Zeki Baştürk’ten Yürek Yakan Yazı: “Ayşe Tokyaz ve Ölümün Sessizliği”

Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarlarından Zeki Baştürk, 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz’ın erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetmesini konu alan çarpıcı bir yazı kaleme aldı. “Bir Kadın Daha: Ayşe Tokyaz ve Ölümün Sessizliği” başlıklı yazı, yalnızca bir cinayeti değil, Türkiye’de giderek normalleşen kadın ölümlerine karşı duyarsızlaşmayı da gözler önüne seriyor.
“Ayşe’nin Ölümü, Hepimizin Ortak Yarasıdır”
Henüz 22 yaşında, üniversite eğitimine devam eden genç bir kadın olan Ayşe Tokyaz’ın, sözde sevgilisi tarafından öldürülmesi, bir kez daha toplumu derinden sarstı. Zeki Baştürk yazısında, Ayşe’nin bir birey olarak umutları, düşleri ve sevdikleri olduğuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Ayşe Tokyaz… Henüz 22 yaşında bir üniversite öğrencisiydi. Yaşamının baharındaydı. Geleceği vardı. Düşleri, umutları, sevdikleri vardı. Ama bir ‘erkek’ tarafından, sözde sevgilisi tarafından öldürüldü.”
REKLAM ALANI
Baştürk, Ayşe’nin ölümüyle birlikte sadece bir bireyin değil, bu ülkede kadın olduğu için her gün korkuyla yaşayan milyonların da yitip gittiğini vurguladı.
“Kadın Cinayetleri Bireysel Değil, Sistematik”
Yazısında kadın cinayetlerinin artık birer sayı haline geldiğini ve toplumun buna alışmaması gerektiğini belirten Baştürk, bu cinayetlerin anlık öfke değil, ataerkil sistemin ve cezasızlık kültürünün bir sonucu olduğunu açıkça ifade etti:
“Erkek şiddeti bireysel değil, sistematiktir. Kadın cinayetleri ‘anlık öfke’yle açıklanamaz. Bu şiddetin arkasında, kadını ‘mülk’, ‘mal’ ya da ‘ait olunan’ bir varlık olarak gören ataerkil kültür vardır. Yargının, güvenliğin suskunluğu vardır. Cezasızlık, caydırıcılığın yokluğu vardır.”
“Ayşe’nin Yaşatılmayan Hayali, Bir Başka Kadının Umudu Olsun”
Yazının en sarsıcı bölümlerinden birinde Zeki Baştürk, Ayşe Tokyaz’ın hayallerine kavuşamadan öldüğünü, ancak onun ardından ses çıkararak başka kadınların hayatlarına sahip çıkılması gerektiğini vurguladı:
“Ayşe’nin düşlediği, tasarladığı yaşam, yaşatılamadı ona.
Ama belki onun ardından, bir kadının daha düşleri, umutları yaşasın diye susmamak, direnmek, örgütlenmek gerek.”
“Artık Yeter. Bir Kadın Daha Eksilmesin”
Baştürk’ün kaleme aldığı yazı, bir çağrıyla son buluyor: Kadınların korkmadan yaşadığı, sevildiği, eşit haklara sahip olduğu bir Türkiye özlemiyle…
“Artık yeter. Artık bir kişi daha eksilmesin, öldürülmesin, şiddet görmesin kadınlar.
Bu ülkede kadın olmak, yaşamak için savaşmak demek olmamalı.
Kadınlar yaşamak istiyor. Korkmadan, sevilerek, eşit olarak… Sadece birey olarak var olmak istiyorlar.”
Toplumsal Sessizliğe Karşı Kalemle Direniş
Zeki Baştürk’ün bu yazısı, yalnızca bir cinayeti anmakla kalmıyor; aynı zamanda kadın cinayetleri karşısındaki toplumsal suskunluğa bir itiraz, bir vicdan çağrısı niteliği taşıyor. Sosyal medyada da paylaşılan yazı, kısa sürede geniş yankı uyandırdı ve birçok kişi tarafından paylaşıldı.
İşte o yazı…
“Bir Kadın Daha:
AYŞE TOKYAZ ve ÖLÜMÜN SESSİZLİĞİ”
Ayşe Tokyaz…
Henüz 22 yaşında bir üniversite öğrencisiydi. Yaşamının baharındaydı. Geleceği vardı. Düşleri, umutları, sevdikleri vardı. Ama bir “erkek” tarafından, sözde sevgilisi tarafından öldürüldü.
Bir kadın daha, bir soluk daha, bir umut daha susturuldu.
Ve biz yine aynı tümceleri yineliyoruz:
“Bir kadın daha öldürüldü.”
Ne ilk öldürülen bir kadın Ayşe. Ne de son olacak.
Alışmamalıydık. Alışmamalıyız. Ama artık bu cinayetleri numaralandırır olduk. Her bir kadın, bir istatistik olarak ekleniyor haber bültenlerine. Ve biz hep bir sonraki kadını bekler gibiyiz. Bu suskunluk, bu umarsızlik, bu alışkanlık en az cinayet kadar korkunç değil mi?
Ayşe’nin ölümü, yalnızca onun ölümü değildir. Bu ülkede “kadın” olduğu için her gün korkuyla yaşayan milyonların ortak yarasıdır. Her gece eve dönerken arkasına bakan, sokakta adımlarını hızlandıran, tanımadığı bir bakışta tedirgin olan tüm kadınların ölümü Ayşe’nin ölümüyle birlikte yankılanır.
Erkek şiddeti bireysel değil, sistematiktir. Kadın cinayetleri “anlık öfke”yle açıklanamaz. Bu şiddetin arkasında, kadını “mülk”, “mal” ya da “ait olunan” bir varlık olarak gören ataerkil kültür vardır. Yargının, güvenliğin suskunluğu vardır. Cezasızlık, caydırıcılığın yokluğu vardır. Kadınların çığlığı duyulmadıkça bu cinayetler sürecektir.
Kimileri buna “Bu bir bireysel olay” der. Oysa biz biliyoruz: Her kadın cinayeti, organize bir suskunluğun, görmezden gelmenin sonucudur.
Artık yeter. Artık bir kişi daha eksilmesin, öldürülmesin, şiddet görmesin kadınlar.
Bu ülkede kadın olmak, yaşamak için savaşmak demek olmamalı.
Kadınlar yaşamak istiyor. Korkmadan, sevilerek, eşit olarak… Sadece birey olarak var olmak istiyorlar.
Ayşe’nin düşlediği , tasarladığı yaşam, yaşatılamadı ona. Ama belki onun ardından, bir kadının daha düşleri, umutları yaşasın diye susmamak, direnmek, örgütlenmek gerek.
Çünkü bir kadın daha eksilirse, hepimiz eksiliyoruz.
Zeki BAŞTÜRK