Zirvede Haber

Ahmet Koçak yazdı; UKRAYNA- RUS SAVAŞININ ORTASINDA BİR TÜRK

Ahmet Koçak yazdı; UKRAYNA- RUS SAVAŞININ ORTASINDA BİR TÜRK

Köşe yazarımız Ahmet Koçak’tan savaşın perde arkasına ışık tutacak bir yazı;

Ahmet bey iyi güzel sağlıklı sıhhatli huzurlu sabahlar dilerim sevgiyle kalın günaydın

“Ahmet bey iyi güzel sağlıklı sıhhatli huzurlu akşamlar dilerim sevgiyle kalın görüşürüz inşallah selamlar olsun

Bu mesajları Messenger’dan 5 Aralık 2022 tarihinden beri her sabah ve her akşam aldım. Vaktim oldukça yanıt vermeye çalıştım. Dikkatimi çekti ve profilini inceledim. Ukrayna Kiev’e yüz kilometre mesafede çalışan Zekeriya Öksüz adında bir vatandaşımız olduğunu anladım. Geçen hafta sorular gönderdim e-postasına. Yanıtlar gelene kadar mesaj gelmez oldu. Belli ki harıl harıl çalışmaya başlamıştı. Geçen gün kâğıtlara eliyle yazdığı yanıtlarını gönderdi. Sorularım yazıyı uzatmasın diye sadece onun verdiği yanıtlardan aşağıdaki yazıyı oluşturdum. Zekeriya Bey yaşam özetini anlatıyor;

“Çorum Alacaya bağlı Killik Köyü’nde kalabalık bir ailede 10.02.1967 tarihinde dünyaya geldim. Güzel bir ailem vardı ve iyi bir aile terbiyesi aldım.

Sekiz yaşında bizim mandaları güderdim (bizim yörede camız ve kömüş denir). Beş mandayı harman yerinde otlatırken patos çukurunda uyuyakalmışım. Akşam olmuş. Bana alışkın bir manda başımda beklemiş diğerleri eve gitmiş. Aile fertlerim, bensiz eve gelen mandaları görünce aramaya çıkmışlar. Gelip bakmışlar ki, ben çukurda uyuyorum ve sevdiğim manda başımda bekliyor. Hayvanın beni beklemesini unutamıyorum.

Altı amcamla bir arada yaşıyorduk. Hiç biri ayrılmamıştı. Almanya’da çalışan amcamın çocuklarıyla okula giderdik. Onların gıcır gıcır çantası vardı. Çok heveslenirdim. Varlıklı oldukları halde bana çanta almıyorlardı. Kitap ve defterlerimi poşete koyar öyle giderdim okula. Bu durumu da hiç unutamıyorum.

Başarılı bir öğrenciydim. Öğretmenim, aileme beni okutmalarını söyledi. Babam: “Yok biz onun peşine gidemeyiz. Okumasın. Zaten varlıklıyız okuyup da ne olacak” dedi. Ben de okumayı çok istiyordum ama olmadı. Okuyamayışıma hala üzülürüm.

İlkokulu bitirdikten sonra Ankara’da inşaatçılık yapan amcamların yanında bir yıl çalıştım. Sonra beni terzilik yapan annemin dayısının oğlunun yanına verdiler. İki yıl da orada çalıştım, dikiş dikmeyi öğrendim. Çok işte çalıştım. Bir yıl da elektrik kurumunda çalıştım. Bir yandan çalışıyor diğer yandan inşaat işlerine de yardımcı oluyordum. İnşaatta çalışırken beşinci kattan beton zemine düştüm. Düşerken takla atmışım ve bir metre kala ayaklarımın üzerine düşmüşüm. Düştüğümü gören karşı apartmandan bir kadın ambülans çağırmış. Aldılar hastaneye götürdüler. Sağ ayak bileğimde iki kemik kırılmış; alçıya alıp eve gönderdiler. Altı ay yattım. İşe gidemedim. İş yerine de haber veren olmayınca devlet işinden atıldım.

Kırıklar eğri kaynamıştı. Askere elverişli değildir diye beni askere almak istemediler. Kendi isteğimle askere gittim. İzmir 57. Topçu Tugayı’nda on sekiz ay askerlik yaptım. Oradaki askeri hastanede ayağımı ameliyat ettiler ve ayağım alçılı iken terhis ettiler. Otobüsle Ankara’ya giderken yan koltuktaki iki kadın bana çok yardımcı oldu yolculuk boyunca. Ellerde ne iyi insanlar var!

