Zirvede Haber

YANGINDA ÇEYİZİ KÜL OLAN FATMA’NIN HÜLYA DİNK UMUDU OLDU

YANGINDA ÇEYİZİ KÜL OLAN FATMA’NIN HÜLYA DİNK UMUDU OLDU
“Yaşamı felç eden, günlerdir ülkemizi ve halkımızı perişan eden ve bir türlü söndürülemeyen orman yangını dayanılmaz acılar, yokluklar, çaresizlikler ve geride umutsuzluklar bırakarak devam ediyor.” geçmiş dönem CHP Parti Meclisi Üyesi Güler Buğday; Bursalı altın yürekli bir kadının hikayesini kaleme aldı.
Buğday; “Bu acılardan birini de Mersin’in Silifke ilçesinde 1 ay sonra evlenecek olan Fatma Tan çıkan orman yangınında evleriyle birlikte özenle hazırladıkları çeyizi kül olunca yaşamıştı.
Orman yangını sadece ormanları, yaşayan tüm canlıları, onlarca yılda meydana gelmiş çiçeği, böceği ve özellikle yaşamın garantilerinden olan arıları yok etmedi.
İnsanların geçmişini, mazilerini, hatıralarını ve tüm birikimleriyle birlikte gelecekteki yaşamlarını ve umutlarını da yok etti.
Çıkan yangında evlerini terk etmek zorunda kalan ve yangından bir gün sonra eve gelen Fatma Tan, evleri ile birlikte özenle hazırladıkları çeyizinin yandığını gördü.
Gözyaşlarına hâkim olamayan Fatma Tan ve ailesi 4 gündür yakınlarının yanında kalıyorlardı.
1 ay sonra düğün yapacak olan Fatma Tan’ın hayalleri küle dönmüştü.
Yangından kaçarken üzerlerine hiçbir şey alamayan Tan ailesine komşuları ve yakınları giyecek verdi.
Üniversite mezunu Fatma Tan, “Evimiz yandı. Her şeyimiz bitti kül oldu. Anılarımız eşyalarımız yangında kül oldu. Akşam saat 8’e kadar evimizi terk etmedik. Ama yangın yaklaşınca arkamıza bakmadan evimizi terk etmek zorunda kaldık.
1 ay sonra düğünüm vardı. Eşyalarım çeyizim hazırdı. Evimi düzecektim. Ama kendi oturduğum büyüdüğüm ev yok oldu bitti tükendi” diye umutlarını kaybettiğini açıklamıştı.
Günlerdir süren ve ihmaller, beceriksizlikler ve hatta iktidar ve bakanların sorumsuzlukları sonucu inanılmaz bir felaketi yaşıyoruz.
Bu süreçte çok büyük acıların, yıkımların, çaresizlikler ve yoklukların meydana geldiğini hep birlikte görebiliyoruz.
Halkımız tam bir özveriyle yediden yetmişe canını fedakârca ölüme yatırıyor.
CHP milletvekillerinin bir kısmı, Belediye Başkanlarımızın hepsi inanılmaz bir özveriyle halkla birlikte mücadelenin içinde yardımcı olmaya ve hükümeti uyararak çare bulmaya çalışıyorlar.
Günlerdir yaşanan bu felakette bu kadar acı varken ben neden bir genç kızın yanan çeyizlerini yazıyorum diye merak etmiş olabilirsiniz.
Bu yazımın 2 sebebi var.
Birincisi:
Bazı kayıplar parayla, zamanla yerine konabilir.
Yanan binaysa yapılır. Hatta yanan ağaçların yerine yenileri dikilir. Ancak yanan canlıysa, insan yaşamıysa bir daha yerine konamaz.
Birde insanların umutları yanınca yerine koymak zordur.
Bir genç kızın yıllarca sevgisini katarak, umutlarını koyarak, ilmek ilmek ördüğü, işlediği veya diktiği çeyizi ise yanan ve kül olan çok zordur onu yerine koymak.
Canı inanılmaz yanar.
İkincisi:
Bizim halkımız öz verilidir. Ekmeğini de, aşını da bölüşmeyi bilir. Aç gözlü, talancı, çıkarcı ve vicdan fakiri iktidar yandaşlarından ve yalakalarından söz etmiyorum.
