Zirvede Haber

OHAL’DE, BU’HALDE ÇOK KÖTÜDÜR VE KABUL EDİLEMEZ.

OHAL’DE, BU’HALDE ÇOK KÖTÜDÜR VE KABUL EDİLEMEZ.
Geçmiş dönem CHP Parti Meclis Üyesi Güler Buğday; “Olağanüstü hâl ya da kısa adıyla bilinen OHAL, olağanüstü bir yönetim düzeninin gerekli olduğu doğal afet, tehlikeli salgın hastalık, ekonomik bunalım, kamu düzeni tehlike altına sokan yaygın şiddet vakaları gibi durumlarda başvurulan uygulamadır.
Uluslararası hukuk açısından bakıldığında olağanüstü hâl durumunda özgürlükler ve haklar kısıtlanabilir.
Örneğin bir hükûmet bir kişiyi yargılama olmaksızın alıkoyabilir.
Asla kabul edilecek bir sistem ve uygulama olmaz.
1982 anayasasının 119-122 maddelerine göre Türkiye’de dört farklı türde sıra dışı yönetim vardır.
Bunlar sıkıyönetim, olağanüstü hâl, seferberlik ve savaş hâlidir.
Faşist 12 Eylül Askeri Darbesinin ardından kabul edilen Anayasa ile hayatımıza giren Olağanüstü Hal (OHAL), 1983’te yasalaştı.
1987 ile 2002 yılları arasında toplamda 13 ilde OHAL ilan edildi.
20 Temmuz 2016’da bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilen OHAL Türkiye genelinde ilan edilen ilk OHAL olma özelliğini taşıyor.
121. maddeye göre:
Anayasanın 119 ve 120’nci maddeleri uyarınca olağanüstü hâl ilânına karar verilmesi durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur ve kabulü doğrultusunda bu karar Resmî Gazetede yayımlanır.
Türkiye tarihinde üç kez genel olağanüstü hâl ilân edilmiştir.
1978 ila 1983 arasında sıkıyönetim olağanüstü hâl ile değiştirildi ve Kasım 2002’ye kadar yürürlükte kaldı.
20 Temmuz 2016’da Türkiye askerî darbe girişimi sonrasında Türkiye genelinde 3 ay süreyle olağanüstü hâl ilân edildi.
20 Temmuz 2016’da ilan edilip, 7 kez uzatılan olağanüstü hâl uygulaması iki yılın ardından 18 Temmuz 2018’de tamamen kaldırıldı.
Çağdaş, gelişmiş, demokrasisi kurumlaşmış ve hukuk devletinin her alanda özgürce uygulandığı durumlarda ve ülkelerde bu yönteme başvurulamaz.
Türkiye’de OHAL, sivil ölümler ve gözaltında kayıplar meselesinde beyaz Toroslar sembol olmuştur.
Türkiye siyasetinde “Faili Meçhuller”, “JİTEM” ve “Gözaltında Kayıplar” gibi kavramlar OHAL uygulamalarının birer sonucu olarak siyasette yer edinip ülkemizin utancı oldular.
OHAL uygulamalarının tamamı Doğu ve Güneydoğu’da hayata geçirildi.
Bingöl, Diyarbakır, Siirt, Elazığ, Hakkâri, Muş ve Tunceli gibi iller OHAL’in ilk uygulama alanlarıydı.
Bunlara daha sonra eklenen iller de yine aynı bölgelerdendi.
Bu dönemlerde yaşananlar Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde birçok defa yargılanmasına yol açtı.
Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele (JİTEM) adındaki kuruluş o süreçlerde insan hakları ihlallerinden sorumlu tutulan, oldukça tartışmalı bir kurumdur.
Bu suç örgütü gibi işleyen bu kurum; olağanüstü hal dönemlerinin ortaya çıkardığı antidemokratik bir kurumdu.
Kamu kuruluşları ve hükümetler uzun süre JİTEM diye bir kuruluşun varlığını kabul etmediler.
Fakat daha sonra 2011’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı böyle bir oluşumun varlığını kabul etti.
