Zirvede Haber

CHP İSTANBUL İL KONGRESİ UYANIŞIN VE SOLDA İKTİDAR OLMA YOLUNUN MEŞALESİNİ YAKTI.

CHP İSTANBUL İL KONGRESİ UYANIŞIN VE SOLDA İKTİDAR OLMA YOLUNUN MEŞALESİNİ YAKTI.

Geçmiş dönem PM Üyesi Güler Buğday analizinde İstanbul Kongresine değinerek;

Sözlerimi çok iddialı bulabilirsiniz.
Ancak uzun yılların tecrübesi ve kişisel taraflılık içinde olmadığım için objektif olarak bu değerlendirmeyi yapıyorum.
Siyaset çok zorlu bir görevdir.
Üstelik bizim ülkemizdeki gibi on yılardır sağ ve sığ iktidarların egemenliğinde bozulmuş düzene birde 21 yıllık Siyasal İslamcı şeriat yanlısı ve Tek Adam diktasıyla kurumlar bozulmuş tüm değerler dejenere edilmişse daha da zordur.
Tabiî ki bu günlere gelinmesinde salt sağ iktidarları suçlayarak ve mazeretlere sığınıp kolaycılığa kaçmayı düşünmüyorum.
Laik Cumhuriyeti kuran ve ülkenin gerçek sahibi olan CHP ve SHP daha sonra yeniden CHP’nin de bu günlere gelinmesinde farklı zamanlarda yaptıkları hataların payları vardır.
Ancak son 21 yılda yaşatılanlar ve ülkenin getirildiği durum sadece hata olarak nitelenemez.
Bu süreç, resmen soygun, talan, halkları bölen ve parçalayan bir dikta anlayışı ve keyfi çıkarcı uygulamalar ile ihanetlere sahne olmuştur.
Oysa bizler dünyanın en şanslı coğrafyalarından birine sahibiz.
Taşta bile otlar büyüyen, çiçekler açan, üç tarafı denizle çevrili ülkemizde, çalışkan, özverili ve yoktan var etmeyi bilen halklarımızla açlığa mahkûm olmuşsak ve hala aynı iktidara insanlar oy veriyorsa CHP ve tüm muhalifler hiçbir mazerete sığınmadan kendini gözden geçirmelidir.
CHP’de ise özellikle Deniz Baykal döneminde başlayan dar kadrolar ve parti içi demokrasinin yok edilmesiyle ülke sorunlarından daha çok örgütler ne yazık ki iç mücadeleyle uğraşır ve tükenir oldular.
Beklenmedik bir kaset olayının sonucu Baykal dönemi biterken Genel Başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu, temiz ve saygın geçmişi, mütevazı yaşam tarzı ve kurultaydaki sol söylemleri ile örgütte kabul görüp umut olmuştu.
Ne yazık ki beklenmedik bir şekilde sürekli kendisi gibi düşünmeyen ancak tecrübeli olan MYK’yı değiştirip adeta kendisine dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalıştı.
Burada geçmişi ve uygulamalardaki haksızlık ve yersizlikleri uzun uzun anlatarak sabırları zorlamayacağım.
Ancak Baykal zamanında başlayan sağdan ve anlamı olmayan tepeden inme aday belirleme yöntemi daha da güçlenerek sadece aday belirlemekle kalmayıp partide sağlaşmayı yöntem olarak uygulamaya konuldu.
İlk önce ülkenin ve demokrasimizin temel taşı olan laiklik adeta yok sayıldı.
Oysa Siyasal İslam’ın temsilcisi iktidar, koşulsuz desteklediği şeriat yanlısı ilkel ve bağnaz cemaat ve tarikatların yaşamlara
müdahalesiyle bırakın laik anlayışı yok etmeyi; çağdaş ve saygın eşitlik esasındaki yaşama adeta dinamit koyarak yok etmekteydi.
CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu ne yazık ki bu tehlikeyi görüp Sol/Sosyal Demokrasiye sahip çıkıp emek ve emekçilerle bütünleşip, yüzünü sola döneceğine tam tersi uygulamaları dayatmaya başlamıştı.
