Hasan Karabulut yazdı Adalet timsali Ömer neredesin?..
Emanetine sahip çıkamadık! Senin ajandana uygun hareket edilmiyor ey Hz. Ömer! Selahaddin gibi, Sultan 2.Abdülhamit gibi, Necmettin Erbakan gibi! Ne yazık ki! Sahiplenemedik Peygamber Efendimizin Allah’a en yakın olmak için geldiği..
Emanetine sahip çıkamadık!
Senin ajandana uygun hareket edilmiyor ey Hz. Ömer!
Selahaddin gibi, Sultan 2.Abdülhamit gibi, Necmettin Erbakan
gibi!
Ne yazık ki!
Sahiplenemedik Peygamber Efendimizin Allah’a en yakın olmak için geldiği O kutsal beldeyi.
Yukarıda saydığım isimler siyonist yapılanmanın yeryüzündeki en büyük düşmanlarının isimleridir.
Daha önceki bir yazımızda bahsetmiştik.
Fazla detaya dalmadan şöyle özetleyebilirim:
Yeryüzünün ve insanlığın en büyük düşmanları siyonistler, yeryüzündeki en büyük düşmanları olarak Hz. Muhammed SAV, Selahaddin Eyyubi, Sultan 2. Abdülhamit Han ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan olarak belirlemişler.
Peygamber Efendimiz kendilerinden gelmediği için reddetmekte ısrarcılar ve Hayber acıları var. Selahaddin Eyyubi Müslüman grupları bir araya toplayıp İslam Birliği’ni kurup, ordu oluşturmuş Kudüs’ü fethetmiş ve İslam Ekonomisini hayata geçirmiş.
2. Abdülhamit Han fethedilmiş Filistin toprakları siyonist yapı tarafından kendisinden parayla satın alınmak istendiğinde ve kendisine rüşvet teklif edildiğinde, öyle bir uğurlamış ki siyonistleri ‘yüz yıl’ bu düşüncenin yanına yaklaşamamışlar. Filistin topraklarını kendi parasıyla satın alıp vakfetmiş bir sultan. Tevafuk o ki siyonistlerin planlarını erteledikleri yüz yıl sonra ise Necmettin Erbakan başbakan oldu. Filistinlilere bırakın zulmetmeyi, siyonistler korkularından bir plastik mermi bile sıkamadılar. Erbakan Filistin’e Türk Askerini Barış Gücü olarak yerleştirmişti.
Ne yazık ki biz ne adalet timsali Hz. Ömer, ne mazlumların dostu Komutan Selahaddin, ne cennet mekan Sultan Abdülhamit ne de Mücahit Erbakan olabildik.
Cuma namazını kılarken düşündüm. Aksa’da cuma kılabilecek mi acaba kardeşlerimiz, hal böyleyken kabul olacak mı bizim kıldığımız cuma namazı acaba?
Sonra tekrar düşündüm. İslam inancında bireylerin hesaba çekilecekleri ve yöneticilerin hesaba çekileceği konular farklı.
Ancak yöneticilerini bireyler belirliyorlar. Böylelikle ‘kişi nasılsa yöneticisi de öyle’ oluyor. Ahirette de yöneticileriyle birlikte hesaba çekiliyor insanlar.
Dikkat etmek lazım. Biz yöneticilerimizi seçerken seçtiklerimiz ağlansınlar, sızlasınlar, şikayet etsinler diye seçen bir toplum olamayız.
Milletini dünyada ve ahirette sıkıntıya düşürecek yöneticiler seçemeyiz.
Şöyle ki!
Sahadaki futbolcunun tezahürat yapmasına gerek var mıdır? Sahaya çıkmış futbolcu oyunculuğun gereğini yapar.
Taraftar taraftarlığını bilecek oyuncu oyunculuğunu.
Biz işi ettiğimiz duayla bırakacak değil, gereğini de yapacak, yüzyıllarca kendisine dua edilen necip bir milletiz. Geçmişimiz ecdadımızın fiili icraatlarıyla dolu.
Bize ne oldu böyle!
Millet olarak neredeyse DNA’larına kadar ayrıştırıldık.
Caddede sokakta bir birimizden selamı dahi kıskanır olduk.
Bir duvarın tuğlaları gibi kenetlenemiyoruz.
Bir vücudun uzuvları gibi olamıyoruz.
Dişimiz ağrıdığında dilimizin umurunda bile olmuyor.
Çok yiyip, çok uyuyup, az çalışıyoruz.
Çok konuşup, parmağımızı kımıldatmıyoruz.
Başını bir gayeye adamış kahraman yoksulu bir toplum olmuşuz maalesef.
Dille dua edince işimiz bitti sanmayın.
Zulme karşı üç yüz metre yürüyerek mazlumun yarasına merhem olunmuyor.
Hele bu organizasyonları fiili icraat yapması gereken iktidar ve iktidar destekçileri yapmıyor mu!
Buna şaşırıyorum.
Zalimin karşısına dikilmeden ne iktidarın, ne de iktidarı destekleyenlerin görevi ifa edilmiş olamaz.
Ayrıca!
Yorulduğumuzda koşmuyoruz. Kardeşimiz için yaşamak yirmi dört saatimizde yok.
İnançlı kadroların iktidara gelme istekleri de değişti.
Seçilenler ya işadamı olma, ya da işadamlarının çantacısı olma derdinde. Helal haram çerçevesine dikkat edilmeden cukkayı doldurma derdinde.
Milletin dişi ağrıyormuş, başı ağrıyormuş, onların yirmi dört saatlerinde yer bulmuyor.
Seçmen ise ‘dur bakalım-devlet aklı-böyükler bilir’ gibi cümleler kurup adeta sakız çiğniyor.
İktidar kimsenin anlayamayacağı cümlelerle ömrünü uzatma gayretinde.
Seçmenden bu güne kadar, ‘yapacaklar ama cumhurbaşkanı engel, yapacaklar ama ordu engel’şarkılarını dinledik durduk.
Futbol federasyonundan, ordudaki onbaşıya kadar, en tepedeki adama dek değişmeyen/değiştirmedikleri kaldı mı?
Yirmi küsür yıl geçti, hadi ama!..
Olmadı olmuyor, yapılmadı yapılamıyor.
Ekonomi.
Eğitim.
Ahlak ve Maneviyat.
İç siyaset.
Dış Politika.
ADALET.
…
Hangisi Hz. Ömer’in ajandasına uygun sizce!
15 Temmuz’da!
Tankın önüne yatıp cesaretini gösteren, ‘söz konusu vatansa gerisi teferruat’ düşüncesinde olan seçmenimiz:
Artık!
UYANIP-SİLKELENİP-KENDİNİZE GELİNİZ…
