Zirvede Haber

ŞİMDİ BEN BÜYÜK MÜYÜM?

ŞİMDİ BEN BÜYÜK MÜYÜM?

Eğitimci Yazar Zeki Baştürk’ün kaleminden “Corona ile Mücadele Günlükleri”

Onbeş gün geride kaldı. Kendi kendime olağanüstü hal ilan edişimin, özgürlüğümü kısıtlayışımın üzerinden onbeş gün geçti. Hiç sıkılmadım desem yeridir. Oyalanacak pek çok olanağım var. Ülkemin geneline baktığımda durum hiç de iç açıcı değil. Ortalık toz duman.

Ortalık yangın yeri. Dalga dalga yayılan ve tüm dünyayı etkisi altına alan virüs: Korona. Açıklamalar , öneriler, uygulamalar art arda geliyor. Belli yaş gruplarına ve kronik hastalara uygulanan sokağa çıkma yasağı. Her yerden yükselen ‘’Evde Kal’’ çağrıları.

Kapanan işyerleri , okullar, tiyatrolar, alışveriş merkezleri. Ücretsiz izne ayrılan yada işten çıkarılan işçiler, emekçiler.. Okullar kapandığı için ücret alamayan öğretmenler.. Evlerde kalınca ne yapacağını bilemeyen yaşlılar..Çocuklarına ne yedireceğini şaşıran işsizler, yoksullar..

Bankalara gidemeyen, alışveriş yapamayan emekliler.. Sağlık ürünleri yetersiz diye haykıran sağlıkçılar.. Her gün artan hasta sayısı ve ölümler..Herkes umarsız. Herkes can derdinde. Belirsizlikler ürkütüyor insanı.

Ne kadar sürecek bu durum?

Ne zaman bitecek bu salgın hastalık ? soruları beynimizi sürekli oyalarken bu durumdan yararlanmaya çalışanlar da var elbet.

Televizyon kanallarını birer birer gezerek şöhret peşinde koşanlar.. Temizlik ve gıda maddelerinde fiyatları yükseltenler. Başkalarını düşenmeyen, AVM’lerin raflarını boşaltan bencil ruhlu insanlar. .Temizlik ürünleri (sabun, kolonya) ile sağlık malzemelerini (maske, solunum cihazı) stoklayanlar ya da yüksek fiyatlarla satanlar..

Konuşan çok , çözüm üreten yok. Halkı aydınlatmak amacıyla basın toplantısı düzenleyen Bakan’lar hem yetersiz hem umarsız. Küresel sorun hale gelen virüs nedeniyle başlatılan uzaktan eğitim skandallara neden oldu.

Derslerin içerikleri eğitim ve öğretimden çok dinsel ve siyasal içerikli olması eleştiri konusu oldu. Bu arada yangından mal kaçırırcasına yapılan uygulamalar da gözden kaçmıyor.

Yaşlıların can , işsiz ve yoksulların iş ve aş derdinde olduğu böyle bir ortamda ‘’Kanal İstanbul’’ için ihale yapılması, Salda Gölü’ne saray yapılmak istenmesi, ulusal tohum üreten üniversitenin ekim alanlarının kepçe ve dozerlerle talan edilmesi, aklımıza ilk geliverenler…

Evlerde zaman geçirmek zorunda kalanlarda kapalı mekanlar, belirsizlikler , psikolojik sorunları da beraberinde getirdi. Kitap, gazete , dergi okumayan, günlük yazmayı bilemeyenler, bir el becerisi olmayanlar sıkıntılı bir dönem geçirmekteler. ‘’Evde Kal’’ demek kolay ama sorunları çözecek öneriler yok.

Benim durumdan yakınmam yok. Hatta yararı bile oldu diyebilirim. En azından kitap okumaya, yazı yazmaya daha çok zaman ayırdım. Eksiklerimi tamamlamaya çalıştım.

Günlükler yazdım. Eğitimci yazar Nadir Gezer ile ilgili bir slayt gösterisi hazırladım. Sağlık Bakanı’nın önerisiyle Tolstoy’a yeniden dönüş yaptım.

Yapıtlarını yeniden yeni bir gözle okumaya başladım. Sözlerimi yine Tolstoy’un bir sözüyle bitireyim.

‘’Özgürlüğü elinden alınan çocuğa büyük derler.’’

Özgürlüğüm kısıtlandığına göre şimdi ben ‘’büyük ‘’ mü oldum?

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