Hatta çok kınanan ve asla CHP ile uygun olmamasına karşın verdiği bir kararla örgütleri yok saymaya başlamıştı.
Hiç kimseye ve yetkili kurullara sormadan, bilgi vermeden, kimsenin tanımadığı Ekmeleddin İnsanoğlu’nu Cumhurbaşkanlığına aday göstermiş ve “herkes tıpış tıpış gidip oy verecek” diyerek adeta Tayyip Erdoğan gibi tek adamlığını ilan etmişti.
Ne yazık ki, Kılçıçdaroğlu Genel Başkanlığında yapılan tüm seçimler kaybedilirken verilen kararlardan dolayı en önemli sorun artık örgütün hiçbir değeri ve öneminin kalmadığını adeta herkese ilan etmiş olmasıydı.
On yıllardır sağ iktidarlarda ezilen, sebep oldukları faşist darbelerde yok edilen ve insanlık dışı işkencelere tutulan solcular, sürülen dövülen ve işleri, meslekleri ellerinden alınan bizlerden kimse özür dilemez ve helallik istemezken bir anda CHP herkesten helallik ister oldu!!!!
Ben bu olaya tepki koyup defalarca yazı yazdım.
Ancak nedense birçok aklı başında diye hatta solda diye düşündüğüm CHP’linin bu saçmalığa teşne olduğunu görüp çok üzülmüştüm.
CHP gerek dokunulmazlıkların kaldırılmasında, gerekse doğu ve güneydoğuda halkın seçtiği başkanlar yargı kararı olmadan uydurma sebeplerle görevden alınıp AKP militanları kayyum olarak atanırken sessiz kalarak ülkenin çivisinin çıkmasını seyreder oldu.
Helalleşme yetmezmiş gibi sorun olmaktan çıkmış başörtüsü meselesi Kılıçdaroğlu tarafından yeniden gündeme sokulup yasayla düzenleme isteyince adeta gollük pası Tek Adamın ayağına bırakmış oldu.
Yazılacak çok şey var ama bazı olaylar kırılma noktasıdır ve fay hattı oluşturur.
Son olarak hileli referandum sonucu kurulan Tek Adam Saray rejimi ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ülkenin çivisi çıktı.
Bozulmayan, çürümeyen, yok edilmeyen kurum kalmadı.
Adalet ve bağımsız yargı sarayın emrinde, milli eğitim liyakatsiz ve gerici anlayışlara teslim edilmiş, sağlık tarikat ve cemaatlere verilmiş ve felaket bir düzen kurulmuştur.
Ülkenin ekonomisi ise damada ve kendilerine biat eden yetersizlere verilerek soyguncuların ve hainlerin emrinde halkları aç bırakan ama beşli çeteleri ve kendi çocuklarını varsıllaştırmak üzere dizayn edildi.
Bu koşullarda seçim kaybetmek ve halkları bu ceberut Tek Adam diktasından kurtarmamak için bırakın siyasetçi olmayı, inanın benim rahmetli annem yaşasaydı on dakikada sorunları çözer ve başarırdı
İnanın çok zeki bir kadındı (86 yaşında) kaybettik son anına kadar tüm bakanları ve siyasilerin çoğunu isim olarak sayabilirdi.
İşte bu koşullarda Kemal Kılıçdaroğlu çok zor olan bir şeyi başardı.
Tamamı sağdan olmak üzere ve çoğunluğu bugünlere gelinmesinin sebebi veya ortağı olmuş oyu olmayan ama tafrası çok olan çakma kabadayı siyasetçilerle birlik oluşturdu.
Tüm uyarı ve ikazlara taleplere karşın yüzünü sola, solda yer alan oluşumlara çevirmedi.
Kendisine her koşulda beklentisiz destek vermiş Yeşil Sol partiyi adeta yok saydı.
Velhasıl CHP, yetersiz ve kifayetsiz MYK’nın kendi gelecekleri için örgütleri, sosyal demokratları ve hak eden insanları yok sayarak yaptıkları listelerle 39 vekili herkes “yeter artık” dedirterek, bu sağ ve hatta sol düşmanı insanları vekil olarak verdi ve seçtirdi.
