“Verin yetkiyi, görün etkiyi” dediler, halk yoksulluğa, demokrasi karanlığa gömüldü!

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin 7 yıllık bilançosunu sert sözlerle değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018 seçimleri öncesinde kullandığı “verin yetkiyi, görün etkiyi” söylemini hatırlatan Sarıbal, sistemin Türkiye’yi çok yönlü bir çöküşe sürüklediğini vurguladı.
SARIBAL: “7 YILIN ADI YIKIMDIR!”
Sarıbal, 24 Haziran 2018 seçimleriyle birlikte hayata geçirilen Başkanlık Sistemi’nin halka “istikrar, refah, büyüme” vaat ettiğini ancak geride kalan 7 yılın;
– Ekonomik krizler,
– Yargı bağımsızlığının çöküşü,
– Eğitimde nitelik kaybı,
– Toplumsal kutuplaşma ve demokrasi erozyonu ile geçtiğini belirtti.
“Bugün Türkiye; ekonomik çöküş, siyasal baskı ve sosyal yıkımın tam ortasında. Başkanlık sistemi denen bu ucube modelin tek çıktısı oldu: Bir kişiye sınırsız yetki, halka ise sınırsız yoksulluk!” dedi.
“EKONOMİDE UÇACAĞIZ DEDİLER, MİLLET AÇLIĞA MAHKÛM OLDU”
Orhan Sarıbal, sistemin ekonomik yansımalarına da dikkat çekti:
– Türk Lirası değer kaybederken halkın alım gücü eridi.
– Asgari ücret açlık sınırının altında kaldı.
– Milyonlarca emekli sefaletle baş başa bırakıldı.
– KOBİ’ler batarken, beşli çete zenginleşti.
“HUKUK VE DEMOKRASİ TALAN EDİLDİ”
Sarıbal, hukukun üstünlüğünün yerini keyfiliğe, bağımsız yargının yerini saraydan talimat alan yargıçlara bıraktığını söyleyerek, “Bu sistemde Anayasa Mahkemesi bile hedef tahtasında. Basın susturulmuş, ifade özgürlüğü fiilen ortadan kaldırılmış durumda” dedi.
“YA ÇÖKÜŞ YA HALKÇI GELECEK!”
Milletvekili Sarıbal, mevcut düzenin artık sürdürülebilir olmadığını belirterek şunları kaydetti:
“Türkiye ya bu piyasacı, rantçı, dinci düzenle birlikte çöküşe sürüklenecek ya da kamucu, halkçı, laik, emekten ve doğadan yana bir siyasetin ışığıyla yeniden ayağa kalkacak. Bu sistemle devam etmek, halkı felakete mahkûm etmektir.”
“MÜCADELE KAÇINILMAZDIR”
CHP olarak bu enkazı kaldıracak kararlılıkta olduklarını vurgulayan Sarıbal, “Lafla değil, mücadeleyle kazanacağız. Bu ülke yeniden adaletle, üretimle, refahla, barışla buluşacak. ‘Tek adam rejimi’ tarihin çöp sepetine gönderilecek” ifadelerini kullandı.
CHP BURSA MİLLETVEKİLİ ORHAN SARIBAL; “TÜRKİYE ‘TEK ADAM’ REJİMİNİN ENKAZI ALTINDA
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “verin yetkiyi, görün etkiyi” sözleriyle, 24 Haziran 2018 seçimlerinde hayata geçirilen başkanlık sisteminin 7 yıllık bilançosunu Meclis’te düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin halka “istikrar, refah, büyüme” vaat ettiğini dile getiren Sarıbal, ekonomiden yargıya, eğitimden toplumsal barışa kadar her alanda derin bir çöküş yaşandığını vurguladı, “Geride kalan 7 yıl, yıkımın tarihi oldu. Bugün Türkiye, ekonomik çöküş, siyasal baskı ve sosyal yıkımın tam ortasında. Bu sistemin tek sonucu oldu: Bir kişiye sınırsız yetki, halka ise sınırsız yoksulluk. Türkiye, ‘tek adam’ rejiminin enkazı altında. Bu enkazı kaldırmak, lafla değil mücadeleyle olur. Türkiye ya bu piyasacı, rantçı, dinci düzenle birlikte çöküşe sürüklenecek ya da kamucu, halkçı, laik, emekten ve doğadan yana bir siyasetin ışığıyla yeniden ayağa kalkacak” ifadelerini kullandı.
CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ: İSTİKRAR DEĞİL, DERİN KRİZ
Tüm devlet kurumlarının yetkisinin tek merkezde toplandığını, bu merkezileşmenin, özellikle 6 Şubat depremlerinde olduğu gibi, kriz anlarında koordinasyonsuzluğu daha da derinleştirdiğini hatırlatan Sarıbal, “Bu sistemle birlikte liyakatin yerini sadakat aldı. Devletin kurumsal yapısı tahrip edildi; Türkiye, tek kişinin iradesine mahkum edildi. Saray merkezli yönetim anlayışı, sadece hukuku değil, toplumsal barışı da boğdu. Tarikatlar, cemaatler ve mafya benzeri yapılar iktidar boşluklarını doldurdu. Gazeteciler, öğrenciler, akademisyenler, muhalif siyasetçiler susturulmaya çalışıldı; gözaltılar, soruşturmalar ve hukuksuz yargılamalar rutin hale geldi. AYM kararlarının yok sayıldığı, AİHM kararlarının tanınmadığı bir düzende hukuk değil, Saray’dan çıkan söz esas alındı. Bakanlar Saray’ın memurları haline geldi. Bürokrasi felç oldu” ifadelerini kullandı.
GENİŞ TANIMLI İŞSİZ SAYISI 7,4 MİLYON ARTTI
Başkanlık rejiminin özellikle dar gelirli kesimleri vurduğunu kaydeden Sarıbal, 7 yıllık sistemin faturasının, halkın sofrasına açlık, cebine yoksulluk, geleceğine umutsuzluk olarak yansıdığını söyledi. 2018 Haziran’da 4.81 TL olan doların bugün 39 TL’yi aştığını, kur korumalı mevduat gibi politikalarla halktan alınan kaynakların, zenginlerin kasasına aktığını kaydeden Sarıbal, “Memurun, işçinin, emeklinin cebindeki para, pul oldu Günümüzde çalışabilir 66 milyon kişinin sadece 22,3 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda. DİSK-AR’ın yaptığı hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı Nisan 2025’te 13 milyon kişiye ulaştı. Geniş tanımlı işsiz sayısındaki artışın sebebi zamana bağlı eksik istihdam ve ümitsiz işsizler ile iş aramayıp çalışmaya hazır olanları, iş arayan ancak hemen çalışmaya başlayamayacak olanları kapsayan potansiyel işgücü sayısındaki artıştır. Geniş tanımlı işsizlik Temmuz 2018’de yüzde 16,3 (5,6 milyon kişi) iken Nisan 2025’te yüzde 32,2’ye çıkarak rekor kırdı. (13 milyon kişi) 2018’den 2025’e geniş tanımlı işsizlik oranı 15,9 puan, yaklaşık 7,4 milyon kişi artmış durumda. Geniş tanımlı işsiz sayısı sadece bir ayda 1 milyon 240 bin, son bir yılda ise 2 milyon 229 bin kişi arttı. Emekli olduğu için işgücüne katılmayanların sayısı 3,9 milyona geriledi. Emeklilerin yüzde 68’i ya çalışıyor, ya da iş arıyor” dedi.
ENFLASYON SON 7 YILDA YÜZDE 788 ARTTI
AKP hükümetinin ilk dönemlerinde enflasyonda bir düşüş yaşanırken özellikle Başkanlık sistemi sonrasında enflasyonun hızla arttığına dikkati çeken Sarıbal, 2005-2017 arasındaki 13 yılda yüzde 167 artan enflasyonun, son 7 yılda yüzde 788 arttığını söyledi. “Sadece bu veri bile tek adam rejiminin emek düşmanı karakterini ortaya koymaktadır” diyen Sarıbal, “Enflasyon, emekçilerin gelirlerini aşındırarak sermaye sahiplerine kaynak aktaran bir mekanizma. Yüksek enflasyon dönemlerinde en ağır bedeli emekçiler öderken, varlıklı kesimler ve iktidara yakın çevreler servetlerini katladı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek göreve geldikten 1 ay sonra 2023 Temmuz’unda, 2025 enflasyonunun yüzde 15 olacağını açıklamıştı. Şubat 2025’te tahmin yüzde 24 oldu. Ancak 4 aylık enflasyon yüzde 13,36’ya ulaştı. Türkiye’de yıllık enflasyon yüzde 37,86 ile dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 6. ülke konumunda. Türkiye’de gıda fiyatlarındaki artış oranı yüzde 36,1 seviyesine ulaşırken, bu oran Avrupa ortalamasının çok üzerinde gerçekleşti. Son 7 yılda ilaç ve kira artışları yüzde 1.000’in üzerine çıktı. Tüpgaz, eğitim ve sağlık giderlerindeki artışlar genel enflasyonun üzerinde gerçekleşti” ifadelerini kullandı.
