Zirvede Haber

Güler Buğday yazdı; SURİYEDE YAPILAN ALEVİ KATLİAMINA, ÜLKEMİZDE TARİHİ GERÇEKLERİN SAKLANIP BÖLÜCÜLÜK YAPILMASINA NEDEN SESSİZ VE DUYARSIZ KALINIYOR?

Güler Buğday yazdı; SURİYEDE YAPILAN ALEVİ KATLİAMINA, ÜLKEMİZDE TARİHİ GERÇEKLERİN SAKLANIP BÖLÜCÜLÜK YAPILMASINA NEDEN SESSİZ VE DUYARSIZ KALINIYOR?

Geçmiş dönem PM Üyesi Güler Buğday makalesinde;

Dünyada ve ülkemizde barış, güven ve huzur içinde, mutlu, saygın, eşit yurttaşlar olarak yaşamak için ne dinlere nede mezheplere gerek vardır.
Duyarlı, vicdanlı, ahlaklı, hak-hukuk bilen eşitlikten ve emekten yana olan, paylaşmayı ve dayanışmayı sağlayan yürekli ve onurlu insanlardan olmak yeterlidir.
Devlet ve iktidar gücü ile, sorumluluk taşıyan mevki makamlarda bulunup tarihi gerçekleri istismar ederek, yalan ve iftira ile halkları düşman etmekle barış ve kardeşlik olmaz yapılanda insanlık suçudur.
Daha öncede bu konularla ve özellikle sessiz kalınan yüzleşilmeyen utanç duyduğumuz katliamlarla ilgili yazıları yüreklice yazdım ve paylaştım.
Hatta konu doğru anlaşılsın diye “Alevi” olmadığımı hatta hiçbir mezhebe bağlı olmadığımı da ifade etmiştim.
Önemli olan hangi nedenle olursa olsun bu çağda hala vahşice “KATLİAM” yapılması ve bu insanlık suçu barbarlığın engellenmemesidir.
Bu ve benzeri vahşetlere özellikle Avrupa’daki sözde özgürlükçü ve insan haklarına saygılı ülkelerin, özellikle birleşmiş milletlerin sessiz ve duyarsız kalmasıdır.
Benin bu sitemim, kınamam, eleştirim ve öfkem sadece Avrupa’ya değildir.
En başta kendi ülkemdeki yıllanmış iktidara, aydınlara, kurumlara, vakıflara, sendikalara, sözde din adamlarına velhasıl tüm sorumlulara ve ülkeyi yöneten (!) veya yönetmeye talip olanlara aittir.
Bu eleştirileri yaparken hiçbir siyasi parti veya kurumu ayırmadan yapıyorum.
Suriye’de yaşatılan vahşete, katliamlara ses çıkarmayan iktidar mensupları adeta halkları kışkırtmak ve bölücülük yapmak ister gibi tarihi gerçekleri ters yüz ederek saçmalıyorlar.
Suriye’de terörist ve katil IŞİD bakiyeleri uluslararası bir darbe ve ABD desteği ile Şam’ı ve devleti ele geçirdiler.
O günden beri Suriye’deki Alevi kardeşlerimizin feryatları insan olanı utanç ve acıyla bırakarak devam etmektedir.
Teröristler Resmen bir soykırım başlattılar.
Çocuklar, kadınlar, yaşlılar gündüz gözüyle vahşi yöntemlerle öldürülüyor ve tüm dünya seyrediyor.
Bu aşağılık ve insanlık suçu olan soykırımı yapanlar bu vahşeti videolara çekerek “Allahuekber” nidalarıyla paylaşıyorlar.
Ülkemdeki yaşatılan haksızlıklar, hukuksuzluklar, yoksulluklar ve despotluklar halkları canından bezdirirken Alevilerle ilgili; yalan, kışkırtma ve aşağılamalarla tuz biber ekiliyor.
Halkların iradesinin en üst düzeyde temsil edildiği TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 19 Mayıs’ta Şırnak Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada 1514 Çaldıran Savaşı öncesinde, İdris-i Bitilisi aracılığıyla Yavuz Sultan Selim ve Kürt Beyleri arasında Safevilere karşı kurulan ittifakı övüyor!!!!
