Zirvede Haber

Sarıbal: İktidarın görevi felaket yaratmak

Sarıbal: İktidarın görevi felaket yaratmak

CHP Milletvekili PM Üyesi Orhan Sarıbal TBMM de yaptığı açıklamada;

“Felakete dönüştürme görevi”

Aslında deprem bir siyasi bir politik mesele olarak karşımızda çok net bir şekilde karşımızda durmaktadır. Elbette sonuçlarını herkes söylüyor. Herkes anlatıyor ama bizi bu sonuçlara iten, alınmayan, tedbirleri almayanlarla ve bunların ortaya koymuş olduğu.
Yöntemlerle, yönetim biçimleriyle gerçekten yüzleşmemek, gerçekten bunları konuşmamak. Bugün yaşadığımız süreç, o günün çevre ve iklim sorumluluğu içerisinde olan bakanın bugün çıkıp 50.000 civarında yaşamını yitiren insanlardan bahsederken, depremde bugün 130.000 insanımızın yaşamını yitirdiğini söylüyor olması önemli bir iş. İnsanlar söyledi, doğa söyledi, aileler söyledi ama onlar, bizim kayıtlarımız böyle, 50.000 insanımız hayatını yitirdi dediler. Oysa aynı görevde bulunan çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanı bugün belediye başkan adaylığı sürecinde bir açıklama yaparak 130 bin insanımızın hayatını kaybettiğini söylüyor.

İzmir depremi sonrasıydı. İzmir depremi sonrası Temmuz 2021 tarihinde bir rapor açıklandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurduğu araştırma Deprem Araştırma Komisyonu bir rapor sundu. Bu dedi ki bu raporda 6-7.000.000 civarında, ki daha da fazla riskli bina var dedi. Yani bu 7.000.000 binanın acilen kentsel yenileme veya dönüşüm nedeniyle güçlendirilmesi ve depreme hazır hale getirilmesi gerektiğini söylediler.

Aynı şekilde 6 Şubat 2023 Maraş depreminden sonra yine meclis hazırlamış olduğu raporda 238.000 civarında ülkede riskli binanın yenilendiğini söylediler. 7 milyon nere 238.000 nere, 11 yılda yenilenen bina sayısının 238.000 olduğunu söylediler. Biraz önceki raporun sonucu ne diyordu? 7.000.000 yenilenmesi gereken güçlendirilmesi ya da depreme karşı güçlü hale getirilmesi gereken binadan bahsediyordu. 11 yılda gerçekleşme oranı %3 veya 4.

Peki gerçekleşebilir mi? Bu anlayışla gerçekleşemez.
Enflasyonun 3 yılda %300 %400 arttığı bir ülkede bir iktidar, 21 yılda 2 buçuk trilyon dolar para harcıyor ve günün sonunda üst üste ekonomik krizler, merkez bankasından satılan paralar karşılığında enflasyon, kur ve faiz sorunu çözülmemişken, bugün emekli maaşı 10.000 TL. Artık ortalama gelir haline dönmüş 17.000 liralık asgari ücretle, açlık sınırının 19.000 TL, yoksulluk sınırının 50.000 TL aylık gelirle açıklanabildiği bu ülkede depreme karşı sağlıklı güçlü bina yapılma şansının olmadığını hepimiz biliyoruz ama iktidar inşaatı seviyor, iktidar inşaat rantını seviyor, iktidar inşaatı ekonominin lokomotifi yapma konusunda yıllardır bir çaba sarf ediyor. Üst üste imar afların, üst üste yeni alanların yaratılması, inşaatla ilgili her defasında inşaat sektörüyle ilgili yıllarca çeşitli açıklamalar yapılması, yeni rezerv alanlarının açılarak kentteki nefes alma alanlarının da tamamen konuta, ranta dönüştürülmesi, deprem bölgesinin dışına rezerv alanlarının, özellikle İstanbul’da değişik büyük kentlerde, artık yeni bir inşaat sektörü biçimine dönüştürülmesi ne yazık ki inşaatların, konutların, güçlü kentlerin yapılması konusunda iktidarın ne kadar geride durduğunu ortaya koyan bir gerçek.

