Bahri Palas Yazdı: “Dile Senden Ne Dilersen…” — Bir Yolculuğun Başlangıcı
Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Bahri Palas, Sanat TV ekranlarındaki canlı yayınlarına dair samimi bir anısını kaleme aldı. Yayınlarında siyaset dünyasından oda ve sendika başkanlarına kadar pek çok önemli ismi ağırlayan Palas, geçtiğimiz haftalarda Hürriyetçi Eğitim-Sen Bursa 1 No’lu Şube Başkanı Abit Şenel’i konuk ettiğini hatırlatarak o yayın sonrası başlayan yeni bir yolculuğun kapılarını araladı.
Abit Şenel’in kendisini arayarak, “Seni tanıştırmak istediğim bir kişisel gelişim uzmanı öğretmenimiz var” demesiyle başlayan bu yeni tanışma için Palas, “Memnuniyetle kabul ettim. Ama içimden de ‘Hayat bakalım önüme ne çıkaracak?’ diye düşünmedim değil” sözleriyle merak ve heyecanını satırlarına yansıttı.
Her karşılaşmanın bir anlam taşıdığına inanan Bahri Palas, “Dile senden ne dilersen…” diyerek bu yolculuğun içsel gelişim ve farkındalıkla nereye evrileceğini, okuyucularıyla paylaşmaya hazırlanıyor.
Palas’ın yazısı, hem bir medya profesyonelinin yaşam içinden süzdüğü anekdotları hem de kişisel gelişime dair farkındalığı harmanlayarak, okurları yeni bir düşünce yolculuğuna davet ediyor.

DİLE SENDEN NE DİLERSEN…
Bir Yolculuğun Başlangıcı
Sanat TV’deki canlı yayınlarımda, başta siyaset olmak üzere oda başkanları, sendika başkanları ve daha pek çok değerli ismi konuk ederek izleyicilerimle keyifli sohbetler paylaşıyorum. Geçtiğimiz haftalarda Hürriyetçi Eğitim-Sen Bursa 1 No’lu Şube Başkanı Sn. Abit Şenel Bey’i ağırlamış, sendikaların sorunları ve çözüm yollarını içeren dolu dolu bir saat geçirmiştik.
Aradan çok geçmeden Abit Başkan aradı.
“Bir kişisel gelişim uzmanı öğretmenimiz var, seni tanıştırmak istiyorum.” dedi.
Memnuniyetle kabul ettim. İçimden de “Bakalım şu hayat, bazen acımasız olsa da, önüme ne çıkaracak?” diye düşünmedim değil.
Kişisel gelişim uzmanı biriyle tanışma fikri hoşuma gitti; çünkü uzun zamandır zihnimde dönen, cevabını bulamadığım bazı sorular vardı. Belki de aradığım yanıtlar, bu tanışmanın ardında gizliydi.
İnsanın Kendi Soruları
Vatan Medya grubunda yayımlanan “İnsan mı? İnsanımsı mı?” başlıklı makalemde de bu meseleyi işlemiştim.
İnsan nedir? Özümüzü unuttuğumuzda ne olur?
İnsan kendi özüne dönünce gerçekten huzur bulur mu?
Kişisel gelişim alanında eğitim alan herkes mutluluğu yakalayabilir mi?
Ya para? Ya şifa?
Kafamda bu sorularla dolaşırken kendime “Eğer kişisel gelişimciler anlattıkları kadar başarılıysa, tamamız! Doktor hastanın ayağına geliyor artık.” deyiverdim.
Bunları düşünürken aklıma Mevlânâ ile Şems’in hikâyesi geldi. Anlatayım…
Mevlânâ’nın Hasreti
Mevlânâ, uzun zamandır kayıp olan Şems’in izini bulamıyor; kokusunu dahi özlüyormuş. Hasretin yakıcılığını asker yolu gözleyen sevgililerin sabrıyla kıyaslamış. Bir gün şöyle bir duyuru yapmış:
“Her kim Şems’ten bir haber getirirse üzerimdeki kaftanı ona hediye edeceğim.”
Derken biri çıkıp gelmiş:
“Ben gördüm.” demiş. “Hâlini hatırını sordum, gayet iyiydi…”
Mevlânâ hiç tereddüt etmeden kaftanını vermiş o kişiye.