Ayağım iyileşince Enka şirketinde on bir yıl otoyol inşaatlarında çalıştım. Evrak işlerini takip ediyordum. Oradan sonra Onur İnşaat’a girdim. Halen o şirkette çalışıyorum. Önce Umman’da üç yıl çalıştım. Umman halkı çok iyidir. Türkleri severler. Camide yapılan bir nikâh törenine davet edildim. İmam camide damatları karşısına alıp nikâh kıyıyor, nikâhın ardından cami içinde yemek veriyorlar. Orada Pakistan, Afganistan Bangladeş, Endonezya, Yemen, Filipinler’den  çok çalışan gördüm. Bangladeşli biri vardı. İki sene memleketine gitmemiş; “bir çocuğum doğmuş! “ diye kutlama yapıyordu, İki yıldır buradasın çocuğun babası kim? “diye sordum  “bilmiyorum” dedi. Çok garip insanlar var.

Oradaki iş bitince Ankara’ya döndüm. Bir süre sonra Suudi Arabistan’da görevlendirildim. Orada da çok ülkeden çalışan var. Arabistan’ın kanunlarını pek sevdim. Kâbe’yi, Medine’yi gezdim, hayran kaldım.

2019 da Ukrayna’ya geldim. Ukrayna halkından iyiler olduğu gibi kötüler de var tabii. Çok içki içerler, hırsızlık yaparlar ve karılarından çok korkarlar (hangi milletin erkeği korkmaz ki?). Karıları isterse kocalarını evden kovar, karıları başka erkeklerle yatar; bilirler bir şey demezler. Böyle garip insanlardır.

Savaş başlayınca Türkiye’ye döndük. Üç ay sonra tekrar gittik. Şu anda orada çalışıyorum.

Füze atılıyor, yukarıdan savaş uçakları geçiyor. Ukraynalılar hiç korkmuyorlar. Burada da her milletten insan çalışıyor. Savaş bölgesinden uzaktayım. Hiçbir saldırıyla karşılaşmadım. Bazen askerler çevirme yapıyor, kimliklerimize bakıp gönderiyorlar. Bir kez mazot tankeri ile çevirmeye yakalandık. Polis evrak istedi. Hiçbir evrak yok. Ceza evrakları doldurmaya başladı. “Bunları imzala” dedi şoföre. Şoför: “İmzalamam” deyince ben polisin koluna girdim Türkçe olarak: “Bizi bırak çok işimiz var” dedim. Polis şoföre; “bu arkadaşın ne diyor?” diye sordu. Şoför: “Çok işimiz var bizi bırak gidelim” diyor, dedi. Polis bana gülümseyerek baktı bir süre sonra “hadi gidin” dedi. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır demiş atalar. Tatlı dilim yüzünden ceza yemekten kurtulmuştuk. Ukraynalılar da Türkleri seviyorlar. Bize iyi davranıyorlar.

Sık sık elektrikler kesiliyordu şimdi kesilmiyor. Türkiye gündemini takip edebiliyorum.

İşimde çok ciddi ve titiz çalışırım. İdari işlere bakıyorum. Bizim şantiyede çok çalışan var. Üç kadın çalışana yer bulamamışlar “senin odanda kalsınlar” dediler. Çok şaşırdım. Kabul ettim. Kadınlara benden için; “o çok iyi biridir. Hiç kötülük düşünmez” demişler. Aramıza bir perde çektim. Üç ay aynı odada kaldık. Onlar gece, ben gündüz çalışıyorduk. Zaten pek ender karşılaşmıyorduk. Böyle ilginç bir olay da yaşadım.

Hobilerim: Doğa, bağ bahçe işleridir. Hayvanları da pek severim. En önemli hobim işimdir. Hangi işi verirlerse severek yaparım. İnsanları da çok severim. Asla küfürlü konuşmam,  kimseye küsmem; işleri oluruna bırakırım.

Türkiye’yi elbette çok seviyor ve özlüyorum. İki tane bayrağım var. Onları hep yanımda götürürüm. Bir odamda asılıdır. Türk yemeklerini de hiçbir ülkenin yemeğine değişmem.

Evliyim. İki kızım, bir oğlum var. Onlar Türkiye’deler. Türkiye’ye selam ve sevgiler gönderiyorum”

Böylece savaş başlayınca kaçarcasına Türkiye’ye dönen yurttaşlarımızdan bazılarının yarım işlerini tamamlamak için Ukrayna’ya geri döndüklerini, savaşın gölgesinde çalışmaya devam ettiklerini öğrenmiş oldum.

Zekeriya Beye teşekkür ediyor, sağlıklı, mutlu günler diliyorum.

ahmet.kocak16@hotmail.com

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