Zirvede Haber

ULUUMAY VAKFI’NIN EV SAHİPLİĞİNDE SERAMİK SANATSEVERLER İLE BULUŞTU!

ULUUMAY VAKFI’NIN EV SAHİPLİĞİNDE SERAMİK SANATSEVERLER İLE BULUŞTU!

Seramiğe hayat veren iki isim Osmanlı’nın geleneklerinin buluştuğu Medresede sanat severler ile buluştu. Uluumay Vakfı Şair Ahmed Paşa Medresesi olarak bilinen yerleşkenin ev sahipliğinde gerçekleştirilen etkinliği Türk Seramik Derneği ve Durma Sanat tarafından düzenledi. Prof. Dr. S. Sibel Sevim ve Dr. Cemalettin Sevim’in katıldığı etkinlikte önemli konulara temas edildi. Uluumay Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Feyza Uluumay Gökalp, sanatsal etkinliklere daima ev sahipliği yapacaklarını açıkladı.

“Benden Size” isimli etkinliğe katılan Prof. Dr. S. Sibel Sevim; “Bu Serüvende; Sanat Bedenlerle Buluşmaya Devam Ediyor… Dünyaya atıldığından beri; Ademden bu yana arıyor insanoğlu nereden geldiğini, neden ve neyden geldiğini. Gelişi sorgularken bir bakmış ki dönüş yolculuğu başlıyor… bu kez de “Neye tutunsam da gitmesem” demeye başlıyor. “Neden geldim?” diyen özünü terbiye ediyor “Sorgulama, yaşa sadece yaşa!” diyor kendine. Asıl o zaman başlıyor işte neden geldiğini keşfetmeye. En baştan merak ettim sanırım diğerlerinden farklı olarak, sorgulamaya; Bursa-Trilye’de ufacık bir çocukken zeytin ağaçlarının altında eski yerleşimlerden kalan kırık parçalar buldum; bu kırık parçaları “cicik” olarak adlandırdım… buldukça aradım, aradıkça buldum… Seramikmiş bu parçaların asıl adı… Üzerine düştüm; o bana yol gösterdi, ben de ona. Yoğurdum, pişirdim piştim; yeniden şekillendirdim, şekle girdim, yolumu buldum… Pişmiş toprağı dost edindim kendime, sonra dedim ki” Ben kimim, neredeyim?” Etrafı kolaçan ettim, aradım aradım… Binlerce yıllık medeniyetin üzerinde nefes aldığımı fark ettim; Göbeklitepe’den Troia’ya, Frig’ten Selçuklu ve Osmanlıya… Yani tüm Anadolu Medeniyetlerini, doğudan batıya erittim aynı potada. Her şeyden bağımsız ama hiçbir şeyden azade olmayan bir yol çizdim. Seramik sanatının büyülü aura’sını bedenlerle buluşturmak istedim. Üretmiş olduğum seramik heykel ve formlarımı küçülterek insanların gerdanlarına kondurmak, onları; parmaklarında zamanın tanıklığına sunmak, zamanın tanıklığına sunarken seramiğin bin bir renginin insanları sarmasını ve tenle temas ederek özlere ve ruhlara işlemek istedim. Üretmiş olduğum takılarda; geçmişle geleceği aklında, duygusunda, bedeninde buluşturan ve bunu varlığına katan yüksek medeniyetlerden gelen kadınların yanı sıra; güzelliğine, zamansızlığına, kültürüne ve güçlü kimliğine inanan, yaşsız ancak geçmiş medeniyetlerin bilgeliğini taşıyacak kadar olgun kadınları da hedefledim. Bütünü görmenin detayda gizli olduğunu; bağıra bağıra söylemem gerekenlerin en sessiz kelimeler olduğunu anladım. Üretimlerim BENDEN SİZE olsun… Sessiz çığlıklar atmaya devam ediyorum. Toprak; Sesim… Sanatım… Nefesim… www.sibelsevim.com.tr” 

Prof. Sibel SEVİM kimdir?

Prof. Sibel SEVİM 1964 yılında Tirilye’de doğdu. Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde 1989 yılında bitirdi. 1991 yılında yüksek lisans eğitimini,1994 yılında sanatta yeterliğini Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladı. 2005 yılında Profesör oldu.