Kaldı ki, 6 Şubat depreminde bölgede yıkılan binaların bir kısmının kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm sonrası da yıkıldığını gösteriyor. Yani yapılan kentsel yenileme ve kentsel dönüşümün de ne kadar depreme dayanıklı olduğu konusunda birçok soruyla karşı karşıya olduğunu gösteren bir durum.

Bugün geldiğimiz bu durumda inşaatın iktidar tarafından sevilir olmasının yaman bir çelişkisi de var. Bir taraftan deprem bölgesinde 650.000 binanın hasar gördüğünü, bunların en kısa süre içerisinde yapılacağını söylediler. Ekim 2023’te açıklama yaparak yıl sonuna kadar 41 bin konutun teslim olacağını ifade ettiler.

Toplamda 250.000 binanın üzerinde bir yıl içerisinde yapıp teslim edeceklerini net bir şekilde ortaya koydular, bunu sonra 319.000 binaya çıkardılar ama şimdi diyorlar ki biz Şubat ayında bu 11 ilde ağırlıklı olarak Maraş-Hatay olmak üzere 41.000 civarında binayı 1 şubat’ta kurasını çekeceğiz diyorlar.

İktidar depremde de ranta, yeni imar alanlarına ve inşaat sektörüne atıfta bulundu, Suriye savaşı üzerinden de. bina ve inşaata gönderme yaparak “orada da bina olacak” dedi. Kim söylüyor, Cumhurbaşkanı söylüyor yani adeta, kentsel yenilemenin yapılmayışıyla, kentsel dönüşümlerin yapılmamasıyla 99 depreminden sonra 2002 yılında iktidara gelen iktidarın, AKP ve saray iktidarının, bu tarihsel süreçte ısrarla kentsel yenilene, kentsel dönüşüm yerine sadece ranta dayalı kent yenileme meselesinin aslında depremden değil ama binalardan kaynaklanan yeni yıkımlara alan açtığını, adeta depremin iktidar olayı eliyle felakete dönüşmesini sağlayan bir mekanizmaya dönüşmüş gibi. Hani adeta inşaat sektörünü canlandırmaya dönük bir modelmiş gibi, bir sistemmiş gibi, ki öyle, hayata geçirdiğini görüyoruz, çünkü bu kadar sürede kentsel yenilmeyi yapmamışsınız binaları yenilememişseniz, sayı verildiğine göre tespit yapıldığına göre, bu binaların nerede olduğu, nasıl olduğu, hangi mahallede, hangi sokakta, hangi kentte olduğu çok belli. Çok belli ama yapmamışsınız.Vaatlerle geçen 1 yıl
Her yıkım sonrası bunu bir kadere bunu öbür dünyaya havale, inançlar üzerinden kader meselesine dönüştürerek durumu savuştururken, öbür taraftan da yeni imar alanları açmaya çalışarak aslında adeta doğa gerçeği olan depremi felakete döndürme görevini, sorumluluklarını adeta yerine getirmiş gibi bir tutum içerisindeler. Yani adeta deprem bilerek ve istenerek felakete dönüşsün diye iktidar yıllarca böyle açık bir politika ve tutum izlemiş durumda. Evet, başta Cumhurbaşkanı, şu anda belediye başkan adayı olan İstanbul’da Murat Kurum, yeni çevre şehircilik ve iklim değişikliği bakanı Mehmet Özhaseki ve İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaoğlu en çok konuşan isimler. Ve Cumhurbaşkanı. Bu alanlarla ilgili insanları ve en çok bunlar konuşmuş. Yani bir yılı, biz bir yılı biz bunların vaatleriyle geçirdik.

Oysa bölgede durum ne?

Oysa bölgede durum gerçekten işler acısı.

Göç en yüksek oranda gerçekleşti. Sorunları bitti mi? Hayır.

