Kıbrıs ve Gelecek: KKTC’de Yeni Dönem ve Türkiye İlişkileri Zorlaşıyor mu?
Ali Yazır – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan seçimlerin ardından, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Tufan Erhürman oturdu. Seçim sonrası yaptığı açıklamalar, sadece Kıbrıs’ın değil, Türkiye’nin de gündemini sarsacak türden.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “81 Düzce, 82 KKTC” çıkışıyla yıllardır dile getirilen “Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak” çizgisi bir kez daha vurgulanırken, KKTC cephesinden gelen açıklamalar bu çizgiyle ters düşüyor.
Zira yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, seçim öncesinde ve sonrasında yaptığı açıklamalarda, “Biz yavru vatan değiliz, biz iki ayrı egemen devletiz” diyerek Türkiye ile Kıbrıs arasındaki geleneksel kardeşlik hukukuna mesafe koyan bir duruş sergiliyor. Bu yaklaşım, önümüzdeki süreçte Ankara ile Lefkoşa arasında diplomatik tansiyonun yükseleceğinin habercisi olabilir.
Bugün KKTC’de “bağımsızlık” vurgusuyla yapılan her çıkış, Türkiye’nin bölgedeki jeopolitik stratejilerini, özellikle Doğu Akdeniz’deki dengeleri doğrudan etkileyebilecek potansiyele sahiptir. Türkiye’nin garantörlüğü ve adadaki askeri varlığı, sadece tarihsel değil, stratejik bir zorunluluktur.
Eğer bu söylemler, siyasal zemine kalıcı şekilde yerleşirse, Kıbrıs’ta ekonomik destekten güvenlik iş birliğine kadar pek çok konuda sarsıntılar yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Kıbrıs artık sadece “yavru vatan” değil; hem iç siyasetiyle hem de dışa dönük söylemleriyle “bağımsızlık” çizgisine yaklaşmakta. Bu çizginin Türkiye’ye ve Türk dünyasına nasıl yansıyacağı ise önümüzdeki ayların ve yılların en kritik konularından biri olacak.
İşte o yazının tamamı… Kıbrıs ve Gelecek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Tufan Erhürman Cumhurbaşkanı oldu. MHP lideri sayın Devlet Bahçeli’den 81 Düzce 82 KKTC çıkışı geldi.
Ne oluyor?
Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın, seçim öncesi yaptığı açıklamalarla anlaşılıyor ki, Kıbrıs’ta bir süre çok ciddi sıkıntı çekeceğiz.
Çünkü açık açık biz yavru vatan değiliz, biz iki ayrı devletiz diye bağırmaya başladılar.
Biz Kıbrıs Türk Cumhuriyeti derken Kıbrıs halkına Kıbrıs’lı demeyiz. Türk deriz.
Çünkü orası bir Türk devletidir.Yani Türkiye Cumhuriyeti devletine aittir.
O nedenle Kıbrıslılar da Türkiye Cumhuriyeti’nin doğal vatandaşlarıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Dünya harbinden sonra bizim İngilizlere karşı geliştirebildiğimiz tek diplomasi hareketidir. Sonrasında verilmiş olan mücadeleyle de Kıbrıs’ın yarısını fethettik.
Kıbrıs ordusu Kıbrıs’ı fethetmedi ki. Çünkü bir ordu falan ortada yoktu.Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ordusu, Kıbrıs’ın yarısını 1974 de fethetmiştir.
İki devletli çözüm fikri yıllardır biliniyor ki klasik bir İsrail oyunudur. Destekçisi, yandaşı olan İngiltere oyunudur. Kıbrıs’daki bir kişinin ben Kıbrıslıyım demesi çok saçma, çok anlamsız, çok mantıksızdır. Kıbrıs Türk’tür.
Kıbrıs’taki yeni gelen cumhurbaşkanı şu anda federatif yapıya Kıbrıs’ı hazırlayacak adımları hem kendi zihninde hem de Kıbrıs halkına kodlamıştır. Bu kodu da seçim söylemlerinde Kıbrıs halkına öğretmiştir. Zaten Kıbrıs halkını böyle hazırlıyorlardı ve şimdi bu seçim kazancıyla bu dedikleri federatif bir yönetim isteme hareketi gelecek. Önümüzdeki zamanlarda Türkiye, Sayın Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi farklı harekat planlarını yapmaya mecbur kalacaktır.
Kıbrıs’ın yeni cumhurbaşkanı, seçildikten sonra yaptığı yumuşak açıklamalarına kimse kanmamalıdır. Seçim öncesi söylemler çok endişe vericiydi. Kıbrıs’ın federatif yapıya dönüştürülmesi için gereken mücadele ve Türkiye’nin oradaki bütün haklarından feragatinin şifreleri bu söylemlerde bellidir.
Batı ülkeleri de içerdeki seçilmiş Cumhurbaşkanın üzerinden, Türkiye bütün feragatini çeksin. Kıbrıs’ı ve tanıyalım. Hatta biz sizi Avrupa Birliği üyesi yapalım diyecekler.
Türkiye’de buna izin vermeyince çatışma başlayacak. Türk devletinin garantörlüğünde olan bir yer. Tufan Erhürman, bu kadar uç söylemi,Türk devletinin dış politikalarının dışında bir politika izleyebilir mi?
Türkiye’nin garantörlüğü cümlemiz yasal ve diplomatik olarak doğru ama Kıbrıs halkı şunu demeye başladı. “Tamam sen beni garanti etme artık”. “Rumlar güzel insanlardı” diyecek kadar bir zihniyete zaten gelmişler. 1974 öncesi katliamları unutmuşlar maalesef.
Bu garantörlük İngiltere’nin İsrail’de ya da Musul’daki garantörlüğüne benzemez.
Kıbrıs bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti Devletinin toprağıdır. Burada yaşayan herkes de Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olarak o bağlılıkla bu toprakta yaşamakta.
Kıbrıs’ta 1974’ten beri sürdürülen bir mücadeledir. Halkın bir kısmında Rumların yaptığı katliam kodları silinmiş. O nedenle bu durumda olan bir topluluğu bu şekliyle kopartmaya çalışacaklar. Çünkü İsrail’in Türkiye’den hıncını alması lazım. Türkiye İsrail’de Dünya Savaşı’ndan sonra ilk defa masaya oturup Amerika Birleşik Devletleri, Katar, Mısır, Türkiye ile bir anlaşma imzalanıyor. Asıl problem Mısır’da Gazze ile ilgili imzalanan anlaşma oldu.
Dolayısıyla İsrail Kıbrıs üzerinden Türkiye’yi boğmak adına, ne gerekiyorsa o adımları atacak her türlü kullanacağı argümanları, söylemlerinde, kendine yakın bulduğu şahısları da kullanma yoluna gidecektir. İsrail siyaseti bunu gerektirir.
Önümüzdeki aylar bu konuda ciddi mücadelenin olacağı aşikar.
Türkiye Cumhuriyeti bu tezgaha gelmeyecektir.