Hollanda, İngiltere, Letonya, Tunus, Almanya, İtalya, Küba, İspanya, Lituanya, Avusturya, Kore, Moldova, Estonya, A.B.D. Japonya, Çin, Meksika, Avustralya, Hindistan, Taiwan, Güney Afrika, Romanya, Hırvatistan, Sırbistan, Peru gibi ülkelerde çalışmaları ve projeleri ile ilgili sunumlar, workshop’lar yaparak çeşitli organizasyonlara katıldı. Eserleri bu ülkelerin resmi ve özel koleksiyonlarında yer almakta olup, bulunduğu ülkelerin seramik merkezlerinde incelemelerde bulundu ve eserlerini sergiledi. Seramik atıklarla gerçekleştirmiş olduğu “ÇAĞDAŞ SERAMİK PARKI”, BEBKA Projesi ile sanat adına Eskişehir’e kamusal alan kazandırdı. Bu projesi ve yapmış olduğu çalışmalarla ilgili olarak “International Keramiktage, Oldenburg” onur sanatçısı olarak davet edildi. Almanya’nın yanı sıra ABD, Japonya, Kore, Çin ve Avustralya gibi ülkelere projelerini sunmak üzere davet edildi. 18 kişisel sergi; 110’a yakın karma sergiye katılan sanatçı hakkında birçok röportaj bulunmaktadır.

Alanı ile ilgili iki kitabı bulunan Prof. Sibel SEVİM’in “Seramik: Dekorlar ve Uygulama Teknikleri” isimli kitabı, TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) tarafından Üniversite Ders Kitapları Telif ve Çeviri Eser Ödülüne layık görüldü. Ayrıca çok sayıda makale ve bildirileri ulusal, uluslararası dergilerde ve bildiriler kitabında yer almıştır. Yurtdışı ve yurtiçinde çeşitli resmi ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunan sanatçının seramik alanında beş ödülü bulunmaktadır. 2007-2013 yılları arası Anadolu Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Bölüm Başkanlığı, 2011-2017 yılları arası Anadolu Üniversitesi Güzel sanatlar Enstitü Müdürlüğü görevini yürüten Prof. Sibel SEVİM, Uluslararası Seramik Akademisi IAC ve NCECA-USA üyesidir.

Uluumay Vakfı Hakkında;

Turizmde markalaşma çalışmaları olan Bursa’da tarihi yapılar hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Bursa tarihine yön veren Payidaht Türbeleri’nin olduğu Muradiye’de özel Müzelerin varlığından kaçımızın haberi var? O müzelerden biride Gedikli Medresesi olarak bilinen yerleşke. Muradiye Camisi ve Külliyesi’ne komşu olan binayı Fatih Sultan Mehmet Han döneminde büyük şairlerden Veliyüddin oğlu Ahmed Paşa tarafından yaptırdı. Yapının XV. yüzyıla ait olduğu bilinmektedir. İlk yapılışından bu yana çeşitli maksatlarla kullanılmış, medreseye 1967 yılındaki onarımdan sonra Muradiye Halk Eğitim Merkezi olarak işlev verilmiş, daha sonraki tarihlerde ise 2004 yılından itibaren Uluumay Vakfı tarafından Özel Koleksiyonların sergilendiği müzeye dönüştürülmüş.

“79 Yıla Sığan Emek”