Bunlar yetmezmiş gibi Kılıçdaroğlu , kimsenin hatta MYK’ sının bile fikrini almadan faşizmde sınır tanımayan ve Kürt düşmanı Zafer Partisiyle de inanılması zor akıl dışı bir ittifak yaptı.
SONUÇ:
Kendilerinin de çok çalışmasına, çok emek verilmesine ve yüzde yüz kazanılması gereken bu seçimlerde de hayal kırıklığı öyle bir deprem yaratı ki ömrünü sola veya CHP’ye vermiş tüm insanlar:
“Yeter Artık… Bundan sonra bizlerde yokuz…” noktasına geldiler.
Hiç hak etmeden verilen 39 vekil bir teşekkür bile etmeden ayrılıp asıllarına döndüler!!!!!
İşte bu koşullarda gereken ve beklenen ne öz eleştiri verildi, ne ciddi bir değerlendirme yapıldı.
Hatta çoğunluğun istifa etmesini beklediği, hayal kırıklığı yaşanırken Kemal Kılıçdaroğlu ısrarla başarılı olunduğunu anlatarak partideki en sabırlımızın bile sinir sistemini bozdu.
Bu ısrar ve inat örgütü resmen ikiye böldü.
Ayrıca bu bölünmeyle de her iki tarafta hatalar yapmaya başladı.
Bir taraf, kendilerinin bu sonuçta hiç payı yokmuş gibi davranarak;
yıllardır birlikte oldukları ve tüm olaylarda sorumlulukları varken
Ciddi bir değerlendirme ve analiz yapmadan genel merkeze yaslanıp yer kapmaya çalışanlarla örgütü her alanda yeniden yapılandırmak isteyenler arasında ciddi bir karşıtlık oluştu.
Kılıçdaroğlu bu koşullarda sorumlu sadece MYK’ymış gibi onları yenileyerek hala isimlerini bilmediğimiz ve sadece kendisine bağlı isimlerle yoluna devam etmek istedi.
Tüm talep ve ısrarlara karşın üç yılı aşkın süredir yapılmayan örgüt seçimlerini yapma kararı aldı ve kıyametlerin kopmasına sebep oldu.
Kavga, dövüş, atışma, suçlama, hile- hurdayla yapılan delege seçimleri ve ilçe seçimleri sonucu il seçimleri ikiye ayrıldı.
Her koşulda geleceklerini bağladıkları Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yana olanlarla, yenileşme veya “onlar gitsin, bizler gelelim…” diyenler arasında kongreler acımasız yarışmalara sahne olmaya başladı.
Farklı illerde yapılan seçimlerden gelen bilgiler hiçbir şey değişmeden Genel Merkez ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden kazanabileceğini işaret ediyordu.
Ben birçok kez yazılarımda yaşamın her alanında sporda olduğu gibi jübilelerin de doğru zamanda yapılarak saygın olunması ve verilen hizmetlerin güzel anımsanması gerekliliğini yazmışımdır.
Ancak CHP örgütlerinde yaşananlar ve yaşatılanlar tam aksi durumları makam ve koltuk uğruna tüm ilkesizliklerin yapılanabileceğini ve her yöntemle kazanmanın başarı sayılabileceğini gösteriyordu!!!!
Bu durum tüm ömrümü verdiğim Sol/Sosyal Demokrasinin artık CHP’de yaşam bulamayacağını bana da göstermekteydi.
İşte bu koşullarda ve bu karamsarlık içindeyken kurultayın birçok noktada belirleyicisi olacak, yol ve yön verecek olan CHP İstanbul olağan il kongresi yapıldı.
Güredeydim…
Ancak İstanbul’da kongre salonunda olanlardan daha çok dikkatle ve objektif bir anlayışla tüm gelişmeleri gözledim, izledim, dinledim ve bilgi aldım.
