Zirvede Haber

Asgari ücretin yüzde 40’ı mutfağa gidiyor

Asgari ücretin yüzde 40’ı mutfağa gidiyor

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve CHP Genel Başkan Tarım Politikalarından sorumlu danışmanı Orhan Sarıbal, Geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Halk Ekmek uygulamasının iktidar eliyle engellenmesini ve ayçiçeği yağındaki fiyat artışını Nur Derya’nın sunduğu “Kent Ve Çevre” programında değerlendirdi.

Son günlerde ekmek tartışması üzerinden siyasetin gündemi yeniden şekilleniyor. Pandeminin küresel anlamda yarattığı daralma, Türkiye’de yoksul halk kesimi üzerinde daha şiddetli hissediliyor. İktidarın küçük ortağının başlattığı ‘askıda ekmek’ uygulaması ile başlayan tartışmalar, bütçe görüşmeleri sırasında kuru ekmek tartışmasına evrildi. Geçtiğimiz hafta ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Halk Ekmek uygulamasının iktidar eliyle engellenme girişimlerine şahitlik ettik.

Tarım politikalarındaki savrulmanın ve ithalat politikalarının halkı derinden etkilediğini ifade eden Sarıbal, “Türkiye toplumu bir ekmek toplumu. Bu toplumun ekmeğiyle oynuyorlar. Basiretsiz politikalar sonucu buğday ithal etmeye başladık. İthalat politikalarının faturası halka kesilmesin diye belediyelerimiz uygulamalar başlattı. Ve maalesef engellenmeye çalışıldı. Ekmekle oyun olmaz” ifadelerini kullandı.

Türkiye bir ekmek toplumu

Türkiye’de ekmeğin gerçek fiyatını olabildiğince düşük tutmaya çalışıyorlar diyen Orhan Sarıbal, “Dünyada kişi başına ekmek tüketiminin en fazla olduğu ülkeyiz. Türkiye Cumhuriyeti’nde kişi başına yılda 150 kilogram civarında ekmek tüketiliyor. Deyim yerindeyse ekmek toplumun en önemli tüketim kaynağı ve karnını doyurmak için yediği gıda. Ve yine Türkiye’de yıllık 20 milyon ton civarında buğday üretiliyor, ayrıca 10 milyon ton civarında da bir ithalat var. Ama bu ithalatı ‘dahilde işleme rejimi’ adı altında dışarı satıyorlar. Söyledikleri bu.” açıklamasında bulundu.

Ekmek kuyrukları insanlığa yakışmaz

İstanbul’da yaşanan mobil ekmek tartışmalarına değinen CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “İstanbul ve Ankara Büyük Şehir Belediyelerimiz, 250 gramlık ekmeği 1 liradan satıyor. Ama fırınlardan, bakkallardan, marketlerden aldığınız ekmeğin 220 gramı 1.50 lira. Ve bir zam yapılmış olmasına rağmen, şu an da fırıncılar tekrar zam istiyor. İstanbul’daki belediyeye ait ekmek büfelerinde kuyruklar çoğalınca, İBB Başkanlığı ekmek satan büfelerin sayısını elli, yüz, yüz elli kadar arttırmak istedi. Bunun için yeni büfeler açmak istedi ama İBB’nin meclis üye çoğunluğu AKP’li olduğu için büfelerin açılmasına müsaade etmediler. Red oyu verdiler. Alternatif olarak da İBB Başkanlığı mobil araçlar aldı, gezici mobil büfeler kurarak oradan insanlara ucuz ekmek vermeyi sağlıyor. Bir iktidar düşünün halkın ucuz ekmek almasına engel oluyor.” ifadeleriyle yaşanan tartışmaları değerlendirdi.

Türkiye’ de ailenin ortalama gıda gideri, aylık gelirinin yüzde 40’ı

Dünyadaki asgari ücret uygulamalarıyla yapılan harcamalara dikkat çeken Orhan Sarıbal, Almanya’daki asgari ücretliler aldığı ücretin yüzde 5’ini gıda harcamasına ayırırken Türkiye’de bu oran yüzde 40’lara geliyor diyerek geriye kalan para ile geçim sürdürmenin imkansız olduğunu söyledi.

Orhan Sarıbal, “Bu asgari ücretle halk, fakirliğe ve yoksulluğa talim ettiriliyor. Şöyle bir örnek verebilirim; Almanya’ da asgari ücretle geçinen bir aile aldığı asgari ücretin yüzde 5’ini gıda ürünlerine ayırırken, bizim ülkemizde asgari ücret alan bir aile, aldığı ücretin yüzde 40’ını gıdaya vermek zorunda. Öbür taraftan da yine Almanya’ da çalışan nüfus içerisinde asgari ücretle geçinen insan sayısı yüzde 8-9. Bizim ülkemizde çalışan nüfus içerisinde asgari ücretle geçinen insan sayısı ise yüzde 42-43. Batmışız bitmişiz ağlayanımız yok durumdayız. Hala insanların ucuz ekmeğe ulaşma hakkını gasp ediyorlar. Dolaysıyla Almanya’da asgari ücretle geçinen bir insan insanca yaşayabiliyor, yaşam kaynaklarını rahatlıkla kullanabiliyor. Sinemaya gidiyor, tiyatroya gidiyor, evin kirasını veriyor, elektriğini ödüyor, doğalgazını ödüyor suyunu ödüyor. İstediği gıdayı, et ve et ürünlerini, süt ürünlerini de rahatlıkla alabiliyor.” şeklinde konuştu.

