MUĞLA SOSYAL HİZMETLER İL MÜDÜRLÜĞÜNDEN AİLELERE AŞI BASKISI

Yaşadığı olay ile ilgili büyük sıkıntı yaşayan Sema D. Yaşadığı olay ile ilgili şunları anlattı;
12/09/2025 tarihinde sosyal hizmetlerden çocuğuma aşı yaptırmadığım için Muğla/Datça da yaşadığım evime iki görevli gelip inceleme yapmak zorunda olduklarını belirttiler. “Bunun hukuki geçerliliği olmadığını” belirterek evime almadım ve “Çocuğuma aşı yaptırmak istemediğim için evimde inceleme yapmaya, kapıma dayanmaya hakları olmadığını belirterek bir daha hukuksuz şekilde rahatsız edilmek istemediğini” belirttim.
Ancak adresime 25/09/2025 tarihinde, saat 13.00 sularında tekrar sosyal hizmet görevlisi olduklarını belirten 4 kişi geldi. Konuyu sorduğumda yine “Oğlunuza aşı yaptırmayarak çocuğunuzu ihmal etmişsiniz…” diyerek kendileriyle görüşmek zorunda olduğumu, evimde inceleme yapmaları gerektiğini belirttiler.
Ben; “Çocuğumun bir sağlık sorunu olmadığını, benim de çocuğunu ihmal eden bir anne olmadığımı, özel ve devlet hastanelerinde gerekli sağlık kontrollerinin yaptırdığımı, bunu ilgili kurumlardan temin edebileceklerini, evimin kapısının önünden gitmelerini, aşıyla ilgili yasal olmayan bu görüşmeyi yapmayacağımı ve hangi kanuna dayanıyorlar ise bu kanun bana bildirmeleri gerektiğini…” söylediğimde bir yetkili; “Sana 30 sayfayı aktaramam, biz eve giriyoruz diyerek” iznim olmadan içeriye girmeye çalıştılar, ben bağırıp çağırıp girmelerine engel olunca; “O zaman jandarmayı çağırıyorum, görürsün…” diyerek tehdit ve korkutmaya çalışarak bana çocuklarımın yanında mobing uyguladılar.
Kendilerine “Çocuklarımı korkuttuklarını ve endişelendirdiklerini” belirttiğim halde kapımın önünden ayrılmadılar. Çocuğumun okul saatinde gelerek okuluna geç kalmasına sebebiyet verdiler.
Bu sırada jandarma evimin bulunduğu yere geldi ve durumu ben ve telefonumla görüşme halinde olduğumuz avukatım jandarmaya anlattı, bunun üzerine jandarma “Bir şikâyetiniz var ise karakolda ifadenizi alabiliriz” diyerek bizi davet etti, ben de davete icabet ettim, ancak jandarma komutanı görevli savcıyı aradığında ilgili savcı “Şikâyetçi olarak ifadesini almayın” yönünde talimat verince daha sonra adliyeye şikâyet dilekçemizi vermek üzere sadece tutanak tutup karakoldan ayrıldık.
SEMA DURMUŞ’UN AVUKATI; SOSYAL HİZMETLERİN BU YAPTIĞI “AŞI PAZARLAMACILIĞIDIR”
Avukat Cüneyt Bülent Şeker; Olay esnasında müvekkilinin kendisini aradığını, bu sebep ile kısmen olayın şahidi olduğunu, yetkililere telefonda “Hangi sebep ile ailenin evine girmeye çalıştıklarını, ailenin çocuğa bakmadığı veya kötü davrandığı konusunda bir şikâyetin olup olmadığını…” sorduğunu, ancak ; “Aile çocukluk aşılarını yaptırmadığı için geldikleri…” cevabını aldığını, hukuken bunu yapmaya hakları olmadığını anlattığını, bu sırada jandarmanın geldiğini ve onlara da hukuki açıklama yaptığını anlattı.
Avukat Cüneyt Bülent Şeker devam ile; “Zaten bu aşı konusunda zorlama yapılamayacağına dair Anayasa Mahkemesinin 2014/4077 Sayı Muhammed Ali Bayram kararı var. Bununda Sosyal Hizmetler Yetkilileri tarafından bilinmemesinin mümkün değil.
Ayrıca 1219 sayılı Tababet Ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un m.70/f.I, c.1 ve Hasta Hakları Yönetmeliği m.24/f.I ve 1999 tarihli Hekimlik Mesleği Etik Kuralları 42. Maddesi; “ Reşit ve/veya mümeyyiz olmayan kişilere yapılacak tıbbi müdahaleler için veli veya vasinin aydınlatılmış onamı gerekir…” demektedir. Yine Türkiye’nin imza koyduğu, Türkiye’nin imzaladığı 2003 tarihli Bioetik Sözleşmesinin 6/2. Maddesi, “… Yasal temsilcisinin (veli veya vasisinin) her türlü tıbbi müdahaleden önce onayının alınması gerekir…” demektedir. Yani ailenin rızası olmadan sağlıklı çocuklara aşı-test gibi zaruret arz etmeyen tıbbi müdahaleler yapılamaz ve dolayısı ile aile de bu uygulamayı reddettiği için rahatsız edilemez, ona (bu olayda olduğu gibi) mobbing yapılamaz.
