Sendikacı Veli Beysülen’den Kıdem Tazminatı ve Emeklilik Sistemi Uyarısı: “TES, Sosyal Devletin Tasfiyesidir!”
Sendikacı Veli Beysülen, 29 Eylül 2025 tarihinde kaleme aldığı ve kamuoyunda geniş yankı uyandıran “Kıdem Tazminatı Hedefte” başlıklı köşe yazısında, Türkiye’de sosyal güvenlik sistemine yönelik uzun süredir sürdürülen tasfiye politikalarına sert sözlerle dikkat çekmişti.
Yazısında özellikle, 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile birlikte, emeklilik sisteminde köklü değişiklikler yapıldığını vurgulayan Beysülen, bu değişikliklerin milyonlarca emekliyi sefalet maaşlarına mahkûm ettiğini belirtti.
“AKP ile Emeklilik Sistemi Adım Adım Çökertildi”
Veli Beysülen, özellikle 2002 sonrası iktidara gelen AKP hükümetinin, emekli aylıklarını düşüren, aylık bağlama oranlarını budayan, emekli olmayı neredeyse imkânsız hale getiren politikalarına dikkat çekerek, “Bu iktidar, sosyal devleti içi boş bir kavrama dönüştürmüştür. Emekli, dul ve yetim; yaşamını insanca sürdüremez hale gelmiştir” ifadelerini kullandı.
“TES, Kıdem Tazminatının Gaspıdır”
Beysülen’in asıl vurgu yaptığı konu ise, 2026-2028 Orta Vadeli Program (OVP) ile birlikte gündeme getirilen Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) oldu. TES’in, kıdem tazminatını fiilen ortadan kaldıracak bir adım olduğunu vurgulayan Beysülen şu uyarılarda bulundu:
“TES, çalışanların haklarını piyasanın insafına terk eden, devletin sosyal güvence sorumluluğunu ortadan kaldıran bir modeldir. Kıdem tazminatını fona devretmek, işçinin geleceğini belirsizliğe ve sermayenin inisiyatifine bırakmaktır. Bu bir tasarruf değil, birikmiş hakların gaspıdır.”
“Neoliberal Programla Sosyal Haklar Sistematik Olarak Budandı”
1980’den itibaren adım adım uygulamaya sokulan neoliberal politikaların, kamuyu küçültme, özelleştirme ve sosyal güvenliği tasfiye etme süreci olduğunu dile getiren Beysülen, bu sürecin AKP döneminde zirve yaptığını belirtti. “Her düzenleme, çalışanı daha fazla güvencesizliğe sürükledi” dedi.
“Emekçinin Kıdemi, Emeklinin Onuru Satılık Değildir!”
Veli Beysülen yazısını şu güçlü ifadelerle tamamladı:
“Bugün emekçilerin ve emeklilerin en temel hakkı olan kıdem tazminatı ve güvenli bir emeklilik sistemi saldırı altındaysa, susmak ihanettir. Bu ülkenin çalışanları sadaka değil; hakkını, emeğinin karşılığını, onurlu bir yaşamı istiyor. Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi değil; tamamlayıcı adalet gerekiyor!”
Beysülen’in bu uyarısı, başta sendikalar olmak üzere tüm emek cephesine çağrı niteliği taşıyor. Kıdem tazminatının kaldırılmasına karşı mücadelenin büyütülmesi, yalnızca bir ekonomik hak mücadelesi değil; toplumsal bir varoluş meselesi olarak görülüyor.
İşte o yazının tamamı….
ESKİ TUZAK YENİ İSİM TES! (1)
29.09.2025 tarihinde bu köşe de yayınlanan, “KIDEM TAZMİNATI HEDEFTE” başlıklı yazımda, Türkiye’de 1980 yılında yeni liberal (neoliberalizm) programın yürürlüğe konmasıyla birlikte sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesi yönünde adımlar atıldığını ve özellikle 2002 yılında iktidar olan AKP tarafından buna dair pek çok kanun düzenlemesi yapıldığını belirtmiştim. Kuşku yok ki, AKP’nin buna dair en önemli düzenlemesi, 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe koyduğu 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu’ydu. Zira bu kanunla, emekli aylık bağlama ve artış yöntemlerinde yapılan değişikliklerle milyonlarca emekli sefalete sürüklendi.
29.09.2025 tarihli yazıma “KIDEM TAZMİNATI HEDEFTE” başlığı atmamın nedeni de yukarıda belirttiğim gibi kamu emeklilik sisteminin tasfiyesi yönünde yaptığı kanun düzenlemeleri ile milyonlarca emekli ile emekli dul ve yetimi açlık sınırı altındaki aylıkları ile yaşamaya mahkûm eden iktidarın, 2026-2028 dönemi için açıkladığı Orta Vadeli Programı (OVP) ile Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ni (TES) gündeme getirmiş olmasıydı.