Numan Kurtulmuş konuşmasında “Anadolu topraklarını baştan aşağı zulümle inleten Şah İsmail’e karşı, Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisi’nin yapmış olduğu bir büyük ittifaktan söz ederek;
“1514’te Çaldıran’da o ittifakımız, Anadolu’daki Müslüman toplulukların başının daha dik bir şekilde dolaşmasına, esenlik ve birlik içerisinde birlikte var olmasına neden olmuştur” diyerek tarihi gerçekleri ters yüz ediyor!
Babasını tahttan indirerek yerine geçecek kadar içini hırs bürümüş Yavuz Sultan Selimi överken katledilen binlerce Alevi yurttaşın canını yakıyor.
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un, Alevilere yönelik katliamıyla bilinen Yavuz Sultan Selim hakkındaki bu öven ve kışkırtan sözleri haklı olarak tepki çekmiştir.
Çünkü bu anlatım gerçek dışıdır her şeyden önce Anadolu topraklarını baştan aşağı zulümle inleten Şah İsmail değildir.
Yavuz Sultan Selim dönemde on binlerce Alevileri öldürttüğü veya sürgün ettiği gerçeği her zaman saklanmış ve gerçek dışı beyanlarla tarih yazılmaya çalışılmıştır.
TBMM Başkanının ifade ettiği gerçeği yansıtmayan bu cümleler; Siyasal İslam anlayışının temsilcilerinin, kirli, istismarcı, bölücü ve düşmanca duygularının dışa vurumudur.
AKP ve yandaşlarının en üst düzeyden ümmetçi, gerici, fanatik, cahil ancak saldırgan ve sadece biat isteyen Mankurtlaşmış anlayışının sonucudur.
Bu kirli ve bölücü zihniyet ile yürüyen bu süreç, ülkeyi toplumsal bir barışa götüremez.
Suriye’de ABD’nin kurduğu tezgahla parçalanan ve AKP tarafından beslenen şeriatçı selefi HTŞ çetelerinin Alevilere uyguladığı vahşet ve soykırım bunun en net kanıtıdır.
Beni gerçekten çok üzen ve insanlığımdan utandıran durumsa ülkemizde yaşayan ve Alevi nüfusun 20-25 milyon civarında olduğu iddiasıdır.
Diğer bir iddia ise ülkemizdeki Alevilerin 10-15 milyon olduğu söylenmektedir.
Böyle bir gücün emperyalizmin parçalayıp katillere teslim ettiği Suriye’de dünyanın gözü önünde yapılan vahşete ve katliam karşısında yetersiz hatta sesiz kalması kıyametin koparılmaması gerçeğidir.
Bu vahşete tavır koyan duyarlı ve vicdanlı insanlar ve bazı Alevi kurumları var ancak bu tavır veya kınamalar yeterli ve etkili değildir.
Ayrıca bu vahşete sadece Alevi yurttaşlarımızın tavır koyması yeterli ve anlamlı değildir.
Ülkemde barış isteyen, insanca ve özgürce yaşamak isteyen, dinlerin ve mezheplerin taassubumdan kurtulmak isteyen tüm onurlu, duyarlı, ahlaklı ve vicdanlı yurttaşlarımız isyan ederek tavır koymalıdır.
En önemlisi Tek Adam Cuntasının, ABD’nin talep ve isteği ile Suriye paramparça edilmesinde müdahil olup; dinci, gerici ve mezhep ve çıkar beklentileri nedeniyle takındığı duyarsızlık hatta kışkırtmalardır.
Zaten buradaki konu ve eleştiri;
Alevi yurttaşların sadece belli bir grubunun ilgilendiği katliamlara, laik ve demokratik bir ülke olması gereken Türkiye Cumhuriyetindeki tüm yurttaşların sessiz ve ilgisiz kalmasınadır.
Alevilerin yoğun olarak bulundukları iller ve yöreler arasında Ankara, Adana, Bursa, Antalya, Aydın, Damal ve Zile şehirleriyle, Orta ve Doğu Anadolu’da yer alan Erzincan, Sivas, Malatya, Tunceli illeri gelmektedir.
Soruyorum sizlere bu illerin kaçında bu insanlık suçu için eylem veya kınama gerçekleştiriliyor?
Ayalardır Suriye’nin özellikle Lazkiye ve Tartus kentlerinde Arap Alevi toplumuna yönelik gittikçe yaygınlaşan katliam yapılmaktadır
8 Aralık’ta Suriye’de yönetim el değiştirdi ve Esad rejimi yıkılarak yerine HTŞ ile beraber geçici bir yönetim kuruldu.
Dürziler, Ermeniler, Arap Alevileri, Kürtler, Türkmenler, Çerkesler yani Suriye’de yaşayan halklar ve inançlar, bu yeni yönetimin Suriye’ye istikrar ve barış getirmesini beklerken tam tersi olaylar yaşanmaktadır.