GIDA FİYATLARI 7 YILDA 11 KAT ARTTI
Gıda maddelerinde arz yetersizliğiyle birlikte talep fazlalığının, buna ek olarak sürekli yükselen gıda fiyatlarının gıdaya erişimi daha da zor hale getirdiğini, Türkiye’nin gıda enflasyonunun en yoğun biçimde hissedildiği ülkeler arasında yer aldığını vurgulayan Sarıbal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son 7 yılda gıda fiyatları 11 kat arttı. Patates ve dana eti 14 kat; yumurta, margarin ve kuzu eti 13 kat; meyveler 12 kat; süt, tavuk et, sebze ve makarna 11 kat arttı. Türkiye’de en çok tüketilen gıda maddesi olan ekmekteki fiyat artışı ise 10 kat oldu. Son 7 yılda elektrik ücreti yüzde 538, benzin ücreti yüzde 634, motorin ücreti yüzde 698, doğalgaz ücreti yüzde ise 736 arttı.”
18 MİLYON 675 BİN YURTTAŞ YOKSULLUK RİSKİ İLE YAŞIYOR
2018 Haziran’dan bu yana artan fiyatlar ve hayat pahalılığı nedeniyle yaşamın zorlaştığını kaydeden Sarıbal, “2018 Mayıs’ta açlık sınırı bin 686 TL ve yoksulluk sınırı ise 5 bin 833 TL’ydi. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenebilmesi için gereken harcama 25 bin TL’yi yoksulluk sınırı ise 81 bin TL’yi aştı. Türkiye’de 18 milyon 675 bin vatandaş yoksulluk riski ile yaşıyor. Maaş artışları enflasyon gerisinde kaldı. Alım gücü yok oldu, temel ihtiyaçlar bile lüks. Yani bu ülkede çalışan da aç, emekli de aç, aileler zaten perişan. Saray’da ise her şey tastamam. Şatafat yerinde, israf tam gaz. Bugün bir asgari ücretli, 2018’e kıyasla 130 ekmek daha az alabiliyor. Türkiye ayrıca OECD üyesi ülkeler arasında milli gelirine oranla sosyal harcamalara en az kaynak ayıran ikinci ülke. Ancak 2018 yılında sosyal yardım alan hane sayısı da 3,5 milyondan 2024 yılında 4,6 milyona yükseldi” diye konuştu.
NAS EKONOMİSİ KASIP KAVURDU
2018’de “Yeni Ekonomi Modeli” adıyla başlatılan rejim ekonomisinin, Türkiye’yi derin bir ekonomik uçuruma sürüklediğini belirten Sarıbal, “Merkez Bankası politika faiz oranı Haziran 2018’de yüzde 17,75 iken Nisan 2025’te yüzde 46 oldu. Erdoğan 17 Kasım 2021’de ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir. Bu görevde olduğum sürece faizle ve enflasyonla mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Bu konuda nas ortada, nas ortada olduğuna göre sana bana ne oluyor?’ dedikten sonra faizler düşürülmeye başlandı. Ancak enflasyon düşmek yerine ortalığı kasıp kavurdu. Bu nedenle 2023 Haziran’ından başlayarak politika faizi her ay artırıldı. Hazinenin iç ve dış borçları, mayıs ayında 134 milyar lira daha artarak 11 trilyon 64 milyar liraya kadar çıktı. 2018 yılında faiz giderleri 71 milyar 700 milyon TL’ydi, 2024 yılı 1 trilyon 270 milyar TL olarak gerçekleşti. 2025 yılının ilk beş ayında merkezi yönetim bütçesinden 4 trilyon 6 milyar lira vergi toplandı. 650,3 milyar TL bütçe açığı verildi. 835,7 milyar TL yalnızca faiz ödemelerine gitti. Hazinenin 2025’te topladığı gelir vergisinin 469 milyar TL’si işçilerin sırtından kesilirken, şirketlerden alınan kurumlar vergisi sadece 23.7 milyar TL’de kaldı. İşçi, patronun 20 katı vergi ödüyor” dedi.