İstanbul seçimlerinde verdiği onurlu ve çok başarılı mücadelesinden dolayı her zaman saygı duyduğum ve haksızlıklara muhatap olan İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun değişimden yana olmamasına çok üzüldüm.
Seçildiği günden bu yana iktidarın hedefinde olan ve haksızlıklara uğrayan birçok zamanda örgütsel eleştirilere sebep olan Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasını çok dikkatle dinledim.
Ekrem İmamoğlu, konuşurken karşısındaki kitleleri etkileyebilen ve heyecan yaratabilen bir hatip.
Kendine olan güveni, vücut dili ve etkili tavırları ile izleyenleri olumlu olarak etkiliyor.
Güzel bir konuşma yaptı ancak İstanbul İl kongresinde olduğunu unuttuğundan mı daha sonra yapılacak saldırılara yanıt olsun diye mi bilmiyorum ama daha çok belediyedeki başarılı çalışmalarını anlattı..
Bu güne kadar Bursa’ya geldiği zamanlar yaptığı hatalardan dolayı ve bazı nedenlerle karşı olduğum, Gökhan Günaydın’ın HALK TV’’ye verdiği röportajı ve kürsüdeki konuşmasını şaşırarak izledim ve beğendim!!!!
Ve kongrede birçok konuşmacının haklı eleştirileri veya amigo mantığı ile hataları ve sebep olanları gereksiz savunmalarıyla uzayıp giden kongre sonucunda geç bir vakitte nihayet 2 adayın konuşmasına sıra geldi.
Fazla uzatmadan iki adayı dikkatli dinledikten sonra ve daha sakin olarak hata yapmamak için sonradan da tekrar dinleyip kişisel olarak verdiğim kararı burada anlatmak istiyorum.
EVET, BANA GÖRE CHP İSTANBUL İL KONGRESİ UYANIŞIN VE SOLDA İKTİDAR YOLUNUN MEŞALESİNİ YAKMIŞTIR.
İl Başkanı olmak için kongrede ilk konuşmayı hiç tanımadığım genç bir aday olan ve Ekrem İmamoğlu’nun ve değişin isteyenlerin desteklediği CHP Bahçelievler İlçe Başkanı Özgür Çelik yaptı.
Özgür Çelik, 14 Haziran 1981 tarihinde Sivas’ta doğmuş bir Anadolu evladı.
Eğitim alanında faaliyet yürüten bir kurumun kurucusu ve müdürü olan Çelik, iletişim alanında lisans eğitimi aldıktan sonra İstanbul Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Yüksek Lisansı yapmış bir genç siyasetçi.
İkinci Yüksek Lisansını yine İstanbul Üniversitesi’nde Yerel Yönetimler, Kent ve Çevre Çalışmaları alanında tamamlamış.
Ve daha birçok önemli kurum ve kuruluşlarda da çalışmaları olan Başkan adayı oldukça etkili ve saygı duyulacak bir konuşma yaptı.
Konuşmasına salonda bulunan gençler oldukça destek verdiler.
Özgür Çelik saygılı ve ölçülü bir dile konuşurken birleştiren ve umut yaratan, güven veren bir konuşmayla şahsen beni etkiledi.
Özellikle kabalık ve avamlık yapmadan Kılıçdaroğlu’nu da takdir eden ve haksızlık yapılmasını istemediğini beyan eden tavrını çok olumlu buldum.
En önemlisi konuşmasında 2023 seçimlerinin CHP’de ve sokaktaki insanlarda bir umut kırılması yaşattığının tespiti ile başladı.
Mutlaka bu konularda özeleştiri verileceğini ancak mücadeleden asla vazgeçilmeyeceğinin de altını çizdi
Özgür Çelik konuşmasında:
“Demokrasi özgürlük adalet için biz varız. Özgür üniversiteler için, yoksullukla mücadele için biz varız.
Çocuklara ve kadınlara eşit özgür yaşanılabilir bir hayat sunmak için biz varız. Doğa çevre ve hayvan hakları ve katliamlarına dur demek için biz varız, diyerek bazı hedeflerinin altını çizmiş oldu.
