“2026’ya Girerken Küresel Gerilim Artıyor”
Uzman Mehmet Emir Aksoy’dan ABD, Türkiye ve Avrasya’ya Dair Çarpıcı Analiz**
Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı ve uluslararası ilişkiler uzmanı Mehmet Emir Aksoy, yayımladığı son değerlendirmede ABD’nin “Savaş Bakanlığı” ifadesini yeniden kullanıma açmasından Türkiye’nin sivil savunma adımlarına, Gürcistan’da düşen Türk uçağından nükleer belirsizliklere kadar uzanan geniş bir tabloyu mercek altına aldı. Aksoy, tüm bu gelişmelerin birbirinden bağımsız değil, küresel sistemin yeni bir kriz dönemine sürüklendiğinin göstergesi olduğunu savundu.
ABD’den “Savaş Bakanlığı” hamlesi: Sembolik değil, dönemselliği işaret ediyor
Aksoy’un analizine göre, ABD Başkanı Donald Trump’ın Savunma Bakanlığı’nı yeniden “War Department – Savaş Bakanlığı” adıyla anmayı mümkün kılan kararnameyi imzalaması, Washington’ın güvenlik yaklaşımında önemli bir kırılma anlamına geliyor. Aksoy, bu değişikliğin sadece terminolojik bir düzenleme olmadığını belirterek şöyle değerlendirdi:
“ABD artık savunma refleksi üzerinden değil, güç projeksiyonu ve saldırı kapasitesi üzerinden tanımlanan bir devlet aklını devreye sokuyor. Bu, küresel düzenin nereye doğru aktığını gösteren bir pusula niteliğinde.”
Ankara’nın sivil savunma hamleleri: “Kalıcı seferberlik döneminin işareti”
Türkiye’de 16 Ekim tarihli Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle tüm bakanlıklardaki afet ve sivil savunma dairelerinin doğrudan bakanlara bağlanması, ardından sığınaklara ilişkin yeni düzenlemelerin yürürlüğe girmesi de Aksoy’un dikkat çektiği başlıklar arasında.
Aksoy, bu adımları şöyle yorumladı:
“Türkiye artık riskleri yalnızca deprem ya da saldırı gibi tekil başlıklarla değil, birbirine karışan karma krizler üzerinden okuyor. Bu düzenlemeler, devletin kendisini yüksek yoğunluklu bir döneme hazırladığını gösteriyor.”
Gürcistan’da düşen Türk uçağı ve Rusya’daki Su-30 kazası: Avrasya hava sahasında artan gerginlik
2026’da Gürcistan hava sahasında düşen Türk uçağı ile aynı günlerde Rusya’nın kuzeyinde düşen Su-30 savaş uçağı da Aksoy’un değerlendirmesinde önemli bir yer tuttu.
Aksoy, bu kazaların “kendiliğinden bir teknik arızadan ibaret olmayabileceğini” belirtmese de, bölgenin jeopolitik kırılganlığını ortaya koyan gelişmeler olduğunu ifade etti:
“Hava sahaları uzun yıllardır olmadığı kadar yoğun ve riskli. Küçük bir hata, yanlış bir radar izinin okunması, bölgesel bir hamle küresel karşılaşmaya dönüşebilir.”
The Economist’in 2026 kapağı: “Nükleer sınırlamalar fiilen çöktü”
Analizde, The Economist dergisinin 2026 yılı kapağı üzerinden yapılan nükleer risk değerlendirmesi de öne çıkıyor. Aksoy, mevcut tabloyu “nükleer ve konvansiyonel güçlerin kuralsız bir döneme hızla yaklaşması” şeklinde özetledi. Ortadoğu’da Gazze’den Kızıldeniz’e kadar uzanan hattın küresel çatışma potansiyeli taşıdığını belirtti.
“Dünya ne savaşta ne barışta; tehlikeli bir ara dönemdeyiz”
Aksoy, tüm gelişmeleri bir araya getirdiğinde ortaya çıkan büyük resmi şöyle tanımlıyor:
-
ABD güç kullanımını merkeze alan yeni bir döneme giriyor.
-
Türkiye, sivil savunma mimarisini krizlere göre yeniden yapılandırıyor.
-
Avrasya hava sahası giderek daha kırılgan bir form alıyor.
-
Nükleer belirsizlikler küresel riskleri artırıyor.
Aksoy’a göre bu tablo, ülkeleri “sessizce büyüyen ve kalıcı hâle gelen bir gerilim çağının” içine çekiyor:
“Dünya; savaşın başlamadığı ama barışın da kurulamadığı bir ara döneme giriyor. En büyük tehlike, küçük bir kazanın zincirleme bir küresel krizi tetikleyebilmesi.”
“Türkiye tam bu fay hattının üzerinde”
Analizini Türkiye’nin konumuna ilişkin değerlendirmelerle tamamlayan Aksoy, Ankara’nın son dönemde aldığı kararların bu yeni döneme hazırlık niteliğinde olduğunu belirtti:
“Bugün mesele sadece ‘savaşa hazır olmak’ değil; tehditleri erkenden görüp doğru pozisyon almak. Türkiye bu fay hattının tam üzerinde duruyor ve yeni dönemi doğru okumak yalnızca devlet için değil, toplumun güvenliği için de hayati.”