20 yıldır ülkemizi tek başına yöneten şeriat özlemcisi iktidar gizli ajandalarını dayatabilmek için halka Tek Adam rejimini dayattı.
Daha doğrusu ülkenin her zaman başına bela olan, ülke tam düze çıkacağı zamanlarda seçimi zorlayan Devlet düşmanının yol ve yön vermesiyle bu ucube sistem hile ile kabul edilmiş oldu.
Tek Adam Şahsın devletinde uçacaktık. Dünyaya kafa tutacaktık.
Türkiye halkı refah ve huzur içinde yaşayacak ülkede tüm sıkıntılar yok olacaktı.
Eşi benzeri bulunması mümkün olmayan Tek Adam, tek yetkili ve tek karar verici olacak ve ülke şaha kalkacaktı.
Bu saçmalığa, bu absürtlüğe ve bu mantıksızlığa ülkenin yarısında yaşayanlar ne yazık ki itibar ettiler.
O kararı ve desteği verenlere; saflar mı desem, çıkarcılar mı desem, vicdansızlar mı desem, hatta sola ihanet edenler mi desem, bu akıl dışılığa inandılar ve tek Adam diktatoryasını başımıza bela ettiler.
Bu hileli yolla iktidara gelenler, ülkemin gururu ve geleceğimizin güvencesi olan tüm kurumları ve değerli varlıklarımızı satıp savdılar ancak doymadılar.
Tatmin olmadılar.
Beceremedikleri ülke yönetiminde korkuyu ve sadizmi kendilerine yol yaptılar.
Yandaşlarını zengin ederlerken halkı kuru ekmeye muhtaç bıraktılar.
Bile-istiye paramızı pul edip ülkemde her şeyi kelepir hale getirip yabancılar için ucuz pazara çevirdiler ama akıllanmadılar.
Suç işledikçe, hata yaptıkça, despotlaştıkça, kendileri ve yandaşları akıl almaz ölçülerde varsıllaştı ve azgınlaştılar.
Hesap verme korkusundan koltukları bırakmamak için yargıyı, basını, ve tüm kurumları yozlaştırıp emirlerine aldılar.
Ülke iflas etti ama durmuyorlar tıpkı doymadıkları gibi.
Artık en kötüsünü denemek istiyorlar.
Halka ustaca Ohali anımsattırıyorlar.
Oysa bu-halimiz’de zaten Ohal.
Onlara söyleyeceğim tek söz:
Daha fazla saçmalamayın ve geçmişte denenmiş ve ülkemi sadece geriye götürmüş yöntemleri denemeyin.
Daha fazla bu halkada kendi evlatlarınızın geleceğine de kötülük yapmayın.
Bırakın edebinizle, adabınızla seçime gidin ve milli iradenin vereceği karara saygı duyun.
Yoksa Buhal’de, Ohal’de sizlerin kurtuluşu olamaz.
SON NOT.
12 Mart ve 12 Eylül faşizmine direnmiş ve her türlü baskıyı, haksızlığı yaşamış ama ideolojimizden ve inandıklarımızdan bir adım geri atmamış insanlar olarak bizler henüz ölmedik.
Korkutamazsınız.
Susturamazsınız.
Haklı mücadelemizden vazgeçiremezsiniz.
Bizler çiğ yemedik ki korkalım.
Bizler çalmadık, ülkemizi talan etmedik, paraya pula kul olmadık ve kötülere biat etmedik.
Yabancılardan medet ummadık.
Tek karış toprağımızı emperyalizmin emrine sunmadık.
Bırakın gidin artık iktidarı kaybettiniz, sonunda tüm ülkenin nefretiyle gitmeyin.
Benim sözlerimi de ciddiye alın.
Sevgili Dostlar, Yoldaşlar, karanlığa izin vermeyecek, despotizme müsaade etmeyecek, Ohale’de, Buhale’de “Yeter Artık” diyecek yürekli, yurtsever insanlar,
Sevgiyle, saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile özgür bir yaşam ve hakça paylaşılan bir düzende yaşayalım ve yaşatalım.”
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