yanlış beyan edilmesi neden yaptırımsız?
Gayrimenkul sektöründe denetim boşluğu artık insanların hayatını karartacak boyuta gelmiş durumda.
Bir aile için ev, lüks değildir.
Ev birikimdir, yuvadır, güvenliktir.
Bu yüzden bu tarz manipülasyonlar sadece “ticari bir oyun” değil; toplumun altını oyan ciddi bir problemdir.
Asıl acı olan ne biliyor musunuz?
Bu olayı yaşayan kullanıcı kendine “aptalım” diyor.
Oysa burada aptallık yok; burada sistemli bir dolandırıcılığın kurbanı olmak var.
Ve işte bu yüzden herkes aynı soruyu soruyor:
– Adalet nerede?
– Denetim nerede?
– Belediye nerede?
– Devletin düzenleyici kurumları nerede?
Cevap yok.
Sessizlik var.
Ama bu sessizlik, daha kaç insanın evini, birikimini, geleceğini götürecek?
Bu yüzden bu olayı paylaşan kişinin yaptığı şey, aslında çok önemli:
Kendini değil, sistemi ifşa ediyor.
Ve belki de birçok insanın aynı tuzağa düşmesini engelleyecek.
Türkiye’de gayrimenkul piyasası artık “serbest piyasa”dan çıkıp “serbest manipülasyon”a dönmüş durumda.
Bu düzen değişmedikçe de insanlar aynı tuzaklara düşmeye devam edecek.
Birilerinin çıkıp bu soruları artık yüksek sesle sorması gerekiyor.
Çünkü bazen bir köşe yazısı bile kartopu etkisi yaratır.
Yeter ki gerçek, saklandığı yerden dışarı çıkmayı göze alsın.