Gittikleri yerlerde işsizlik, gittikleri yerde yeni barınma sorunları, gittikleri yerlerde yoksulluk, gittikleri yerde de adaptasyon. Ama yürekleri ve gönülleri ayrıldıkları yerdeydi. Orada eşlerini, çocuklarını, ailelerini, akrabalarını bırakmışlardı. O enkazların içerisine. Yani onların sorunları elbette hâlâ devam ediyor ve bu sorunlarla baş başalar.

“Çocuklar artık çocuk değil”
Peki bölge? Bölgede dram yaşanmaya devam ediyor. Çocukların eğitim sorunları çözüldü mü? Sadece saat değişiklikleriyle gün saati üzerinden yapılan işlerle yaşam devam etti. Çocukların çocuklukları yok oldu. Onlar artık birer çocuktan öte büyük acılar yaşamış ve yaşamları boyunca o travmanın etkisinde kalmış. Gençler, çocuklar olarak yaşama tutunmaya çalışacaklar. Yani eğitim saatlerinin oynamanın dışında eğitimin içeriği, niceliği, kalitesi, eğitimin yaşandığı fiziki koşullar, binaların hiçbiri yok. Hak getire.

Sadece o mu? Yıkımı fırsat bilerek zeytinlikler, tarım toprakları her tarafı araç olmaya başlandı. Son zamanlarda çıkarılan rezerv yasasıyla adeta daha da bu iş üst noktalara çıktı. Çünkü sadece deprem bölgesinde değil, deprem bölgesi olmayan bütün ülkede yeni rezerv alanları dedikleri kentin en önemli yerlerini yeni inşaat rant talan yağma sürecinin bir parçasına dönüştürmeye devam ettiler.

“Doğduğumuza pişman olduk”

Evet kadınlar, çocuklarını yitirdiler, kardeşlerini, anne babalarını. Bunların travması bambaşka.
Evleri yoktu, suları… Çadırda yeni sorunlarla karşılaştılar. Sel, rüzgar, fırtına, konteyner. Çamurlar içerisinde kaldılar ve onların travmaları hâlâ biraz önce söylediğimiz rakamlar üzerinden hâlâ en derinden devam ediyor.

Peki psikolojileri. Bunu soran var mı? O da yok. Psikososyal yapıları? Gerçekten bu sorunlar tümüyle tümüyle duruyor ve söyledikleri söz şu “doğduğumuza pişman olduk.”

Peki bölgenin demografik yapısı? Nüfus değişikliği. Kültürleri, tarihleri. Gelenekleri. Alışkanlıkları bunlar. Bunlar insan. Yok oldu.

Engelliler.
Sakat kalanlar. Bunlar ne durumda? Biliniyor mu? Hayır. Bunların sorunları tümüyle aynı şekilde devam ediyor gençler. Başka kentlere tutunmaya gittiler, başka yaşam biçimlerine. Bulundukları yerlerde hâlâ bu mu? “Bizim yerimiz yurdumuz evimiz barkımız” diyorlar.

“Mandalina dalında, astronot uzayda”
Bugün Eski Bakan İstanbul’da halka mandalina dağ atıyor. Eski bakan şimdi Büyükşehir Belediye Başkan adayı mandalina atıyor halka.
Ne olduğu Hatay’ın Adana’nın narenciyesi. Depremde de, deprem sonrasında da dalında kaldı. Ama lafa gelince “koca devletiz ya büyük devletiz ne var yani 55.000.000 dolara bir adamı uzaya rahatlıkla gönderebiliriz”.

Gerçek sorunlar deprem bölgesinde bütün acısıyla devam ediyor. Peki hukuk adalet var mı? Hasarla binalar insan hakları. İnsana dair yaşanan sorunlara dair bir adalet, bir hukuk, bir hakikat var mı? O da yok.

