Zirvede Haber

SUÇLULARDAN HESAP SORMAK VE SOSYAL DEMOKRASİYİ İKTİDAR YAPMAKSA BUNA KİMSE İTİRAZ ETMEZ!

SUÇLULARDAN HESAP SORMAK VE SOSYAL DEMOKRASİYİ İKTİDAR YAPMAKSA BUNA KİMSE İTİRAZ ETMEZ!
“Dün yazdığım yazıda yine yukarıdaki açıklamayı yapmış ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” açıklamasına bazı haklı sebeplerden itiraz etmiştim:” geçmiş dönem CHP Parti Meclis Üyesi Güler Buğday; “Birincisi “Helalleşme, bireysel bir eylemdir herhangi bir kurum ve CHP adına yapılamaz…” demiştim haklı çıktım.
İkincisi “Helalleşme dinsel bir terimdir, ülkede iktidarın iflas edip halkı açlığa mahkûm ettiği bir ortamda ne anlamı ve ne gereği var?” diye çok geniş örneklemelerle yazıp itirazımı dile getirmiştim.
En önemlisi “70 yıldır ülkede sağ iktidarların özelliklede son 20 yılda AKP’nin yaptıkları yolsuzluk, hırsızlık, ülke kaynaklarını talan edip peşkeş çekmelerine itirazlarımı belirtmiştim.
Cumhur İttifakının halklara ihanet edip, insan haklarını ihlal eden içte ve dışarıda barışa düşman tavırlarıyla ülkeyi karanlığa taşımış olanlar adına neden CHP helallik istesin?” diye en geniş örneklemelerle yazmış ve sormuştum.
Bu durum ve tespitlerim çoğunluğun desteğini aldı.
Ancak bazı dostlar ısrarla “Helalleşme ile Uzlaşı ve Toplumsal Barışı” aynı anlama geldiğini zorla kabul ettirmek istediler.
Oysa siyasi liderler veya sorumlular kendilerini ifade ederken en doğru sözlerle ve herkesin anlayıp kabul edeceği açıklamaları yapmak zorundadırlar.
Bunun için “Siyasi Jargon” denen bir kavram vardır.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “HELALLEŞME” sözlerine örgütten, karşı ve farklı düşüncelerden, yazar-çizer tayfasından ve CHP yöneticilerinden onlarca açıklama geldi.
“Genel Başkan ‘Helalleşme’ derken şunu demek istedi, şunu anlatmak istedi ve en geniş kesimlerle “Toplumsal Barışı” amaçladı” diye inanılmaz gayret sarf ettiler.
O halde ne gerek vardı “Helalleşme” gibi şahsını bağlayacak ve yıllardır yapılan yanlışlardan ve suçlardan CHP’de sorumlu ve suçluymuş gibi anlaşılmasına ve bu kadar tartışma yaratmaya sebep olan o söze ???
Neyse, o yazımda da belirtmiştim Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetinden şüphe duymamıştım.
Ancak bu sözü çokta bilinçsiz, tesadüfen seçilmiş, maksadı aşan bir söz olduğu fark edilmeden söylendiği kanaatini de taşımıyorum.
Sayın Genel Başkan, seçildiği günden bu yana sola, sosyalistlere karşı her zaman mesafeli davranıp sınır koyan, hatta zaman zamanda aralarına duvar ören bir anlayışla hareket etti.
Seçtiği yöneticiler ve danışmanları ile dışarıdan vekil veya danışman olarak görev verdiklerinde de her zaman sağda siyaset yapanları ve sağ düşünceyi savunanları ödüllendirdi.
Bunu yaparken asla bir ihanet veya bazılarının suçladığı gibi görevli bir insan olduğu için yapmadı.
Cumhuriyeti kuran ve bu ülkenin temel taşı, çimentosu olan partimizin makûs talihini değiştirmek için yaptığını düşünüyorum.
İktidar olmak için %70’lere varan oranda sağda yer almış veya sağ iktidarlara mahkûm ve muhtaç olmuş, dini ve inançları kullanılan bazı kemikleşmiş muhafazakâr kesimlerle de buluşmak ve anlaşmak isteğinden olduğunu tahmin edebiliyorum.
Sağ kesimden oy alıp iktidara gelme arzusunu hatta tüm kesimlerin güvenini ve sevgisini kazanıp Cumhurbaşkanlığında aday gösterilmeyi amaçlamışta olabilir buna da asla itirazım yok…
Çokta doğru olur.
Yaşam biçimiyle, aile yapısıyla ve geçmişten bugüne kadar temiz kalmış bir siyaset insanı olarak ayrıca temsil ettiği anlayış ve partinin sağlam temellerinden dolayı bu tercih ve seçim ülkenin kurtuluşuna katkıda olabilir.
Ancak her ne olursa olsun insanların ve örgütün, sempatizanların ve seçmenin kafasını karıştırmamak lazım.
Aynı amaç ve arzuda olan insanları yersiz tanımlamalarla gereksiz bir şekilde karşı karşıya getirmemek lazım.
En önemlisi, sağdan da, muhafazakâr kesimden de oy almak, onlara güvende vermek gerekir ancak…
Bu çalışmaları yaparken “SAĞLAŞMADAN” yıllardır ülkeyi perişan eden ve suç işleyenlere kalkan olup hakkı hukuk yok etmiş olanlara benzeyip SIĞLAŞMADAN yapmak zorunluluktur.
Bugüne kadar defalarca yazmışımdır:
“CHP yüzünü sola dönmek ve gerçek kimliğini inkâr etmeden politika üretmek zorundadır” diye…
Ben şahsen tüm endişelerime karşın Millet İttifakını desteklemiş bir anlayışı temsil ediyorum.