Ve devamla, “İstanbul’dan yakılacak bir meşaleyle tüm ülkede demokrasi mücadelemize ışık olacağız” diyerek İstanbul’da yapılması gerekenleri sayarak dersine iyi çalışmış olduğu kanaatini uyandırdı.
İstanbul Belediyesinin 4,5 yılda sosyal demokrat belediyeciliğin başarılarına da sahip çıkarak güzel bir dayanışma örneği gösterdi.
Özgür Çelik konuşmasında çok önemli bir soruna da parmak basarak; siyasetin çıkarlara beklentilere göre yapılmasını kınayarak;
siyasette genel başkanın kendilerini belediye başkanı, milletvekili, ilçe başkanı vs” gibi mevki ve makamlara getirmesini beklemeyi reddedip sokağa yani halkın arasına çıkılıp siyaset yapılmasının şart olduğunun altını çizerek anlattı.
“Sokağa çıkın… Yüzünüzü halka dönün ve halk insanın yüzünü yere düşürmez” diyerek olması gerekeni yüksek sesle ifade etti.
“Özgür Çelik kimin adayı?” diye sorup şu yanıtları verdi:
“İlçe başkanlarının, il delegelerinin, kadın kollarının, gençlik kollarının adayıyım.
Geziye özgürlük diyenlerin, Berkine, İsmail’e adalet diyenlerin adayıyım.
Tutuklu siyasetçilere ve gazetecilere adalet diyenlerin adayıyım. Doğa ve çevre katliamlarına dur diyenlerin adayıyım. Demokratik bir Türkiye diyenlerin adayıyım.”
Özgür Çelik devamla tüm salonu etkileyen ve oldukça ajitasyonlu bir konuşma ile kimlerin izinden geldiğini sayarken Pir Sultandan Denizlere ve en çokta Atatürk’ün izinden geldiğini tekrarlayarak tüm salonun beğenisini kazandı.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na ve tüm eski genel başkanlara ve partide hizmet yapmış tüm isimsiz kahramanlara teşekkür etti.
Ayrıca 6 yıldır görev yapan il başkanı Canan Kaftancıoğluna, ilçe başkanlarına, milletvekillerine, PM üyelerine, belediye başkanlarına, meclis üyelerine, kadın ve gençlik kollarına, tüm örgüte ve İstanbullulara sonsuz teşekkür ederek oldukça duyarlı davrandı.
Özgür Çelik konuşmasını Türkan Saylana atfen yazılmış bir şiiri okuyarak bitirirken ben farkında olmadan ağlayarak dinlediğimi fark ettim.
Özgür Çelik, “BU DÜZENİ DEĞİŞTİRECEĞİZ…. MUTLAKA KAZANACAĞIZ…” diye tekrarlayarak umut ve güven vererek saygılar sunup konuşmasını bitirdi.
BENİM İÇİN HAYAL KIRIKLIĞI, UTANCIM VE ÜZÜNTÜM OLAN ADAYIN KONUŞMASI!!!
İkinci konuşmacı kendisini çok eskiden tanıdığım Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Merkezin İstanbul İl Başkan adayı olarak çıkardıkları eski il başkanlarımızdan Cemal Canpolat’tı.
Konuşmasının önemli bir kısmı nefret, öfke, karalama, suçlama, aşağılama ve inanılmaz dedikodularla ve parti suçu olacak nitelikte iddialar ve haksızlıklarla doluydu.
Sürekli bağıra bağıra, parmak sallayarak, inanılmaz kötü ve umutları tüketen, üzücü ve gerçek sol/sosyal demokratları rencide eden ve utandıran bir konuşmaydı.
CHP İstanbul İl Başkanı adayı Cemal Canpolat, oy verme işlemi öncesi yaptığı konuşmasında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu sürekli eleştirdi:
“Belediye Başkanı olduktan sonra CHP örgütünü dışarıda bırakmayı kabul edemiyorum. CHP’lilerin başka partiler üzerinden işe girmesini içime sindiremiyorum. CHP’den istifa edip İyi Parti üzerinden işe girme dönemi pazar gününden itibaren bitecektir. Sağ siyasetle belediyecilik olmaz.