Yaşlılar. Yaşların durumları. Geçtim bütün hepsini. Bütün hepsini geçtim. Bütün hepsini geçti. O bir yıllık süre içerisinde yapılmayan işte bugünün haberi Urfa’da depremden hasar görmüş bir evde yıkım.
2 insanımız aramızdan ayrıldı, yaşamını yitirdi, 8 yaralı. Devam ediyor büyük travma. Bugün Ulus’ta deprem mağdurları ve kayıp yakınlarıyla dayanışma derneğinin saat 10:30’da yaptığı açıklama. Kısa adıyla DEMAK olarak bilinen bu derneğin rakamları;

Hatay’da 30’u çocuk 122 kayıp.
Kahramanmaraşta 5’i çocuk 18 kayıp.
Adıyaman’da 2’si çocuk 3 kayıp.
Gaziantep’te bir kayıp çocuk.
Malatya’da bir kayıp olmak üzere 38’i çocuk 145 kayıp vatandaşımıza bir yıl geçmiş olmasına rağmen henüz ulaşamadıklarını söyleyerek, bir yıl sonra Ulus Meydanı’nda açıklama yaptılar.

“Nasıl cevap vereceğiz?”
Nedir bu? Hangi yürek dayanabilir ki buna? Biraz saygı, biraz empati, biraz kendimizi o insanların yerine koyduğumuzda koca koca laf eden, devlet yöneticileri. Devletleşmiş iktidar, devletleşmiş parti yöneticileri, saray, meclis, siyasetçiler hepimiz bunun cevabını nasıl diyeceğiz? Biz bu insanlara nasıl vereceğiz? Açlığın yoksulluğun, sefaletin. Bütün bu yaşananların yanında bu insanlara ne cevap vereceğiz biz? Kayıp, yok. Cesedi de yok mezarı da yok. Hiç yok.

Sadece konut meselesi de olmadığını görüyoruz. Meselenin sadece “size konut yaptım hadi gelin oturun” demek de aslında o insanlara bir hakaret. Zaten yapılmış olması lazımdı bugüne kadar. 99 depremi, eski depremler, Elazığ depremi, Erzincan depremleri, Hatay’ın. bin yıl içerisinde yaşadığı büyük depremler.

İnsan dediğiniz varlık sadece bir mekana sığdırılacak bir şey değil. Sosyolojik sorunları, eğitim sorunları, sağlık sorunları, hastaneler bile inşa edilemedi. Kaldı ki yepyeni yapılmış bir hastane Maraş Pazarcık’ta adeta kullanılamaz hale geldi. En yeni belli ki yeni yapılmış en yeni yönetmeliklerle yapılmış. Yani sadece yönetmelik sadece kanun yetmiyor, bir eksik var ortada. Büyük eksik. Ve bunu sadece kadere, inanca bağlamanın da artık bir karşılığı yok. Herkes her şeyi yaşıyor. Evet. Soruna çözülecek diye bekliyoruz. Nasıl çözülecek?

“İnşaat inşaat diyerek…”
Konut sorunu çözülecek diye bekliyoruz. Nasıl çözülecek? İnşaat inşaat diyerek. İnsanları çadıra konteynıra ve şimdi ne zaman alacakları belli olmayan konutlar üzerinden oyaladılar. Bu günlere geldik. İnşaatlar yapılacak ne zaman? Tayyip Erdoğan emir verir, yapın derse? Oradan izin çıkarsa, nasıl? Depremde askerin sahaya çıkmaması gibi. Evet, depremden önce kara yolu var dediler, uçak yolu var dediler, havaalanı var dediler, demiryolu var dediler, depremde baktık hiçbiri yok. Ulaşım var dediler. İletişim var dediler. Telefonlar baz istasyonları 3 g ler 3 buçuk g ler, 4 g ler 4 buçuk G’ler. Koca devletiz, uzaya uçuyoruz, hızlandırdık, her şeyi dediler. Baktık onlar da yokmuş. Devlet var dediler her yerde.
Yine o gün gördük ki, olanlar da gitmiş belediyeler, belediyelerin hizmetleri büyükşehir yasasıyla… Karayolları bütün işlerine özel sektöre yaptırmış. Ortada bir kara yolu da yok. Orada da devlet ya da iktidar yoktu. Deprem oldu deprem sonrasında yaşadığımız felakete baktık yine kimse yok. Otobanlarda kilometre derece kuyruk, yardıma gelecek insanların ulaşabilme olanakları yoktu.

Ama her zaman olduğu gibi laf çoktu.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