Bunu gören oğlu şaşırmış:
“Baba, bu adam yalancı! Şems’i gördüğü falan yok. Neden bir yalana kaftanını veriyorsun?”
Mevlânâ şöyle cevap vermiş:
“Evlat, biz bu kaftanı söylediği yalana verdik; gerçeği söylemiş olsaydı canımızı verirdik.”
İşte ben de tam böyle bir ruh hâlindeydim…
Bir Karşılaşma ve Yeni Bir Pencere
Dilek Hanım ile tanışmak, karmaşık hayat yolculuğuma belki de yeni bir kapı aralayacaktı.
Eğer…
- Yolumu sadeleştirebilirse,
- İçimdeki Yaratıcıya beni yeniden ulaştırabilirse,
- Öfkemin enerjisini huzura dönüştürebilirse,
- Hastalıklarıma şifa olabilirse,
- Suret perdesinin ardındaki hakikati gösterebilirse…
O zaman gelen düğün bayramdı!
Körün istediği bir göz… Belki Dilek Hanım ikincisini açmakla kalmaz, idrak gözümü de açardı. Kim bilir?
Şâfi esması Allah’a ait; ama şifanın kimden tecelli edeceğini bilemeyiz.
Bu düşüncelerle Vatan Medya Grubumuzun basın ofisinde Abit Şenel Başkan ile birlikte Dilek Hanım’la tanıştık. “İyi ki gelmiş, iyi ki tanımışız.” dedim kendi kendime. Hakikaten bilgi, emek, tecrübe vardı. “Bize sunulan bilgi şarabından kana kana içelim.” diye düşündüm.
Bir Seminer: Kendini Tanımaya Davet
Meğer en yakın seminerleri 5 Aralık 2025, saat 19.30’da Nilüfer Dernekler Yerleşkesinde olacakmış.
Üstelik konu da oldukça çarpıcıydı:
**KENDİNİ TANIMAYA,
KENDİ YOLCULUĞUNA ÇIKMAYA,
KENDİ GERÇEKLİĞİNE UYANMAYA VAR MISIN?**
Seminerde Dilek Hanım’ı dinlerken aldığım notları paylaşmak istedim.
Modül 1: İnsan ve Farkındalık
“Dile Senden Ne Dilersen” atölyesi 1. modülüne hoş geldiniz.
Bu modülün mottosu: “Seçimini değiştir, kaderin değişsin.”
Bu akşam seçimlerimizi yeniden yazmak için buradayız.
Soru çok basit ama cevabı derin: İnsan nedir?
Katılımcılardan cevaplar geldi:
- Unutan varlık
- Bilinç
- Düşünen bilinç
- Halife
- Ya her şey, ya hiç
- Hep bir iç, hep bir hiç
Ve asıl tanım:
Sonsuz ve sınırsız olanın, sonlu ve sınırlı olana yerleştirilmiş hâlidir insan.
İnsan unutur; kelime anlamı bile “unutmak”tan gelir.
Kâinattaki tüm âlemlere temas eden tek varlıktır.
18.000 âleme temas eden bir yolcu…
Doğduğumuzda “insan” değiliz; “beşer” olarak geliriz dünyaya.
İnsana dönüşmek bir yolculuktur.
Karşılaştığımız hastalıklar, sıkıntılar, çözümsüz sandığımız meseleler — hepsi bu yolculuğun dersleri, sınavlarıdır.
Bilgiyi Psikolojiyle Buluşturmak
Dilek Hanım, aldığı bilgileri psikolojiyle birleştirerek anlatıyor. Çünkü spiritüel bilgi bazen “havada” kalabiliyor. Fakat psikolojideki dönemsel çalışmalarla eşleştirildiğinde şifa sürecinin nasıl işlediği daha anlaşılır hâle geliyor.
Bir sorun, hangi döneme aitse, o döneme çalışıldığında sorun yok olmuyor, ama dönüşüyor.
Ve dönüşen her sorun, insanın kendine doğru attığı bir adıma dönüşüyor.
Bu hikâye burada bitmiyor.
Seminer notlarının devamı ve kendi iç yolculuğumun yeni sayfaları bir sonraki bölümde…
DEVAM EDECEK