AKP’nin devşirme kadrolarıyla belediyecilik yapamazsınız. İyi Parti kadrolarıyla solcu belediyecilik yapamazsınız.
Pazartesi gününden itibaren her belediye başkanı kendi alanında olacak, kendi alanında mücadele edecek.
Bizde belediye başkanlarımıza sahip çıkacağız, baş tacı yapacağız, örgüt işlerine bakacağız.
Örgüt işlerinde taraf olursanız, bir tarafı karşınızda bulursunuz.
Hiçbir belediye başkanımız, CHP kongrelerinde örgütü baskı altına alarak, örgütü dizayn etmeye kalkarak, kendi ilçe başkanını milletvekili yapıyorsunuz.
Kendi ilçe başkanınızı gençlik kolu başkanı yapıyorsunuz.
Kendinize il başkanı seçmiyorsunuz, özel kalem müdürü seçiyorsunuz.
CHP, özel kalem müdürleri ile yönetilemez.” ifadelerini kullandı.
Ayrıca çok ciddi bir suçlama yaparak inanılması çok zor olan iddialar ortaya koyup:
CHP’de milletvekilliklerinin parayla satıldığını iddia edecek kadar yakışıksız ve bir kongrede söylenmeyecek ispatı yapılmadan böyle karalamalarla adeta CHP’yi gömen konuşmasında tüm muhaliflere ve CHP düşmanlarına inanılmaz kozlar verdi.
Hatta karalama ve suçlamalarda Tek Adam Saray Sultanı varsılın koruyanı, halkların açlık ve yoksulluk sebebi Tayyip Erdoğan’ın elinden CHP ye muhalefet etme yetkisini aldı.
Bu olumsuzluklarının yanında söylediği çok değerli ve güzel sözler ve anlatımları da anlam bulamadı ve böylece kendisine verilen desteği de yok etmiş oldu.
Cemal Canpolat, konuşmasında bazı kısımlarda şunlara da değindi:
“Kemal Kılıçdaroğlu’nu size yedirmeyeceğiz. Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkanımızdır, arkasında duruyoruz, durmaya devam edeceğiz.”
Canpolat, “20 yıldır bu partide MYK üyeliği yapanlar, 27 yıldır bu partide milletvekilliği yapanlar, hayatında hiç ön seçime girmeyenler CHP örgütünü anlayamazlar.
Daha 4 gün önce Genel Merkez koridorlarında dolaşıp atama ile milletvekili olanlar değişimden bahsedemezler” diye konuştu.
Cemal Canpolat’ın konuşmasında çok haklı bulduğum bu eleştirisine katılacağım ama aynı nitelikte olanlar kendisin destekleyince aklanmış mı oluyorlar?
Canpolat, “bu dönem başka bir gelenekle karşı karşıyayız. Daha dün seçim olur olmaz seçim daha bitmeden CHP’nin eleştiri, özeleştiri mekanizmasını çalıştırmaya fırsat vermeden birlikte dört gün önce Genel Başkan için gözyaşı dökenler, kapıda bekleyip bakan olmak için çaba harcayanlar dört gün sonra değişimle ortaya çıkmalarını kabul edemez bu parti.”
Cemal Canpolat devam ederek:
“Siz hayatınızda CHP örgütlerine hiç gelmeyeceksiniz, hiç sol ile bir araya gelmeyeceksiniz… Şimdi arkadaşlarımız demokrasiden bahsediyor, ben bu partinin 3 dönem ilçe başkanlığını yaptım, 2 dönem il başkanlığını yaptım. Atanmak için el pençe divan duranlar şimdi değişimden bahsediyor. İlk siz değişeceksiniz. İlk bu örgütle barışık hale geleceksiniz.”
Cemal Canpolat eleştirdiği hatalara en son Genel Merkez ve Kılıçdaroğlu’nun karar vermesiyle aday oluncada bu sözleri anlamını yitirmiş oldu.