Aşılar ise zararına ve faydasına; ne devletin, ne üretici şirketlerin garanti vermediği, zararı kesin ve faydası çok şüpheli uygulamalardır. Ben de aşı zararı mağduru olan, hatta bu sebeple çocuklarını kaybettiğini iddia eden çok sayıda aileye danışmanlık yaptım. Çocuklarına aşı yaptırmayan aileler ise çocuklarının (aşı yaptırdıkları önceki çocuklarından) çok daha sağlıklı olduğunu ve kolay kolay hastalanmadığını söylüyorlar. Ancak hiçbir dinde görmediğim bir bağnazlıkla çok şaibeli olan çocukluk aşıları sanki Allahın bir emri imiş gibi ailelere dayatılmaya çalışılıyor. Adeta hükmü tartışılamayan ve reddedilemeyen bir tıp dini oluşturulmaya çalışıyor. Bence bu bağımsız bir hukuk devletinde yaşanabilecek bir şeyler değil bunlar.
Çocukluk aşılarının zarar verdiğine dair çok sayıda bilimsel makale olduğu gibi, son olarak ABD Trump hükümetinin Sağlık Bakanı Kennedy’nin çocukluk aşıları konusunda olumsuz açıklamalarda bulundu, yani aşı zararları artık iyice ayyuka çıkmış durumda. Özellikle Covit-19 aşılarının zararları aileleri çocukluk aşıları konusunda daha dikkatli olamaya itti, ancak söz konusu aşı-ilaç lobileri çok güçlüler ve özellikle Türkiye gibi ülkelerde çok etkililer, ailelere yapılan bu tür baskıların sebebi bence budur.
Kısaca çocuğunu aşı zararlarından korumak isteyen ailenin aşı reddi yapması; ailenin çocuğunu ihmal ettiği anlamına gelmez, bu yüzden Sosyal Hizmetler de aşı yaptırmadığı gerekçesi ile ailenin kapısına ikide bir gelemezler, aile sanki bir suç işlemiş gibi evini didik dikik arayamazlar, “Buzdolabının içine bile bakacağız” demişler, ne demek şimdi bu? Bu benim hukuki görüşüme göre görevi kötüye kullanma ve huzuru bozma suçudur, ayrıca eve girmeye çalışmaları da teşebbüs aşamasında kalmış meskene tecavüz suçunu oluşturur.
Ancak bu işin vardığı yer daha çirkin, ben telefon ile eve gelen yetkililere söyledim; “Sizin bu yaptığınız aşı pazarlamacılığıdır…” dedim, bu yapılanın başka bir açıklaması yok! Bunlar aşı yaptırmadığı için aileyi huzursuz edip, taciz ediyorlar, çoğu aile de bu tür baskılar altında kalmamak için aşı yaptırıyor. Ama çocukta aşı zararı oluşursa bu tür baskıları yapanları ortalıkta göremiyorsunuz!
Hadi eve bir kere bir yanlış anlaşılma neticesinde geldiniz diyelim, aile bu gerekçe ile size eve girmezine izin vermeyeceğini söylediği halde neden ikinci defa aynı gerekçe ile eve gelip ailenin kapısına dayanıyorsunuz ve zorla eve girmeye kalkıyorsunuz! Aile ile birlikte jandarma karakoluna giden ilgili memur; “Ben kocası bize zarar verir diye jandarmayı çağırdım” demiş, iyide aile babası o sırada işte idi, siz de 4 kişiydiniz… Yani açıkça olayın üstünü örtmeye yönelik yanlış beyanlar veriyorlar. Burada amacın jandarmayı kullanarak ile aileyi korkutmak olduğu açık.
Müvekkilin evinin kaşısın da kahvehane var, komşuları kapısına jandarma geldiğini gördü, bu konu komşu tarafından yanlış anlaşılmaz mı? Bu dahi aileye yapılacak eziyet değil mi?
Jandarma komutanını ve (ilgili) savcıyı da kınıyorum, müvekkili “Şikâyetçi iseniz buyurun” diyerek kendileri müvekkili karakola davet ettiler, ondan sonra da müvekkilin şikâyetini karakolda almayı ret ettikleri gibi, şikâyetçi olmaması için de ikna etmeye çalıştılar. Hatta olay ile ilgili tutanak tutarken böyle bir beyanı olmadığı halde “Şikâyetçi olmadığına dair” tutanağın altına imza attırmışlar, müvekkil çocuklarını okula yazdırma telaşı ile fark edememiş, benim ikazım ile durumu fark eden müvekkil ifadenin üzerini çizdirip komutana paraf attırarak tutanağı düzelttirmek zorunda kaldı.
Bazıları yanlış yapan kamu görevlilerini korumanın devleti korumak olduğunu zannediyor, ancak vatandaşın adalete ve devlete olan inancını yıkarsanız devlete asıl zararı siz vermiş olursunuz, adalet mülkün (Devletin) temelidir ve bir gün o adalet herkese lazım olur.” dedi.