TES’e geçilir mi geçilmez mi tartışması süre dursun, Türkiye ekonomisinin 2026 yılı yol haritasına dair esaslar içeren Cumhurbaşkanlığı kararının yayınlanmasıyla birlikte, uzun süredir hazırlıkları yapılan TES’in hayata geçişi takvime bağlanmış gözüküyor. Kararda belirtildiği üzere TES, mevcut Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile entegre biçimde çalışacak. Çalışan ve işveren katkısını içeren TES ikinci basamak emeklilik modeli olarak Türkiye’de sosyal güvenlik mevzuatına girmiş olacak.
Daha önce açıklanan 2025-2027 dönemi OVP’sinde yer verilen ve 2025 yılının içinde bulunduğumuz 4’üncü çeyreğinde yürürlüğe konması hedeflenmiş olan TES için, 2026-2028 OVP’si ile Cumhurbaşkanlığı 2026 programında 2026 yılının 2’nci çeyreği hedef olarak belirlenmiş bulunuyor.
Yukarıda belirttiğim üzere, Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi TES daha önce uygulamada olan Bireysel Emeklilik Sistemi BES’le entegre çalışacak. O zaman biraz geçmişe uzanmak ve BES’i hatırlamakta yarar var diye düşünüyorum.
Bireysel Emeklilik Sistemi’nin yani kısa adıyla BES’in savunucuları, onu “Ülkelerde sosyal güvenlik sistemlerinde ortaya çıkabilecek olumsuzlukların giderilmesinde önemli bir işleve sahip sistem” olarak pazarlarlar. Peki anayasasının başlangıç bölümünde devletin temel niteliklerinden biri, “Sosyal Devlet” olarak belirlenmiş olan bir devlette sosyal güvenlik sistemi neden olumsuzluklar yaşar? BES’i sistemde çıkacak sorunlara çare olarak sunanların buna cevap vermeleri gerekmez mi? Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal temel niteliklerinden olan sosyal devletin uygulanmasının aracı niteliğindeki kamu sosyal sistemi, anayasaya bağlılık yemini etmiş yönetimin koruması altında değil mi? Ülkeyi yöneten iktidar, yurttaşlardan topladığı prim ve vergilerle bu sistemi finanse etmek zorunda değil mi? Elbette zorunda. Ancak daha önce de yazılarımda belirttiğim gibi, 24 Ocak 1980 tarihinde uygulanmasına başlanan kapitalizmin en vahşi hali yeni liberalizm, sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde sosyal devletten ciddi kopuşa neden olmuş ve özellikle yaşlı nüfusu yük olarak gören bir anlayışla yaşlıları yalnızlığa terk etmiştir. Maalesef dünya bu politikanın acı sonuçlarını pandemi sürecinde, sözde gelişmiş ülkelerde bile yaşlıların ölüme terk edildiklerini yaşayarak deneyimledi.
Yaşadığımız ülke Türkiye’de BES 2001 yılında uygulamaya kondu. Önceki yıllarda yaşanmış olan fon rezaletlerinden dolayı, sisteme güveni olmayan yurttaşlar ilk yıllarda gönüllü katılıma dayanan BES’e ilgisiz kaldılar. Dolayısıyla katılım sınırlı oldu. Bunun üzerine, 1 Ocak 2013 itibariyle devlet katılımcılara yüzde 25 oranında katkıda bulunmaya başladı. Bu katkı BES’e katılımı kısmen arttırsa da istenen düzeye ulaşılamadı. Kısacası BES’in yaygınlık ve bilinirlik düzeyi sisteme yatırım yapan fon sahibi şirketlere yeterli kâr getirmekten uzak kaldı.
Tüm bu nedenlerle 2016 ve 2017 yıllarında BES’e katılımı kısmen zorunlu hale getirme hazırlıkları başladı. Bu hazırlıklar çerçevesinde hazırlanan kanun tasarısının tartışıldığı süreçte, Genel Başkanlığını yaptığım DİSK’e bağlı Tüm Emekliler Sendikası olarak, 05.08.2016 tarihinde, özetini aşağıya aldığım “Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) Ölümü Gösterip Sıtmaya Razı Etmektir!” başlıklı açıklamayı yapmıştık.
İşte kısaltılmış haliyle o açıklama:
“Daha önceleri ifade ettiğimiz üzere, kamu emeklilik sisteminin tasfiyesi için, Türkiye’de uygulanmasına başlanan Bireysel Emeklilik Sistemi, kısaltılmış adıyla BES, daha önce verilen desteklere ve sisteme giren her bir kişinin, ödediği aylık para miktarının %25’i kadar da hazineden aktarma yapılmasına rağmen, toplumun ilgisini yeterince çekmemiş ve beklenen iştirakçi sayısına ulaşamamıştır.
BES’in başarısızlığı yeterli iştirakçiye ulaşamamasıyla da sınırlı değildir. Zira yaklaşık 6 milyon katılımcısı olan sistem, 2015 yılında reel olarak %7 zarar etmiştir. BES’e aktardıkları birikimlerini, hisse senedi gibi yatırım araçlarında değerlendirmek isteyen yatırımcıların kayıpları daha yüksek oranlara ulaşmaktadır. Bir başka değişle sisteme giren iştirakçilerin, birikimleri enflasyon karşısında erimektedir.
