Zirvede Haber

Atatürk’ün resmi “Devlet Nişanlarında” yer almayacak da kimin resmi yer alacak?

Atatürk’ün resmi “Devlet Nişanlarında” yer almayacak da kimin resmi yer alacak?

Demokratik Sol Parti Bursa İl Başkanı Hüseyin Cahit Akıncı Çanakkale Zafer’i öncesi yaptığı yazılı açıklamasında Andımız’ın kaldırılmasına yönelik hamle ile ilgili sert eleştirilerde bulundu. Başkan Akıncı;

“Türküm, doğruyum, çalışkanım,

İlkem:

küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,

yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm:

yükselmek, ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

Ne mutlu Türküm diyene!

Bildiğiniz gibi 80 senedir ilkokullarımızda okutulan Andımız, sözde “çözüm süreci” adı altında yürütülen politikalar kapsamında PKK terör örgütünün talepleri doğrultusunda 2013 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın Yönetmeliğinden çıkarılmış ve bu tasarrufa yönelik hukuki süreçte Danıştay 8. Dairesi bu kararı iptal etmiş ise de sözde Milli Eğitim Bakanı ama adının önündeki “Milli” duygudan yoksun haramzadeler, “Türk” sözcüğünden rahatsız olanların yörüngesinde savrulmuş gidiyor.

Bölücü zihniyetin esareti altına girdikleri içindir ki ısrarla yaptıkları itirazları sonrasında Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından bu karar ortadan kaldırılmıştır.

Bununla beraber yine eş zamanlı olarak, yine aynı Danıştay tarafından Devlet madalyalarından Atatürk kabartmasının da kaldırılması kararı verilmiştir.

Çok manidar değil mi? Yoksa bizim bilmediğimiz yeni ve örtülü bir “çözüm süreci” mi uygulamaya konuldu?

Şimdi bizim de buradan bunu talep edenlere ve kararı verenlere bir-kaç soru sorma hakkımızın doğduğunu düşünüyorum:

Birincisi; “Andımız” içerisinde yer alan hangi duygu, kimlik veya ideal sizi rahatsız etti?

İkincisi; Son Türk devletini kuran ve düşmanlarının bile önünde saygı ile eğildiği, başarısını takdir ettiği bir yüce kişiliğin, yani Atatürk’ün resmi “Devlet Nişanlarında” yer almayacak da kimin resmi yer alacak?

Üçüncüsü; Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzenini değiştirmek, lâik, demokratik cumhuriyet ilkeleri yerine şeriat hükümleriyle bir sözde din devleti kurma hayali içinde yargıyı işgali altına alan ve 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumuyla birlikte Anayasa Mahkemesi üyelerinin yemin metninde bile değişikliğe yönelik kalkışma cüreti gösteren FETÖ terör örgütünün kripto unsurları Danıştay’da da halen hüküm mü sürmektedir?

“Türk değilseniz, nesiniz?!”

Andımızın Yönetmelikten çıkarılması konusunda ısrarcı olan Milli Eğitim Bakanına ve 8. Daire tarafından iptal edilen kararı ihtiras duygularıyla yeniden işlevsel kılacak karara imza atan İdari Dava Daireleri Genel Kurulu Yargıçlarına da sormak isterim;

Bu kadar mı kimliğinizden, geçmişinizden koptunuz, bu kadar mı inkârcı oldunuz?

Mensubu olduğunuz ve cebinizde taşıdığınız vatandaşlık belgesinde yazılı “Türkiye Cumhuriyeti” tanımı bu kadar mı sizi rahatsız ediyor?

Türk değilseniz, nesiniz?!

Bu yeminden rahatsızlığınız varsa demek ki “doğru” da değilsiniz, “çalışkan” da..

Devamındaki duygulara ilişkin de bir şeyler söylersem hakikaten insan içine çıkamazsınız.

Onun için bir tek yorum yapabilirim, hepinize YAZIKLAR OLSUN!

İşte şimdi gerçek milliyetçilerin duruşunu ve bu rezaletin ortadan kaldırılmasına dair samimiyetlerini test etme zamanıdır.

Andımızın kaldırılması PKK’ya verilen ödüldür!

“Rabia” işaretiyle saydığınız dört ilke içerisindeki “tek millet” hangi millettir?!

Milliyetçilik, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne tasallut edenlerin bu dayatmalarını hamasi söylemlerle geçiştirmekle değil, FETÖ terör yapılanmasının Yargı nezdinde oluşturduğu Türklük, milliyetçilik ve lâiklik düşmanı “arap” sevici, şeriat devleti hayalleriyle yanıp tutuşan kripto yapılara karşı dik duruşla olur.

İşte bakın; dün bir bugün iki… Aynı partinin mensuplarıyken Cumhurbaşkanıyla ters düşüp kendilerince yeni parti kuranlar, şimdi gerçek zihniyetlerini de ortaya koymaktan çekinmiyorlar.

Andımızı “tektipleştirici” olarak tanımlayanlar “şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler” misali kafasının arkasındakileri ağzından kaçırıyor.

Stratejik derinlik öngörüsüzlüğüyle ülkeyi Suriye bataklığına sürükleyenler, Emevi camiinde namaz kılmaya giderken Emevilerin Türkiye camilerinde namaz kılmasına sebep olanlar, demek ki boşuna “serok Ahmet” diye karşılanmamış o zamanlar.

Bakalım parlamentodaki muhalefet nasıl bir “duruş” sergileyecek? Milliyetçilik denilen kavram lafla değil işte bu gibi durumlarda göğsünü siper etmekle gösterilir.

Onun için geçmişte Bülent Ecevit; “Biz milliyetçiliği boş sokak duvarlarına değil, Ege’nin deniz yataklarına, orta Anadolu’nun haşhaş tarlalarına, Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına yazdık!” demişti.

Biz bugün de aynı noktadayız.

Anayasamızın 66. Maddesinde “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağı olan herkes Türk’tür.” denilmiş olmasının, öyle görünüyor ki devleti yönetenler nezdinde herhangi bir hükmü yoktur.

Bu yanlıştan dönülmelidir. Eğer sayın Cumhurbaşkanı “tek millet” kavramını “Türk milleti” olarak sayıyorsa çıkaracağı bir Kararname ile sorunu çözmelidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi gerekirse bu konularda münhasıran bir kanun çıkarmalı ve bu pespayeliğe bir son vermelidir.” dedi.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