Canıyla yardıma koşar. Parasıyla olanaklarıyla yardıma koşar. Ancak burada Hülya Dink’in yaptığı yardımdaki anlayış çok duyarlılık gerektiren farklı ve önemlidir.
Bu yardımı parası ve olanakları olan herkes yapamaz.
Bu yardımı ancak duyarlı, vicdanlı, ahlaklı ve yüreğinde gerçekten insan sevgisi olan ve bir genç kızın el emeği göz nuru ve sevgisini katarak hazırladığı çeyizlerinin ne ifade ettiğini anlayacak kadar ince duygulu ve merhametli bir insan yapabilir.
Hülya Dink, her biri el emeği, kullanılmamış ama özenle saklanmış, tek tek seçilmiş ve hazırlanmış çeyizleri Fatma Tan’ın umutlarını yeniden yeşertmeyi amaçlamış koca yürekli bir insan.
Hülya Dink tüm mütevazılığına karşın yürekli, iyi kalpli bir kadındır.
Duyarlıdır ve vicdanlıdır.
Bu yardımı yaparken asla reklam yapmayı düşünmedi. Bana anlatırken yazmak istedim örnek olsun diye.
Bu varsıl ülkeyi talan edip batıranlar utansın diye.
Bu ülkenin olanaklarıyla mevki makam sahibi olan, çocuklarının geleceklerini milyon dolarlarla başka ülkelerde garantileyen sorumsuzlar rezil olsun diye.
Kendilerine hanlar, hamamlar saraylar yaparken halkın ekmeğine göz dikenler, hatta ülkenin topraklarını yabancılara ve emperyalistlerin emellerine peşkeş çekenleri halkımız tanısın diye.
Yardımın sadece para pulla, veya maddi olanaklarla yapılmayacağını önemli olanın insani duygularda buluşmak olduğunu kaba, yandaş ve tetikçilerde görüp insanlık öğrensin diye yazmak ve paylaşmak istedim.
Hülya Dink bana:
“Güler Ablacım, Fatma Tan isimli kızımızı haber programında seyrettim. Daha sonra kendisi ile röportajı yapan gazeteci Murat Şengi’ye il başkanlıkları aracılığıyla ulaştım.
Kızımızın adresini ve telefon numarasını Murat beyden aldım. Fatma Tan’ı aradım. Kendilerine geçmiş olsun dileklerimle beraber kısa da olsa kendimi tanıttım.
Daha sonra bana her zaman can yoldaşı olan bir arkadaşım Mersin’deki ablasına da bilgilerini ilettim.
Onlar da gerekli olan beyaz eşyaları gibi konularda ellerinden ne geliyorsa yapmaya hazır olduklarını söylediler. Bende özenle kızıma hazırlıyorum gibi elimden geleni yaptım.
Umarım Fatma’nın sorumsuzluklar sonucu yanan ve kül olan umutlarını yeniden yeşertebilmesine katkı koyabilmişimdir” diye hem insani hem de ne kadar mütevazi olduğunu bizlere göstermiş oldu.
SON SÖZ:
Yardım yaparken veya hazırlarken kendi reklamını önceleyenlere, bu tür gösterilerden siyasi beklenti içine girenlere ve elini taşın altına koymadan iktidar yalaklığı yapanlara umarım örnek olur.
Sağ olun benim duyarlı dostum Hülya Dink ve onun her çalışmasında arkasında aslan gibi duran eşi Tamer Dink.
Sevgiyle, saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik içinde insanca yaşayalım ve yaşatalım.
Bu yazımı Şeyh Edebali’nin bir öğüdü ile noktalamak istiyorum:
Cahil ile dost olma: İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; üzülürsün.
Saygısızla dost olma: Usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez; üzülürsün.
Aç gözlü ile dost olma: İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün,
Görgüsüzle dost olma: Yol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez; üzülürsün.
Kibirliyle dost olma: Hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez; üzülürsün.
Ukalayla dost olma: Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün.
Namertle dost olma: Mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez; üzülürsün.
İlim bil, irfan bil, söz bil.
İkram bil, kural bil, doyum bil. Usul bil, adap bil, sınır bil.
Yol bil, yordam bil.
Hal bil, ahval bil, gönül bil.
Çok konuşma, boş konuşma, kem konuşma.
Mert ol, yürekli ol.
Kimsenin umudunu kırma.
Sen seni bil; ömrünce bu yeter sana.
Şeyh Edebali…” dedi.
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