Ancak İyi Partinin dayatması nedeniyle CHP’nin ülkedeki toplumsal barışa yeterli düzeyde katkı koyamadığını görüyorum.
Oysa Tek Adam Şahsın Devletinden ve Faşizminden kurulmak için “HDP, tüm sol/sosyalistler ve farklı düşünen, farklı inanan tüm kesimlerin birlikteliğine matematiksel olarak ihtiyaç var” diye defalardır belirtiyorum.
CHP, mantık ve siyasi yaklaşım olarak bu birlikteliği istese de Millet İttifakı bileşenleri ile birliktelik bozulur diye açık ve ilkeli bir anlayışla bir araya gelemiyor.
Bu durumda bazı belirsizliklere ve her türlü ilkesizliği, hukuksuzluğu ve devlet gücünü kullanan Tek Adam rejimini devam ettirmek isteyen CUMHUR ittifakına can suyu oluyor.
İşte bu ortamda 3. bir ittifaktan söz edilir oldu.
Siyasi tutsak Selahattin Demirtaş’ın, bu koşullarda Diken’e yazdığı mektup çok önemli ve değerlidir.
Selahattin Demirtaş, “Umut olmadan yaşanır mı?” başlığıyla yayınladığı yazısında yoksulluğa vurgu yaptı, “Tüm sol ve sosyalist güçler bir araya gelebilir” diyor.
“UMUT OLMADAN YAŞANIR MI ?”
Selahattin Demirtaş yazısında, bu konuda önemli bir çağrı yapıyor. Keşke demokrasiden yana olan ve ülkeyi aydınlık ve barıştan yana bir anlayışa taşımak isteyen tüm kesimlerde karşılık bulsa.
Evrensel Gazetesinde Yusuf Karadaş, köşesinde bu konuyu işlemiş.
“Parti, hareket, kişi ayırımı yapmaksızın tüm sol ve sosyalist güçler, bir konferansta bir araya gelerek hem seçime kadar nasıl ortak bir mücadele yürüteceklerini hem seçimlerde nasıl ortak bir tutum alabileceklerini tartışabilir.
Sol ve sosyalist güçler, hem seçimlerin ardından demokrasinin inşasında nasıl roller alabileceklerini ve hem de emek mücadelesini yeni dönemde nasıl başat hale getirebileceklerini tartışıp netleştirmek ve emekçilerin huzuruna ortak bir tutum belgesi, bir yol haritasıyla çıkmayı başarmak zorundadır.”
Bende soruyorum bu isteklere itiraz eden namuslu bir yurttaş ve sol/sosyal demokrat olabilir mi?
“İşçi sınıfı ve halklarımızın tek adam iktidarından kurtulmak için kendilerinin söz sahibi olacakları bir anayasa ve yönetim ile insanca yaşam taleplerinden vazgeçip (En azından bugün için erteleyip) burjuva muhalefeti desteklemeye zorlandıkları bir süreçte, yeni bir seçenek/blok için konferans yapma önerisi önemli ve anlamlıdır.
Bu önerinin muhatapları belirsiz değildir;
HDP, EMEP, TKP, TİP, Sol Parti ve diğer sol-sosyalist güçler halk güçlerinin devrimci-demokratik seçeneğini yaratmak için bu çağrıyı yanıtsız bırakmamalıdır.
Dün akşam Halk TV’de Şirin Payzın’ın sunduğu, Emin Çapa ve Barış Terkoğlu’nun birlikte yaptıkları programa İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş bağlandı.
Erkan Baş, CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na yaptığı ziyareti ve ittifaklar konusunda çok önemli ve değerli bilgiler verdi
Erkan Baş, bu konuda görüşlerini çok açık ve net olarak açıkladı ve ‘HALK İTTİFAKI’NDAN’ söz etti.
HDP ve tüm sol, sosyalist partilerin, farklı inanç grupları ve farklı ve anlayışların, sendika ve derneklerin, demokrasiye inanan herkesin ve LGBT’lilerin de içinde olabileceği çok geniş bir yapının birlikteliğinden söz etti.
Bu ittifakın, birinci turda da kendi adaylarını çıkarmayıp Millet İttifakının çıkaracağı herkesi kucaklayacak bir Cumhurbaşkanı adayına oy verilmesinin önemini açıkladı.
Ancak daha sonra oluşacak yapılanmalarda ve yönetim anlayışında ülkede gerçek bir demokrasinin, hukuk devletinin, eşit yurttaşlığın, inanç veya farklılıklara saygılı ve emekten yana, insan haklarından yana bir anlayışın hâkim kılınmasını anlattı.
Umarım ve dilerim başarılı olurlar.
Artık tamamen tükenen ve haklarda, içte dışta hiç karşılığı kalmayan Tek Adam diktasından kurtulmanın tüm koşulları oluşmuştur.
Gereksiz ve lüzumsuz söylem ve tavırlarla kafalar karıştırılmamalıdır.
Ülkeyi iflasa ve sosyal yaşamı perişanlığa götürmüş, halkını açlığa mahkûm etmiş çıkarcı ve talancı tayfadan ve yönetiminden bir an önce kurtulmanın tüm koşulları oluşmuştur.
Bütün mesele bu ceberut yapıdan, talancı tayfadan ve soyguncu çetelerden kurtulduktan sonra demokrasiyi kurumlaştırıp nasıl bir ülkede yaşamak isteyeceğimizdeki tercihtedir.
SOL/SOSYALİST ve özgürlükten yana, insan haklarından yana, eşit yurttaş kimliği ile tüm renklerin ifade bulduğu çağdaş bir ülkenin özlemi ile yurtta BARIŞ cihanda BARIŞ anlayışı ile insanca yaşayacağımız bir düzeni ve sistemi kurmaktır.
KOLAY GELSİN:
Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım.” dedi.
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