6 Mart’tan beri başlayan katliam özellikle Tartus ve Lazkiye’de sivil insanların, kadınların, çocukların ve yaşlıların evlerinden çıkarıldığını, kurşuna dizildiğini, insanlara işkence edildiğini ve bütün bu görüntülerin servis edilerek bütün Suriye halklarına korku salınmaya çalışıldığını göstermektedir.
Ne yazık ki dünyanın gözü önünde bütün bu katliamlar oluyor.
Batının sözde özgürlükler ülkesi olması, ülkemizin laik bir ülke olması ne yazık ki bu ve benzeri vahşetlere yöneticilerin çıkarları doğrultusunda bakmasına sebep olmaktadır.
ABD destekli İsrail nasıl Filistin’de katliam yapıyorsa Suriye’de IŞİD kalıntıları ve kravatlı temsilcileri aynı yöntemlerle oradaki cihatçı selefi gruplar Arap Alevilerine yönelik bir katliam gerçekleştiriyor.
Bu katliama sıradan tepki ve kınama gelmesine karşın durdurmaya yönelik çabalar yetersiz kalmaktadır.
Ülkemiz özellikle son yıllarda dinci, istismarcı ve mezhep saplantılı iktidar sayesinde yozlaştı, soygun düzeniyle halklar açlığa yoksulluğa ve güçsüzlüğe itildi.
Bu kirli süreçte bir kısım biat eden ve beslenen yurttaşımız ahlakını da, vicdanını da, insanlığını da yitirdi.
Tek Adam Cuntası ve yandaşları, suçluları, mafyaları, kara para aklayanları ve halkları bölerek güç sağlayanları baş tacı ederek masum ve suçsuz insanları tutsak etti.
Bu dönemin ülkemizde ürettiği sadece mafya özentileri, uyuşturucu baronları, kara para aklayanlarla ülkemizin yer altı yer üstü kaynaklarını soyan ve yurt dışına kaçıran ahlak fakirleri oldu.
Başarılı olmanın yolu; yalan, talan, suçsuzlara ve aydınlara karşı ihbarcılık, iftiracılık, iktidar yalakalığı gibi rezaletler etken oldu.
Bu arada neden sürekli Aleviler hedefe oturtuluyor ve her zaman kıyıma uğratılıyor diye düşünürsek Aleviler; barışı, kadın-erkek eşitliğini ve gerçekten birlikte özgürce yaşamayı düstur edindikleri için olduğunu görebiliriz.
Çok daha önemlisi özellikle ülkemizde Alevileri, ibadet etme tarzlarını, CEM evlerini yok saymak ve hakları olanları vermemenin en önemli sebebi körü körüne biat etmeyen, okuyan, düşünen, araştıran ve türküleriyle, deyişleriyle çağdaş yaşama örnek olmalarıdır.
Dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk ve devrimlerine bağlı ve uygulayan olmalarıdır.
Aleviler ülkede barışın, dostluğun ve çağdaş yaşamanın yanındadır.
Ancak barış gerçeklerle yüzleşmeden, acıları ve yapılmış haksızlıkları ve dayatılan gerçek dışı tarihi katliamları da görmezden gelerek kurulamaz.
AKP’li bakan, yönetici ve TBMM Başkanı Numan kurtulmuşun yaptığı gibi katliamları öven bir dil ve uydurma geçeklerle toplumsal barış inşa edilemez.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik bir sosyal hukuk devleti olarak bölgemizin en önemli aktörü ve dengeleyicisidir. Bu bakımdan;
Suriye’de tüm toplum katmanlarına güvenle yaşayacak tarzda yer verilerek terörden ve kravatlı teröristlere itibar edilmeden demokratik, katılımcı ülke bütünlüğünü sağlamış bir yönetimin oluşması sağlanmalıdır.
İvedilikle Alevilerin ve diğer tüm farklılık grup veya halkların yaşam hakları, inançsal hakları ve değerleri yasalarla ve uygulamalarda korunmalıdır.
Daha fazla uzatmaya gerek yok.
Ülkede sadece yıkımı ve çürümeyi sağlayan, halkları bölen, iyi ve dürüst insanları tutsak eden kirlenmiş iktidardan kurtulmadan sorunları çözemeyiz.
Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım.
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