Özdağ’dan 11. Yargı Paketi Eleştirisi
“Adalet, İktidarın Keyfine Göre Hatırlanacak Bir Kavram Değildir”
Yeni Yol Grubu Grup Başkanvekili ve Muğla Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında kamuoyunda “11. Yargı Paketi” olarak bilinen düzenlemeye ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’de derin bir “adalete güven krizi” yaşandığını vurgulayan Özdağ, “Adalet, iktidarın işine geldiğinde hatırlayıp gelmediğinde unuttuğu bir kavram olamaz.” ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Devletin varlık sebebi en başta adaleti sağlamaktır” sözlerini hatırlatan Özdağ, bu söylemin gerçeklerle örtüşmediğini belirterek, bakanlık verilerine göre yargı teşkilatında 12 milyon 10 bin 82 derdest dosya bulunduğunu söyledi. Özdağ, bu yükün “birikmiş adalet borcunun açık göstergesi” olduğunu dile getirdi.
TÜİK’in Yaşam Memnuniyeti Araştırması’ndaki verilerden örnekler paylaşan Özdağ, toplumun %46,4’ünün yasaların adil ve tarafsız uygulanmadığına inandığını aktararak, “Vatandaşın neredeyse yarısı hukuk önünde eşit olmadığını düşünüyor; bu, teknik düzenlemelerle geçiştirilemeyecek kadar ağır bir krizdir.” dedi.
“11. Yargı Paketi hedeflerini karşılamaktan uzak”
Yargı paketinin gerekçesinde “yargı bağımsızlığını güçlendirme, hukuki güvenliği artırma, yargılamaları hızlandırma” gibi iddiaların yer aldığını söyleyen Özdağ, teklifin içerik olarak bu hedeflere hizmet etmekten uzak olduğunu belirtti. Paketi “günü kurtarmaya dönük, baskıyı azaltmayı amaçlayan, parçalı adımlar bütünü” olarak niteleyen Özdağ, özellikle Kovid-19 döneminde uygulanan erken tahliye mekanizmasının kapsamının genişletilmesine dikkat çekti.
Düzenleme ile 31 Temmuz 2023 öncesi suç işleyenlerin de kapsama alınacağını ve ilk etapta 55 bin, devamında ise 115 bin kişiye kadar tahliye beklendiğini hatırlatan Özdağ, “Cezaevlerindeki kapasite sorunu gerçek; ancak yapısal nedenleri çözmeden geçici tahliyelerle nefes almaya çalışmak adalet duygusunu zedeler.” uyarısında bulundu.
“Deprem dosyaları bu düzenlemenin dışında tutulmalıdır”
6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli depremlerde resmi verilere göre en az 53 bin 737 kişinin hayatını kaybettiğini, 107 bin 213 kişinin yaralandığını hatırlatan Özdağ, aradan 34 ay geçmesine rağmen adalet arayışının sürdüğünü ifade etti. Depremde yakınlarını kaybeden ailelerin, yeni düzenlemede deprem yargılamalarına ilişkin dosyaların kapsam dışı bırakılması talebini hatırlatan Özdağ, “Sırf cezaevleri rahatlasın diye, sorumluluğu bulunanların affı andıran düzenlemelerden yararlanması kabul edilemez.” dedi.
“Yargı bağımsızlığı kağıt üzerinde kaldı”
Yargının yapısal sorunlarını ayrıntılı biçimde ele alan Özdağ, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun “iktidarın gölgesinde kaldığını”, AİHM ve AYM kararlarının zaman zaman fiilen görmezden gelindiğini söyledi. Tutuklamanın istisna olmaktan çıkarak “peşin ceza”ya dönüştüğünü vurgulayan Özdağ, aynı suçları işleyen kişiler arasında iktidara yakınlık algısına göre farklı uygulamalar yapıldığı yönündeki izlenimin toplumdaki adalet duygusunu derinden yaraladığını belirtti.
Teklifte Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) verilen yeni yetkileri de eleştiren Özdağ, “Hesap askıya alma, hat sayısı sınırlama, belge talep etmeyen şirketlere ağır para cezası kesme gibi düzenlemeler; dijital özgürlükler, ifade hürriyeti ve özel hayatın gizliliği açısından ciddi riskler taşıyor.” dedi. BTK’nın geçmiş uygulamalarında objektifliğin tartışmalı olduğunu hatırlatan Özdağ, böyle kurumlara geniş yetki vermenin “hukuku değil, idarenin keyfiliğini güçlendireceğini” ifade etti.
“Gerçek reform için yapısal değişiklikler şart”
Ceza artırımlarının tek başına suç oranlarını düşürmediğini söyleyen Özdağ, gerçek bir yargı reformunun ancak köklü adımlarla mümkün olacağını belirtti. Bu kapsamda HSK’nın yapısının yenilenmesi, yürütmenin yargı üzerindeki etkisinin sona ermesi, AİHM ve AYM kararlarına uyumun tartışma konusu olmaktan çıkarılması, tutuklamanın istisna hâline getirilmesi, ceza politikalarında etki analizi yapılması ve cezaevlerinin insan onuruna yakışır hâle getirilmesi gerektiğini söyledi.
-
Yargı Paketi’nin “tarihi reform” olarak nitelendirilemeyeceğini vurgulayan Özdağ, düzenlemenin ancak “sınırlı ve kısmi bir paket” olarak değerlendirilebileceğini söyledi:
“Yargının yapısal bağımsızlığını güçlendirmeyen hiçbir adım gerçek reform değildir.”
“Adalet çökerse devlet de çöker”
Konuşmasının sonunda iktidar ve muhalefete çağrı yapan Özdağ, deprem mağdurlarının sesine kulak verilmesini, cezaevlerinde yaşanan yoğunluğun sadece tahliyelerle değil, adil ve dengeli ceza politikalarıyla çözülmesi gerektiğini belirtti.
Özdağ sözlerini şu cümlelerle tamamladı:
“Bir ülkede adalet çökerse, ne ekonomi ayakta kalır, ne siyaset, ne toplumsal barış, ne de devletin itibarı… Adaletin olmadığı yerde güven olmaz; güvenin olmadığı yerde geleceğe dair umut olmaz. Biz, adaletin herkes için eşit ve tarafsız şekilde işlediği bir Türkiye için mücadelemizi sürdüreceğiz.”