“Analar Ağlamasın” Diye Haykırıyoruz: Bu Bir Temenni Değil, Çağrıdır

  • 03 Eylül 2025
“Analar Ağlamasın” Diye Haykırıyoruz: Bu Bir Temenni Değil, Çağrıdır

Yazan: Hasan KAYA – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı

Türkiye’de ne zaman bir şehit haberi gelse, dağ gibi bir evladın ardından yükselen çığlıklar, yalnızca bir ailenin değil, milletin vicdanını sarsar. Gözyaşları kurudukça yenileri başlar, yüreklerde kapanmayan yaralar açılır.

“Çok şey mi istiyoruz?” diye soruyoruz.

REKLAM ALANI

Hayır, biz bu topraklarda yaşayan insanlar olarak sadece şunu istiyoruz:
Analar ağlamasın.
Babalar kahrolmasın.
Çocuklar boynu bükük büyümesin.
Evlatlar, yirmili yaşlarında toprağa düşmesin.
Ocaklara ateş düşmesin.
Kan ve gözyaşı dinsin…

Bu bir hayal değil, bir şiir değil, bir dilek değil.
Bu bir çağrıdır.
Her gün yeniden kurulan ama her şehit haberinde darmadağın olan huzur çağrısıdır.

*

Ama ya evladını toprağa veren bir anne, bir baba, bu yazıyı okuyup yakamıza yapışırsa?
“Benim oğlum bir hiç uğruna öldü. Şimdi ne değişti? Bana ne anlatıyorsunuz?” derse…

Haklıdır.

O zaman biz, onlara gözümüz dolarak bakmaktan ve “Haklısınız” demekten başka ne yapabiliriz?
Toplumun her kesimiyle, yöneticisiyle, siyasetçisiyle, bireyiyle bu sorumluluğu omuzlamak zorundayız.

Sadece şehit aileleriyle değil, bu coğrafyada yürek taşıyan herkesle birlikte “Terörsüz bir Türkiye” için mücadele etmek zorundayız.

Biz sustukça, biz alıştıkça, biz kanıksadıkça evlatlarımız toprağa düşmeye devam edecek.
Oysa Türkiye, gözyaşlarını değil, umutları büyütmeli.

Ve bizler, ne pahasına olursa olsun, bu cümleyi haykırmaya devam edeceğiz:
“Analar ağlamasın!”

— Hasan Kaya
Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı

İşte o yazının tamamı…

Analar Ağlamasın

Çok şey mi istiyoruz?

Hayır!

Sadece: “Analar ağlamasın, babalar yanmasın, çocuklar üzülmesin, evlatlar şehit olmasın; ocaklara ateş düşmesin, kan ve gözyaşı dinsin…” diyoruz.

Bu bir temenni değil, bir çağrıdır.

Ama evladını şehit vermiş, içi yanardağ gibi kükreyen bir ana, baba, eş ya da çocuk bu yazıyı okuduğunda yakamıza yapışıp: “Benim içim yanıyor. Siz ‘Terörsüz Türkiye’ diyorsunuz… Evlatlar yaşasın, ülkemizde huzur ve güven olsun; kan ve gözyaşı dinsin diyorsunuz… Ben de bunları istiyorum. Ama benim evladım toprak altında. Ona ne diyeceksiniz? O masumun, günahsız yavrumun hesabını kim verecek?” derse… Onlara ne diyebileceğimizi, nasıl cevap verebileceğimizi bilmiyorum.

Eli öpülesi, baş tacı o insanlarla oturup saatlerce ağlayabiliriz. Gözyaşı dökebiliriz. Ama toplum olarak ağzımızı açıp “Haklısınız”dan başka söyleyebileceğimiz bir tek sözümüz yok.

Şimdiye kadar sebeplerini üç aşağı beş yukarı hepimizin bildiği terör, teröristlerin destekçileri ve iltisaklı yapılarla ilgili yanlış politikalar uygulandı. Gelecek veya kaçacak üç beş oy uğruna gerekli tedbirler alınmadı/alınamadı. Siyasi ikballer uğruna yürütülen stratejiler, ülkemizin evlatlarıyla birlikte fakir fukaranın lokmasını ve ülkenin kaynaklarını teröre heba etti.