Ayçiçek yağı fiyatlarındaki artış vahşi tarım politikalarının sonucu

Son günlerde sofraların temel girdisi olan ayçiçek yağındaki fiyat değişimi ile ilgili de açıklamalarda bulunan Sarıbal, 85 TL’ye yükselen 5 Kg’lık yağ fiyatlarını vahşi tarım politikasının sonuçları olarak değerlendirerek AKP’nin yanlış politikalarının cezasını vatandaşa çıkardığını belirtti.

Orhan Sarıbal, İthalata verilen paranın üçte biri çiftçiye verilseydi, bu sorunlar yaşanmazdı diyerek şunları ekledi:

“Türkiye’ de ortalama üç milyon ton ayçiçeği tohumu yetiştirilmesi lazım. Türkiye aslında ayçiçek tohumunda ciddi bir ilerleme yaptı ve iki milyon ton kadar üretiyoruz. İktidar, ülke parasının kıymetli  olduğu 2004-2017 arası yıllar da yani döviz  kurlarının TL karşısında  düşük  olduğu  yıllar, dışarıdan  ithalatla  gelen ayçiçeğinin daha ucuz  olduğu için  hep ithalatla  bu sorunu çözdü. Uygulanan vahşi tarım politikalarının sonucunda durum buralara geldi. Trakya’sından Marmara’ sına, Marmara’sından Ege’ sine, Ege’ sinden İç Anadolu Bölgesine, Akdeniz’ ine, Doğu Anadolu bölgesine Türkiye’nin hemen hemen her yerinde yetişebiliyor olmasına rağmen ayçiçek ekim alanları ve ayçiçek üretimi de daraldı. Döviz birden bire patlayınca iktidarın da ithalat politikası tersyüz oldu. İktidar, yıllardır ithalat sopası ile çiftçiyi terbiye ederken, bu sefer döviz kurları artığı için o ithalat sopası iktidarı terbiye etmeye başladı. Ama bedelini kim ödedi, halkımız.

Yüz binlerce ton ayçiçek yağını yüksek döviz ile aldılar. Yüksek döviz ile aldıkları için 25-30 lira arasında olan ayçiçek yağları bir anda 60 lira 70 lira 80 lira ya çıktı. Ama burada iktidar çok tehlikeli  bir şey yaptı. Gümrük vergilerini 2017‘den bugüne bir çok üründe sıfırladı.”

İthalata verilen paranın üçte biri çiftçiye verilseydi bu sorunlar olmazdı

Uygulanan gümrük politikalarının en sonunda üreticiyi de ciddi şekilde mağdur ettiğini ifade eden Sarıbal “Birden bire ağustos ayından itibaren dünyada ve ülkemizde ayçiçek fiyatları hızlıca dolar olarak arttı. Bir taraftan dolar olarak artarken, öbür taraftan döviz 6 liradan 8,40’a çıktı. İktidar bu sorunu, gümrük duvarlarını indirerek çözmek istedi. 2017 yılında yüzde 120, yüzde 130, yüzde 140 olan gümrük vergileri şu anda sıfırlandı.  Ayçiçeği için de sanıyorum haziran sonuna kadar hemen hemen yüzde 3’lük bir sembolik rakama getirdiler. Ona rağmen ucuz ayçiçeği bulamıyorlar.” dedi.

Dünya aptal falan değil, iktidar saraydan çıkmadığı için dünya da ne olup bittiğini bilmiyor diyen Sarıbal, “Bu işi kurtarmak için gümrük duvarlarını hızlıca indirdiler ama Bulgaristan, Romanya, Rusya’da bu işi yapan büyük şirketler hemen dolar üzerinden fiyatları yükselttiler, indirdikleri gümrük duvarları da boşa gitti. Ama bu tarafta ayçiçek altın oldu. Daha ileri bir şey söylemek istiyorum, Covid-19 döneminde Romanya önce ihracat kısıdı getirmek istedi. Dünya bastırınca ihracat kısıtlaması yapmadılar. Eğer yapsalardı, bizim 2020 yılı içinde ayçiçek yağı bulamama ihtimalimiz vardı. Çiftçiye, bu ithalata verilen paranın üçte biri verilse bu ülkede ne buğday açığı kalır ne ayçiçeği açığı kalır ne pamuk açığı kalır ne soya açığı kalır. Elbet ithalat tamamen bitmez ancak kendi topraklarımızda ürettiğimiz ürünlerde yabancı şirketlere mahkum olmayız. “ dedi.

BursaMuhalif.com/Ezgi Bulut

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