Cemal Canpolat suçlamalarının dozunu artırarak şöyle devam etti:
BİZ KONUŞURSAK SİZ SOKAĞA ÇIKAMAZSINIZ.
Son 10 günde ‘evet’ dedim. Niye dedim biliyor musun? Bu son 20 yıldır bizi siyaset dışı bırakıp Genel Başkanın etrafını örenler 20 yıldır İstanbul’da il başkanlığını kazandık, bizi Genel Başkana karşı gibi izah ettiler, karşı karşıya geldiler, Genel Başkanın yanında yer aldılar.
Milletvekili, genel başkan yardımcısı oldular, belediyeleri belirlediler
.
BİR GECEDE GENEL BAŞKANI HANÇERLEYEREK DEĞİŞİM İSTEMELERİNDEN DOLAYI BURADAYIM:
Her gün aynı kanallar aynı adamlar. Koro halinde CHP Genel Başkanı’nı itibarsızlaştırma için aynı şeyleri söylüyorlar. 20 yıldır değişmeyenler değişimden bahsedemezler.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu size yedirmeyeceğiz. Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkanımızdır, arkasında duruyoruz, durmaya devam edeceğiz. O yenileşmeyi, o değişimi de Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yapacağız.
En kısa zamanda Değişim olacak. İlkin İstanbul’u değiştireceğiz. Birbiriyle barışmayan bir örgütü barıştıracağız.
Belediye başkanları belediye başkanlarıyla kavgalı. İl başkanını tanımayan belediye başkanları…
Parti yönetimini tanımayan belediye başkanları, ili tanımayan ilçe başkanları… Gençleri birbiriyle kavga ettiren bir parti yönetimi olabilir mi? Ben o gençler birleştirmeye geliyorum.
BİZ BAŞ EĞMEYEN PİR SULTAN’IN GELENEĞİNDEN GELİYORUZ.”
Cemal Canpolat’ın çok çirkin ve yakışıksız konuşmasında önemli bulduğum Sol anlayışı öncelemesi ve her koşulda yüzümüzü sola dönmemiz gerektiğini söylemesi de saldırgan tavrı nedeniyle ne yazık ki anlam ve değer bulamadı.
Adeta seçimi kaybettirmeye yemin etmiş bir militan konumunda oldu ve kendisini ölümüne savunanların bile başlarını yere eğdirdi.
Sürekli eleştirdiği ve karaladığı Ekrem İmamoğlu salonu terk ederken şu sözlerle duygularını ifade etti:
İmamoğlu ise, kongrenin gerçekleştiği Haliç Kongre Merkezi’nden ayrılırken Canpolat’ın ifadelerine ilişkin,
“Çok çirkinleştirdiler, çok yalan konuştular. O yalanlarında boğulsunlar ama biz tertemiz yolumuzda yürüyeceğiz” dedi.
SONUÇ:
Uzun bir yazı oldu ve biliyorum ki birçok kimse okumadan beğendi koyacak veya şöyle bir göz gezdirip geçecek.
Bunu bilen bir kişi olarak neden bu kadar emek vererek ısrarla böyle ayrıntılı yazıyorum bilmenizi isterim:
Kişisel hiçbir beklenti içinde olmadığım için yazılarımı çoğunluk okurlar ve dostlar objektif bulur ve dikkat ederek, önemseyerek okur ve düşünürler.
İki İl Başkan adayının konuşmalarından üst başlıklarıyla yazdığım yazıdan da anlaşılacağı gibi kaybeden sadece bu kadar yıl CHP’de etkili görevler yapmış olan Cemal Canpolat olmuştur.
Kanımca her iki ekipteki yetkililerde delegelerde ve örgütteki arkadaşlarda artık CHP’nin ciddi bir değişime ihtiyacı olduğunun bilincine varmışlardır.
Bu değişimin sadece bir genel başkanlık değişimi ve yenilenecek PM üyesi yarışına sığdırılmayacak kadar önem taşıdığını anlamışlardır.
Bu güne kadar yapılan hataların sadece taraf olarak ve hatalara göz yumarak veya halının altına süpürerek geçirilemeyeceğinin bilincine varmışlardır.