Biliyoruz: Yaşadığımız coğrafyanın jeopolitik konumu gereği, bu topraklar üzerinde hesapları olanlar var. Gizli emelleri olan düşman unsurların taşeronluğunu yapan, içte ve dışta terörden medet uman, kandan beslenenler var. Bu ülkeyi dün olduğu gibi bugün de yarın da rahat bırakmayacaklar. Kürt sorunu diyecekler, Alevi sorunu diyecekler… Henüz bulamadılar ama “Beyaz Türk”, “Sarı Türk”, “Buğday Tenli Türk” diyecekler… Sağ–Sol diyecekler, Hanefî–Şafiî diyecekler… Diyecekler… Her gün yeni bir ayrım, yeni bir kavga icat edecekler. Kaos ortamının zeminini hazırlamak için ellerinden gelen her türlü entrikayı çevirecekler. Bundan hiç şüpheniz olmasın.

Onlar rahat bırakmasa da günümüz şartlarında çok zor gibi görünse de bir gün haber bültenleri ülkemizden terör ve şehit haberleri vermeyecek. İşte o gün sirenler değil, kuş sesleri uyanacak sokaklarda.

O gün anneler çocuklarını okula uğurlarken korkmayacak. Babalar gözlerini kaçırmadan bakacak yarınlara. Evlatlar dağlara değil, düşlerine yürüyecek. Ve biz o gün anlayacağız: Terörsüz bir Türkiye sadece bir hayal değilmiş. Bir hak olduğunu yaşayarak göreceğiz.

Bu topraklarda acının izi çok. Her taşın altında bir hikâye, her sessizlikte bir çığlık var. Ama artık suskunluğu barışa çevirmek gerek. Unutmak değil, hatırlayarak iyileşmek. Vicdanın haritasını yeniden çizmek. Terörsüz bir Türkiye yalnızca güvenlik değil, bir vicdan restorasyonudur.

Terörsüz bir Türkiye, sadece silahların susması değil; suskunların konuşmasıdır. Yıllarca içimize gömdüğümüz cümleler, bir gün toprağın altından filizlenir. Her mezar taşı bir soru sorar: “Bu kadar acıdan sonra hâlâ susacak mıyız?”

Evlatlar dağlara değil, düşlerine yürüsün. Eline silah alıp dağlara, mağaralara değil; kütüphaneye, okullara gitsin. Silah değil, kalem tutsun elleri. Analar sadece mezuniyet töreninde evlatlarının mürüvvetini gördüklerinde sevinçten ağlasınlar. Babalar buruk bir özlemle değil, umutla baksın çocuklarına.

Çok şey mi istiyoruz?

Hayır.

Sadece yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Birlikte, sessizliğin içinden huzura ve pırıl pırıl bir geleceğe yürüyerek.

Bu coğrafya çok şey gördü. Ağıtlar birikti taşların arasında, sessizlik kazındı duvarlara. Her şehit bir cümle eksiltti dilimizden. Her acı bir kelimeyi susturdu. Ama hâlâ umut var: Çünkü hâlâ yazıyoruz. Çünkü hâlâ konuşuyoruz. Çünkü hâlâ “Analar ağlamasın” ve “Terörsüz Türkiye” diyebiliyoruz.

Umut, büyük masalarda değil; küçük cümlelerde başlar. Bir annenin duasında, bir babanın sessiz bakışında, bir evladın hayalinde. Terörsüz Türkiye bir cümleyle başlar: “Bugün kimse şehit olmadı.”

Çok şey mi istiyoruz?

Hayır!

Sadece yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Birlikte, korkmadan, susmadan, birbirimize dokunarak. Terörsüz bir Türkiye’de gözyaşı değil, gülümseme miras kalsın çocuklara.

Bir ülkenin kalbi, terör ve saldırı haberleriyle değil; huzur ve güvenlik cümleleriyle atar. Her sessizlik bir nefes alma hakkıdır. Her susmayan ağıt bir gelecek talebidir. Terörsüz Türkiye yalnızca bir güvenlik politikası değil; bir vicdanın yeniden doğuşudur.

Çocuklar korkuyu değil, oyunu öğrensin. Sığınakları değil, masalları bilsin. Bir ülke, çocukların gülüşüyle iyileşir. Ve biz, bu iyileşmeyi hak ediyoruz.

Çok şey mi istiyoruz?

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