Bütün bunların, sisteme giriş için yeterli etki yapmaması üzerine, hükümet, sisteme girişi zorunlu hale getirecek yeni düzenleme için düğmeye bastı ve 45 yaş altı çalışanlara bireysel emeklilik sistemine girişi zorunlu hale getiren, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını TBMM başkanlığına gönderdi. Tasarı kanunlaştığında, 45 yaşını doldurmamış olup, ücretli çalışan her Türk vatandaşı işverenin, kanun hükümlerine göre düzenlediği bir emeklilik sözleşmesiyle emeklilik planına dahil edilecektir.
Tasarıya göre, sisteme giriş zorunlu olacak ve İşveren, çalışanını otomatik katılım için emeklilik planı düzenleme konusunda Hazine Müsteşarlığınca uygun görülen bir şirketin sunacağı emeklilik planına dahil ettikten sonra, çalışanın gelirinden kanunla belirlenmiş oranda kesinti yaparak ilgili şirkete aktaracaktır. Kesinti miktarının çalışanın prime esas kazancının yüzde 3’ü olarak belirlendiği tasarıda ayrıca bu oranı iki katına kadar artırmaya, yüzde 1’e kadar azaltmaya veya katkı payına maktu limit getirmeye Bakanlar Kurulunu yetkili kılmaktadır.
Çalışanın sistemde kalmaya devam etmesi halinde ise sisteme girişte bir defaya mahsus olmak üzere, bin TL ilave devlet katkısı sağlanacak. Bakanlar Kurulu, bu tutarı yarısına kadar artırmaya veya yarısına kadar azaltmaya yetkili olacaktır.
IMF ve Dünya Bankasının programları sonucu, emeklilik sisteminde gerçekleşen dönüşümler, kamu emeklilik sisteminin emeklilere insanca yaşayabilecekleri aylık vermesini imkânsız hale getirdikçe, yani devlet sosyal devlet olma niteliğinden uzaklaştıkça, emekliler ek gelire ihtiyaç duyacaklardır. İşte tamda burada BES devreye girecek ve 2004 yılında yayınlanan TÜSİAD raporunda belirtildiği gibi, ek gelire ihtiyaç duyacak olan emekli, Bireysel Emeklilik sistemine başvuracaktır.
Halbuki BES başta, çok masumane amaçları olan bir sistem olarak Türkiye toplumuna tanıtılmıştı. BES, ülkenin tasarruf ihtiyacını karşılamak üzere, bireylerin tasarrufa teşvikini amaçlamaktaydı. Böylece bireyler borçlanmadan uzaklaştırılacak, azda olsa tasarruf sahibi olmaları sağlanacaktı. BES kamu emeklilik sisteminin alternatifi değil, tamamlayıcısı olacaktı. Sizin anlayacağınız, toplumun aleyhine işleyecek diğer tüm düzenlemelerde olduğu gibi, Bireysel Emeklilik Sistemi de allanıp pullanıp uygulamaya konmuştu.
Bu şekilde allanıp pullanıp yürürlüğe konan ve katılımın sözde gönüllülük esasına dayalı olduğu BES’e giriş, şimdi ise devlet eliyle zorunlu hale getirilmektedir. Devlet eliyle zorunluluk getirilmese de bundan sonra kamu emeklilik sisteminden, İnsanca yaşam için yeterli emekli maaşı alamayacağını bilen çalışanlar, emeklilik döneminde insanca yaşayabilmek için zorunlu olarak, BES’e gireceklerdir. Zira Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, BES’i şu şekilde açıklamıştı. “hayat standartlarını korumak isteyen bireyler için, sosyal güvenlik sistemlerince sunulan emeklilik gelirine ek bir gelir sağlamak amacıyla oluşturulmuş bir sistem.” Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi, BES emeklilik sisteminin alternatifi olmasa da tamamlayıcısı olacak ve emekli maaşının, emeklinin insanca yaşamasına yetecek seviyede olması için verilecek mücadelenin de önünü kesecektir.
Hükümeti, devleti anayasasının 2. maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti olma özelliğinden koparacak ve bireyleri şirketlerin insafına terk edecek uygulamalardan vazgeçmeye, çalışan veya emekli tüm yurttaşları ise hükümetin sosyal güvenliği hak olmaktan çıkarıp, emekliliği sermayeye peşkeş çekecek programına karşı birlikte mücadeleye çağırıyoruz.”
Evet, emeklilerin sendikası olarak 2016 yılında yaptığımız bu açıklama ile asıl niyeti ortaya koymuştuk. Bugün gelinen nokta; BES’ten sermaye için istediği kaynağı sağlayamayan iktidarın şimdi çalışanları emeklilikte ek gelir sağlama vaadi ile TES’e mecbur ettiği noktadır.
Konuyla ilgili değerlendirmelere bir sonraki yazıda devam edeceğim.
Veli Beysülen