Zeki Baştürk Yazdı: “Bu Ülkede Yaşamak Zor, Ölmek Kolay!”

“Her ölüm kader değil; her cenaze, ihmalin örtüsüdür!”
Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Zeki Baştürk, kaleme aldığı çarpıcı yazısında Türkiye’de ölümlerin artık toplumsal bir rutine dönüştüğünü, yaşamanın ise her geçen gün daha da zorlaştığını vurguladı. Baştürk’ün kalemi, sadece bir gazetecilik refleksi değil, aynı zamanda bir vicdan çağrısıydı:
“Ölüm… Bir son değil yalnızca. Çoğu kez bir ihmalin, bir duyarsızlığın, bir görmezden gelmenin sonucu.”
Yangınlar, kazalar, cinayetler: Kader değil, ihmalin kanıtı!
Zeki Baştürk, yazısında Türkiye’de yaşanan sistematik felaketlere ve bunların sıradanlaştırılmasına karşı güçlü bir tepki ortaya koydu. Otellerde boğularak ölen insanlar, yollarda can veren yurttaşlar, raydan çıkan trenler, çöken madenler, öldürülen kadınlar… Tüm bu trajedilerin ardından yinelenen “kader” söylemini sert sözlerle hedef aldı:
“Bütün bu ölümler ‘kader’ diye yutturulur bize.
Oysa ne Tanrı ister bu ölümü, ne vicdan kaldırır.
Asıl suçlular hep perde arkasında saklanır.”
“Yaşamak bir lüks değil, en temel haktır!”
Baştürk, yazısında yaşam hakkının yalnızca anayasal değil, aynı zamanda evrensel ve insani bir hak olduğunu hatırlattı:
“Yaşam hakkı anayasanın kuralı değil, insanlığın en temel hakkıdır.
Ve bu hak, her gün ihlal ediliyor.”
Yazar, bu ihlallerin önlenebilir olduğunu vurgulayarak, “her ölüm, önlenebilirdi” cümlesiyle sistemin sorumluluğunu hatırlattı. Her cenaze töreninin aslında bir suçun üzerini örtmeye yaradığına dikkat çeken Baştürk, “birileri her seferinde görevini yapmadı, birileri her defasında görevini unutmuş gibi yaptı” sözleriyle hesap sorulması gereken yapısal çöküşe işaret etti.
“Suskunluk da ölümün başka bir biçimidir”
Yazının en çarpıcı bölümü ise sona saklandı. Baştürk, toplumun sessizliğine karşı güçlü bir uyarı yaptı:
“Artık ‘ölüm bu denli kolay olmamalı’ diye haykırmalıyız.
Yaşamak için, yaşatmak için ses çıkarmalıyız.
Çünkü suskunluk da ölümün bir başka biçimidir.”
Zeki Baştürk’ten Vicdanlara Çağrı
Zeki Baştürk’ün kaleme aldığı bu yazı, sadece bir tespit değil, bir uyanış çağrısıdır. Ölümleri kader diye kabullenen, ihmal zincirlerine göz yuman, sessiz kalan her yapı ve her birey, bu yazıyla bir kez daha düşünmeye davet ediliyor.
İşte o yazı…
ÖLÜM BU DENLİ KOLAY OLMAMALI
Ölüm…
Bir son değil yalnızca. Çoğu kez bir ihmalin, bir duyarsızlığın, bir görmezden gelmenin sonucu.
Ve ne yazık ki, bu ülkede ölüm artık sıradan. Üstelik öyle kolay ki… Sanki yaşamak zor olan.
Bir otel yanar, insanlar dumanla boğulur.
Bir orman tutuşur, alevler hem ağacı hem insanı yutar.
Yola çıkan ölür, çünkü yol değil tuzaktır.
Kadınsındır; boşanmak istersin, yaşamak istersin, özgür olmak istersin… Ama ölürsün.
Maden çalışmaz, maden çöker. Göçük altında canlar kalır.
Tren raydan çıkar, vagon devrilir, yine ölen insanlar olur.
Bütün bu ölümler “kader” diye yutturulur bize.
Oysa ne Tanrı ister bu ölümü, ne vicdan kaldırır.
Sorumsuzluk, denetimsizlik, rant hırsı, cezasızlık… Asıl suçlular hep perde arkasında saklanır.
Peki hiç mi yürek sızlamaz?
Hiç mi bir anne ağladığında, bir baba sustuğunda, bir çocuk yetim kaldığında birileri utanç duymaz?
Önlem almak bu denli mi zor?
Yangına dayanıklı sistemler kurmak, madenleri denetlemek, yolları güvenli kılmak, kadınları korumak bu kadar mı olanaksız?
Yaşam hakkı anayasanın kuralı değil, insanlığın en temel hakkıdır.
Ve bu hak, her gün ihlal ediliyor.
Her ölüm, önlenebilirdi.
Her cenaze töreni, bir suçun üzerini örtüyor.
Birileri her seferinde görevini yapmadı; birileri her defasında görevini unutmuş gibi yaptı.
Oysa yaşamak isteği lüks değil.
Her yurttaş , bu topraklarda güvenle yaşama hakkına sahip.
Ama biz, her gün ölümün ne denli sıradanlaştığını izliyoruz. Çoğu kez salt başımızı çevirip geçiyoruz.
Şimdi durmalı.
Artık “ölüm bu denli kolay olmamalı” diye haykırmalıyız.
Yaşamak için, yaşatmak için, ses çıkarmalıyız.
Çünkü suskunluk da ölümün bir başka biçimidir.
Zeki BAŞTÜRK