Defalarca ve uzun süredir milletvekili olanlarında müktesep hak gibi tekrar ve devamlı vekil olmak için her türlü ödünü vermelerinin sakıncalarını anlamış olmalarını düşünüyorum!..
Bu konumda olanlar ister “değişim” desinler ister statükonun yanında yer tutsunlar, kendilerine de, partiye de ve karanlıklara, yoksulluklara yolsuzluklara gömülmüş ülkenin Siyasal İslamcı ve laiklik karşıtı şeriat özlemcilerinin elinden iktidarı almaya yetmediğini anlamış olmalarını temenni ediyorum.
Değişimin sadece parti program ve tüzüğünü yenilemekle veya kadroların yer değiştirmekle olmayacağını anlayarak CHP’nin sol/sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini doğru anlayıp uygulaması gerekmektedir.
CHP’nin önceliği, emekçiler, mağdur edilmiş Anadolu halkları, hakları yok edilip erkeğe kul edilmek istenen ve öldürülen kadınlar ve yoksulluktan, yurtsuzluktan, parasızlıktan aç kaldığı için okuyamayan gençlerin kimsesi olması gerekmektedir.
Hiçbir saniye kaybetmeden laiklik konusunda net tavrını yeniden öncelikli olarak ele almalıdır.
Milli eğitimdeki İmamlar ve din derslerinin anormal saatlerde yükseltilmesine kesin tavır koymalı ve yeraltı, merdiven altı kuran kurslarının tehlikesini yüreklice halklara, anne babalara anlatmalıdır.
Sadece Salı günleri kürsü kabadayılığının artık kimseye umut ve güven vermediğini anlatmalı ve vekillerin sürekli kendi ilçelerine yaptıkları veya kendi yandaşları ile buluşup konuşup kendilerini gösterme ve tatmin etme anlayışından kurtularak yararlı çalışmalara olanak sağlanmalıdır.
Ve kesin ve her koşulda olması gereken sağa benzeme ve sağcı tavlama anlayışından ve saçmalığından acilen kurtularak SOLA yüzümüzü dönüp, gönlümüzü açıp, omuz omuza dayanışıp halkalara yeniden umut olunmalıdır.
Tüm CHP’lilerin dikkat etmesi gereken bir durumda; Kürt kelimesini korkarak veya mahcup bir şekilde kullanarak çözümün sahibi olamayız.
Sağ ve sığ anlayışın engellemeleriyle bu konuda verdiğimiz ödünlerin sonucunu görüyoruz.
Ve hiç ama hiç beklemeden haksız yere içerde tutsak edilen aydın, yazar, gazeteci, iş insanı ve siyasi parti liderleri için tüm yurtta her yerde mitingler düzenleyip katilleri salan suçsuzları hapseden faşist anlayış anlatmalıdır.
Tıpkı, taşları bağlayıp köpekleri salan anlayışın yargıya egemen olmasını ve yoksulluğu kader haline sokan Tek Adam diktasına daha fazla izin verilmemelidir.
Daha yazacak çok konu var ama uzatmak istemeden son olarak bugüne dek yasa tanımayan, hak hukuk tanımayan ve 3. Kez seçilmesi hukuken mümkün değilken ve hala diploması şaibeli konumda olan Tek Adamın yeni bir Anayasa yapma saçmalığına asla itibar edilmemelidir.
Her koşulda hiç komplekse girmeden BARIŞ… BARIŞ… BARIŞ… diyerek halkın içine inmelidir.
Bunun için diyorum ki:
CHP İSTANBUL İL KONGRESİ UYANIŞIN VE SOLDA İKTİDAR OLMA YOLUNUN MEŞALESİNİ YAKTI.
Şimdi herkesi hiç beklemeden bu meşaleyi eline almalı ve halklarla birlikte “barış” diyerek “dostluk” diyerek “eşitlik” diyerek “dayanışma” ile saygın bir ülkenin özgür bireyleri olarak yaşanacak Laik Türkiye Cumhuriyetine sahip çıkmaya davet ediyorum…
Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım.
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