YAŞAM BORÇLA, KREDİ KARTIYLA DÖNÜYOR
Milletvekili Sarıbal’ın açıkladığı rakamlara göre Türkiye’de yaşam borçla, kredi kartlarıyla sürdürülebiliyor: “2018 Haziran ayında halkın bankalara ve finans şirketlerine olan kredi borcu 563 milyar TL’ydi. Bireysel kredi ve kredi kartı borçları, 5- 13 Haziran günleri arasındaki haftada, 58,6 milyar lira artarak 4 trilyon 726 milyar liraya yükseldi. Varlık yönetim şirketlerine ve TOKİ’ye olan borçlarıyla birlikte toplam borç 4 trilyon 885 milyar lira oldu. Bireysel kredi ve kredi kartı borçları 4 trilyon 667 milyar TL’ye yükseldi. TOKİ ve varlık yönetim şirketlerine olan borçlarla birlikte toplam borç 4 trilyon 826 milyar TL’ye ulaştı. Bankaların ve finans kuruluşlarının zamanında tahsil edemediği bireysel borçlar nedeniyle icra takibine alınan alacaklar 176,3 milyar lira oldu. Kredi kartı borç bakiyesi 2 trilyon 286 milyar liraya çıktı. Bankalar ve finans kuruluşlarının tüketicilerden zamanında tahsil edemediği için icra takibine aldıkları bireysel kredi ve kredi kartı alacakları ise son haftada da 1 milyar lira artarak 177,3 milyar liraya çıktı.”
BAŞKANLIK REJİMİ TARIMI BİTİRDİ
Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtlı çiftçi sayısının 2021 yılında 1 milyon olduğunu, 2024 yılı sonunda bu rakamın 419 bine gerilediğini vurgulayan Sarıbal, “2002’den 2024’e kadar geçen sürede yıllık ortalama reel büyüme hızı Gayrisafi Yurt İçi Hasılada yüzde 5,4 olurken tarımda yüzde 2,7’de kaldı. Başkanlık rejiminde GSYH büyüme trendini korurken tarımda büyüme oranı yüzde 1,4’e düştü. Başkanlık rejiminde Gayrisafi Yurt İçi Hasıla içerisindeki payı yüzde 6’dan yüzde 5,6’ya geriledi. Tarımsal istihdam 2018-2024 döneminde 455 bin kişi azalarak 5,3 milyondan 4,8 milyona düştü. Tarımın toplam istihdamdaki payı yüzde 18,4’ten yüzde 14,8’e geriledi. Tarım Kanunu’na göre tarımsal desteklerin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla içerisindeki payının en az yüzde 1 olması gerekirken, 2018 yılında binde 4, 2025 yılında binde 2’ye geriledi. Çiftçilerin bankalara olan borçları 2018 Haziran ayında 98,4 milyar TL’ydi, bugün ilk kez 1 trilyon lira sınırını aştı ve 1 trilyon 9 milyar liraya çıktı” açıklamasını yaptı.
7 YILDA 6,3 MİLYAR DOLARLIK HAYVAN İTHALATI
2018 yılında hayvancılık desteklerinin toplam tarımsal destekleme ödemeleri içindeki payının yüzde 26,3 olduğunu, 2024 yılında bu payın yüzde 21’e düşürüldüğünü belirten Sarıbal, 2021 yılına oranla hayvan sayısının 3,7 milyon baş azaldığını vurgulayarak, “Başkanlık rejimi canlı hayvan ve kırmızı et ithalatını artırdı. 2010-2017 arasında 5,7 milyar dolarlık ithalat yapılmışken; 2018-2025 arasında 6,3 milyar dolarlık ithalat yapıldı” diye konuştu.
DEMOKRASİ VE HUKUKTA ÇÖKÜŞ DERİNLEŞİYOR
Türkiye’de uluslararası endekslerin alarm verdiğini, çöküşün derinleştiğini ifade eden Sarıbal’ın aktardıklarına göre; Freedom House’un 2025 Dünya Özgürlükler Raporu’na göre Türkiye, son 10 yılda özgürlüklerin en fazla gerilediği ilk 10 ülke arasında yer aldı. 2018 yılında “Özgür Olmayan Ülkeler” kategorisine alınan Türkiye, 2025 raporunda da aynı kategoride kalmayı sürdürdü. 2018 yılında Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 113 ülke arasında 101. sırada yer alan Türkiye, 2025’te 142 ülke arasında 117. sıraya geriledi. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in hazırladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye, 2018’de 157. sıradayken 2025’te 159. sıraya düştü. Çevresel Performans Endeksi’nde Türkiye, 2018’de 108. sırada yer alırken, 2022’de 172. sıraya kadar geriledi. 2024’te ise ancak 140. sıraya çıkabildi. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2024 tarihli Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye, 180 ülke arasında 107. sırada yer aldı. 2018’de aynı endekste 78. sırada bulunan Türkiye, 6 yıl içinde 29 basamak geriledi.