Lütfü Şahsuvaroğlu’ndan Sert Eleştiri: “Bu Kadar Tahribatı Düşman Orduları Yapmazdı!”

Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Şahsuvaroğlu, çevre ve doğal varlıkların yok edilmesine dair sert bir çıkış yaptı. Nazilerin bile doğaya daha fazla saygı gösterdiğini belirten Şahsuvaroğlu, Türkiye’de uygulanan politikaları hem alaycı hem de eleştirel bir dille hicvetti. Açıklamalarında, çevre, orman, mera, su ve toprak kıyımı üzerinden iktidara yüklendi; tarihi referanslar ve şiirsel göndermelerle hafızalara kazınacak bir çıkış yaptı.

---

 “Nazi Almanyasında bile çevre tartışılırken, bizde doğa pervasızca talan ediliyor!”

Şahsuvaroğlu, ünlü tarihçi Joachim Radkau’nun “Doğa ve İktidar” adlı eserine atıfta bulunarak, Nazi rejiminde bile çevresel hassasiyetin devlet politikalarında yer aldığını, otoyolların ve tren yollarının doğaya zarar vermemesi için kamusal tartışmalar yürütüldüğünü hatırlattı:

“Nazi Almanyasında bile çevreyi yok edecek projelere devlet daireleri dur diyebiliyordu. Bugün ise sözüm ona demokratik, halkçı bir sistemde yaşıyoruz ama çevreye karşı yapılan tahribatı gören yok. Doğa; sermayeye, inşaata, maden lobisine peşkeş çekiliyor.”

REKLAM ALANI

---

“Zeytinliklerimizi koruyoruz öyle mi? Sulak alanlarımız güvende mi gerçekten?”

İronik bir dille yapılan açıklamada Şahsuvaroğlu, mevcut iktidarın çevre politikalarını propagandayla kamufle ettiğini, ancak gerçekte felaket düzeyinde tahribatlara yol açtığını vurguladı:

“Biz zeytinliklerimizi koruyormuşuz! Rezerv yasaya karşıymışız! Fırat’ı zehirleyen altın madenini kapatmışız! Kanadalı madenciden tazminat almışız! Meralarımızı vahşi madencilikten kurtarmışız! Hani nerede bunlar? Bunlar olsa olsa, seçime dönük algı operasyonudur. Gerçeklikten uzak, utanmazca kaleme alınmış senaryolardır.”

---

 Osmanlı’ya, Âkif’e, Fatih’e Saygıysa, Önce Doğayı Koru!

Tarihe ve kültürel değerlere sıkça atıf yapan siyasi dilin içinin boşaltıldığını savunan Şahsuvaroğlu, Fatih Sultan Mehmet’in “ormanımdan ağaç kesenin başını keserim” sözünü anımsatarak, bugünkü iktidarın bu mirasa ihanet ettiğini söyledi.

“Biz Fatih’in torunlarıyız diye nutuk atıyorlar, ama Kaz Dağları’na, Munzur’a, Artvin’e, İkizdere’ye, Salda’ya, Akbelen’e reva görülen zulüm ortada. Bu halk kandırılıyor, hem de değerleri üzerinden.”

---

“Bu kadar kötülüğü düşman orduları yapmazdı!”

Açıklamasının sonunda hem hiciv hem de acılı bir öfkeyle seslenen Lütfü Şahsuvaroğlu, mevcut çevre politikalarının bir yıkım rejimine dönüştüğünü söyledi:

“Bir ülkeye bu kadar kötülüğü düşman orduları yapmaz yahu! Ne orman kaldı, ne mera, ne temiz su kaynağı. Ekolojik denge bozuldu, yer altı ve üstü kaynaklar kurudu. Hicvettim ama adınıza utandım.”

Lütfü Şahsuvaroğlu’nun açıklamaları, sadece bir siyasi eleştiri değil; aynı zamanda Türkiye’nin çevre politikaları konusundaki ikiyüzlülüğüne karşı bir vicdan çığlığı. Nazilere atıf yapacak kadar ileri giden bu çıkış, Zafer Partisi’nin çevre duyarlılığını radikal biçimde öne çıkarma çabası olarak da okunabilir.