Mahalleliler tarafından Şair Ahmed Paşa Medresesi olarak bilinen yerleşke 18 Eylül 2004’ten bu yana hizmet veren özel bir müzeye dönüştürüldü. MüzedeAnadolu Foklor Vakfı kurucu üyelerinden Esat Uluumay’ın 45 yılda topladığı 18 değişik koleksiyonu sergilenmekte. 15’inci yüzyıla kadar uzanan Osmanlı Anadolu ve Rumelisi’nden 70 kıyafet, 400 parça takının bulunduğu müzede ayrıca türk kahvesi, hamamı, atçılığı ile ilgili malzemeler silah, bıçak, kılıç, boncuk türü eserler mevcut. 624 yıl, 20 milyon kilometre kare dahilinde, çok farklı etnik grupları ve halkları barındıran , fetih yoluyla yaratılan topraklarında kültürel  farklılıkların görüldüğü, merkezi bir yönetim yapısına sahip “Osmanlı İmparatorluğu’nun” son 400 yılında coğrafyasında yaşamış halkların yaşam objelerini barındıran, konusundaki en kapsamlı ihtisas  koleksiyonunun Bursa’da yaşatılması kentimize ayrı bir kimlik katıyor. Ama biz bu eserlerin sergilendiğini bile tesadüfi biliyoruz. 1939 yılında doğan Esat Uluumay yıllarca toparladığı tarihe ışık tutan bu eserleri eserleri Bursalıların hizmetine Uluumay Vakfı aracılığı ile sunmuş, 79 yalında iken 2018 yılında hayata gözlerini yummuştur. Uluumay Vakfının Başkanı, Anadolu Folklor Vakfı, Bursa Kılıç Kalkan ve Folklor Derneği ve Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri Müzesi’nin kurucusu olan Esat Uluumay’dan sonra Vakfın Yönetim Kurulu Başkanlığını ise kızı Feyza Uluumay Gökalp üstlenmiş ve müzeyi Bursalıların hizmetine sunmuştur.

 

“Babamın Hatıralarını Bu Müzede Yaşatıyoruz”

Babasının aziz hatıralarını daima yaşatacaklarını ifade eden Feyza Uluumay Gökalp; babasının 1960 yılında koleksiyonerliğe merak saldığını belirterek; “Babam, Kılıç Kalkan Folklor Derneği kurucuları arasında yer alıyor. Bu kılıç kalkan vesilesiyle dünyadaki çeşitli festivallere davet ediliyorlar. Babamın dikkatini diğer bölgelerden gelenlerin yöresel kıyafetleriyle yaptıkları oynamalar çekiyor. Orada kıyafetlerin orijinalliğinin bozulduğunu düşünüyor ve o kıyafetleri toplamaya karar veriyor. Türkiye’ye döndüğünde araştırmalara başlıyor ama bu konuda hiçbir kitap bulamıyor maalesef. Kendisi kıyafetleri toplamaya başlıyor. Önce Bursa’dan başlıyor; çok göç alan bir yer olduğu için. İnsanlar o dönem sandıklarındaki kıyafetlerden kurtulmak istedikleri için bu kıyafetleri tek tek toplamaya başlıyor.” Dedi.

“Müzenin Bursalılara Daha Güzel Tanıtılması İçin Çalışmalarımız Son Aşamasında”

Gökalp, babasının yurt dışına çıktığında Osmanlı’nın hakim olduğu coğrafyalardaki ülkelerden de giysi ve çeşitli eşyaları toplayıp büyük bir koleksiyon oluşturduğunu aktardı. Babasının, giysilere ait notlar da tuttuğunu anlatan Gökalp, toplanan eserlerin önce evlerinde, sonra da babaannesinin çiftliğinde muhafazaya alındığını bildirdi. Feyza Uluumay Gökalp, 1999’da Osmanlı’nın kuruluşunun 700. yılı dolayısıyla müzenin bulunduğu yerin babasına tahsis edildiğini, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası tarafından restore edilerek 5 yıl sonra ziyarete açıldığını belirtti. Müzenin 2011’de vakıf haline getirildiğini kaydeden Gökalp, “Çocukluğumuzdan beri bu işin içindeyiz. Takip ediyoruz, destek olmaya çalışıyoruz. Babam hastalanınca ailece bir karar verildi ve benim bu konuyla ilgilenmem uygun görüldü.” dedi. Gökalp, müzeye kendisinin de dokunuşlar yaptığını, düzen konusundaki çalışmalarıyla yapının şu anki görünümüne geldiğini ifade etti.

Gökalp Uluumay Vakfı olarak iki önemli proje yürüttüklerini aktararak; Bursa’nın Osmanlı ölçeğinde Müze’nin tanıtımı amacıyla geniş çaplı bir kitap hazırladıkları, yakın zamanda kitap tanıtımınının yapılacağını belirtti. Gelecek kuşakların tarihi değerleri bilmesi gerekliliğinin altını çizen Feyza Uluumay Gökalp; Uluumay Yaşam ve El Sanatları Akademisi içinde önemli çalışmalar yaptıklarını aktararak sürecin son aşamalarında olduklarını açıkladı.

 

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