ARTIK SADECE ADALET İSTİYORUM…

Geçmiş dönem PM Üyesi Güler Buğday makalesinde;
Ne enteresan ne mal-mülk, ne makam-mevki, ne takdir edilme ve itibar, inanın sadece “ADALET” istiyorum.
Tabiki birde sağlık istiyorum.
Oysa toplumsal mücadeleyle geçen bir ömürden sonra ne çok şey istemeye hakkım var.
Ancak yıllarca sağ iktidarların yaptıkları haksızlıklar , darbeler ve faşist uygulamalar sonunda onlardan beteri olan dinci, istismarcı, hak hukuk tanımayan ceberutlar canımıza yetti.
Soygun düzenini meşrulaştıranların, milliyetçiliği topaç gibi çevirenlerin, yargıyı siyasete piyon yapanların, eğitimi tarikat ve cemaatlere pas-pas yaparak halkın hakkını emperyalistlere peşkeş çekenlerin olduğu yerde sadece “ADALET” ister oldum.
Adaleti her alanda istiyorum.
İşleri düşünce dost olan (!) gece gündüz yardım isteyen, hatta özel yaşamlarındaki yanlış ve hatalardan dolayı magazinlere düşüp saygınlığını kaybedince yalvar-yakar yardım isteyenlerin “Ben Oldum” diyerek yaptıkları saygısızlıklar içinde” ADALET” istiyorum.
Bu özel sitemimi anlayan anlamıştır.
Hiç kimse geçmişini silerek, yıllarca doyduğu, kimlik ve unvan bulduğu şehirdeki tüm dost ve arkadaşlarını yok sayarak, yapılan iyilikleri ve yardımları unutarak TV’lerde boy göstermekle var ve saygın olamaz!!!!!
Ancak ülkemizde iktidardakilerin yarattığı adaletsizlik ve keyfiyet herkese bulaştı.
Bunun için artık keyfi uygulamalar ve haksız hukuksuz tutuklamalar tahammül sınırlarını aşmış ve halkın ekmeğine ve yaşam hakkına kast etmiştir.
Bu kadar baskı, şiddet, haksızlık-hukuksuzluk ve yargı sopasıyla yaptıkları adaletsizlik; halkın hakkı olanı kendi koltuklarını korumak için başımızı öne eğdirecek şekilde emperyalist gaddarlara sunmalarıysa asla kabul edilemez.
Gerçekten merak ediyorum; yoksulluktan gelip ülkenin tüm olanaklarını kendi yakınlarına ve destekçilerine haksız bir şekilde yağmalatıp halkın çocuklarını aç bırakanların ruh hali nasıldır?
İnsan bu kadar adaletsizlik ve vicdansızlık yaparak nasıl huzurlu yaşar?
İnsan nasıl başını yastığa pardon secdeye korkmadan koyar?
Nasıl halkın kendisine verdiği bu olanakları ve yetkiyi bu kadar hoyratça kullanıp ülkeyi iflas ettirip kendilerini dünyanın en varsılları arasına sokar ?????
Ne yazık ki bu kirlenme, duyarsızlık ve ikiyüzlü yaşam tarzı sadece iktidardakilerde yok.
Maalesef sol/sosyal demokrat olduğunu söyleyen hatta halkın temsilcisi olan birçok kimsede aynı konumda yaşıyor.
Sürekli yazıyor ve açıklama istiyorum:
Vazgeçtim TBMM’deki geleceklerini Tek Adama bağlayıp iktidara kul olmuş milletvekillerinden!
Benim talep ve isteğim CHP’nin Milletvekilleri, Belediye Başkanları, Yöneticileri, özellikle Sendika Başkanları ve siyasi erk kullanan insanlardandır.
Ülkede büyük çoğunluk açlık, yoksulluk ve çaresizliğe mahkumken kendilerinin ve yakınlarının mal varlıkları nasıl bu kadar artabiliyor?
Bu nedenle saydığım bu unvanları taşıyanlar lütfen siyasete girdikten sonra akıl almaz oranda artan mal varlıklarını açıklasınlar.
Bir atasözümüz var:
“Çok para bu koşullarda haramsız olmaz…”diyorlar!!!!
Halklarımız açken bu kadar artan malvarlıklarından dolayı da “ADALET” olmaz.
Namuslu, vicdanlı, ahlaklı ve yürekli olan hiç kimsede bu adaletsizliği kabul etmez ve iktidara kul olmaz.
Çünkü bu ülkede halkımızın tek lideri vardır oda Dünya lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür:
Atamız bakın halkımızı nasıl tanımlamıştır:
“Bu millete çok şey öğretebildim ama onlara uşak olmayı bir türlü öğretemedim.”
Yine bu günkü iktidarın adaletsizce uyguladığı haksız olarak, üreteni, eken biçeni, köylüsünü ve çiftçisini yok eden tavrına karşı söylediği sözlere bakar mısınız?
“Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.”
“Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve lâyık olan köylüdür.”
Bu günkü ceberut ve adil olmayan iktidarın aç bıraktığı çocuklar ve ülkeyi aş- iş bulamadığı için terk etmek zorunda bırakılan gençlerimiz için Atamızın sözleri:
“Çocuk, çocuk deyip geçmeyin, her çocuk bir evin umudu, geleceğin umududur.”
Ve ülkemizi emanet ettiği gençler için söylediği sözlere bakalım:
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
Ve bu gün halkın parasını kendi lüks ve şatafatlarına harcayıp halka yoksulluğu halka reva gören gereksiz bir kuruma dönüşen Diyanet İşlerinin Atamızı ve laik düzeni yok sayan densizliğine karşın söylediği anlamlı ve yol gösteren sözlere:
“Dine bağlı, din ve devlet işlerini bir arada yürütmeye çalışan idarelere teokratik idareler denir ki, bu çeşit devletler eninde sonunda çökmeye mahkumdurlar.
Bugün dünyada bu şekilde idare edilen devletler dünyanın en geri kalmış ülkeleridir. Bunun için laiklik ilkesini anayasamızın en büyük ilkelerinden biri olarak kabul etmek ve buna dört elle sarılmak gerekir.”
İşte gerçek ve vaz geçilmeyecek “ADALET” budur…
Bunun için ben artık ilk önce ADALET istiyorum.
Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım.
GÜLER BUĞDAY
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZