Zeki Baştürk’ten Siyasete Ayna Tutan Yazı: “Yeniden Göz Göze Gelmenin Zamanı Gelmedi mi?”

Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Zeki Baştürk, kaleme aldığı son yazısında Türkiye’de siyaset kurumunun içine düştüğü güven bunalımını, anlamlı bir dil çözümlemesiyle gözler önüne serdi. “Birbirinizin yüzüne bakmayacaksınız” sözüyle başlayan siyasi atışmaları merkezine alan Baştürk, asıl meselenin sadece siyasi çekişme değil, toplumla kurulan göz temasının yitirilmesi olduğunu vurguladı.
“Yüzünü Halka Dönen Yok, Gözünün İçine Bakan Kalmadı”
Baştürk’ün yazısı, siyaset dilindeki çelişkileri yalnızca retorik boyutunda değil, ahlaki ve demokratik zemin açısından da sorguluyor. Yazının temel sorusu çarpıcı:
“Kime bakıyor bu siyaset? Kimin gözünün içine?”
REKLAM ALANI
Siyasetin halktan uzaklaştığı, yüzünü çevirdiği bir ortamda seçmenin yalnızlaştığını belirten Baştürk, göz temasının bile bir cesaret işareti olduğunu vurguluyor:
“Gerçek siyaset, halkın gözünün içine bakarak konuşmayı, hatalardan utanmayı ve yüzleşmeyi gerektirir.”
Demokrasiye Kayyum Darbesi: “Seçmenin Gözünün İçine Bile Bakmadan…”
Yazıda, seçimle göreve gelen belediye başkanlarının idari kararlarla görevden alınması, halk iradesine yapılan açık bir saygısızlık olarak tanımlanıyor. Bu durum sadece yöneticilere değil, onları seçen milyonlara karşı yapılmış bir yok sayma biçimi olarak değerlendiriliyor:
“Bir belediye başkanını görevden almak, yalnız o kişiye değil, onu seçen yüz binlerce yurttaşa da bakmamaktır.”
Baştürk’e göre, halkın oyunu hiçe sayan, onun kararına güvenmeyen bir yönetim biçimi, demokrasiden söz edemez. Demokrasi, sadece sandıktan çıkmak değil, sandığa saygı duymaktır.
Sansür, Baskı, Göz Temasından Kaçış
Zeki Baştürk, aynı yazıda gazetecilerin, sanatçıların, akademisyenlerin susturulmasına da değiniyor. Eleştirel seslerin medya ve kamusal alandan tasfiye edilmesini, toplumu “kör ve sağır” bırakma girişimi olarak tanımlıyor.
“Eleştiriye tahammül edemeyen bir siyaset anlayışı, halkın gözünün içine bakamaz. Çünkü o gözlerde sorular, öfke, umut ve hesap sorma isteği vardır. Kaçışın nedeni budur.”
Çözüm: Göz Temasıyla Gelen Demokrasi
Zeki Baştürk, yazısını şu çağrıyla tamamlıyor:
“Siyasetin, halkla birlikte yapılması gerekir. Ancak yüzünü halka dönenler, onunla göz göze gelebilir. Bugün siyasette eksik olan da budur: göz göze gelme cesareti.”
Sonuç:
Siyaset Güven Vermiyorsa, Nedeni Halka Bakamamasıdır**
Zeki Baştürk’ün yazısı, siyasete ve kamu yönetimine dair güçlü bir etik sorgulama niteliği taşıyor. Kayyum atamaları, baskıcı uygulamalar ve göz temasından kaçan siyaset, Türkiye’de demokrasinin en zayıf halkası olarak önümüzde duruyor.
Halkın gözünün içine bakmak, sadece bir bakış değil; bir sorumluluk, bir yüzleşme ve bir cesaret işidir.
Sosyal Medya Özeti (X / Instagram için)
“Gerçek siyaset, halkın gözünün içine bakmaktır.
Kayyumlarla, sansürle, baskıyla nereye kadar?
Zeki Baştürk yazdı: ‘Yeniden göz göze gelmenin zamanı gelmedi mi?’”İşte o yazı…
BAKMAK MI, GÖRMEK Mİ?
Günlerdir bir tartışma sürüp gidiyor. Kimi diyor ki: ” “Birbirinizin yüzüne bakmayacaksıniz.” Öbürü hemen yanıtlıyor: ” Biz birbirimizin gözünün içine bakıyoruz “.
Kim hakli ? Kim haksız? Buna yazının sonunda sizler karar vereceksiniz.“Birbirinin yüzüne bakmamak” ile “birbirinin gözünün içine bakmak”… Dilimizin derinliklerinden gelen bu iki deyim, yalnızca bireysel ilişkileri değil, toplumsal ve siyasal ilişkileri de açıklamaya yeter. İlki, kırgınlığı, güvensizliği, utanmayı ya da düşmanlığı anlatır. Öbürü ise içtenliği, , cesareti, dürüstlüğü… Birbirine yüz çevirmekle, birbirinin gözünün lclne bakmak arasında ince bir çizgi vardır. O çizgi bugün siyasetin tam ortasından geçiyor.
Toplumu yönetenlerin, yönetilenlere bakışıdır aslında burada sözü edilen konu. Yüzüne bile bakmadığı halkı, seçim zamanı birden animsayan siyasetçilerin içtenliği sorgulanmalıdır. Oysa halk, sadece oy veren değil; gözünün içine bakılması gereken, derdi dinlenmesi, sesi duyulması gereken bir varlıktır.
Ne yazık ki günümüz siyasetinde birbirinin gözünün içine bakmak yerine sırt dönmek yaygınlaştı. Mecliste karşıt görüşlü iki vekil birbirine bakmaz oldu. Toplumsal kutuplaşma, kamplara ayrılmış bakışlarla derinleşti. “Öteki”nin gözünün içine bakamayan, onu anlamaya da yanaşmaz. Çünkü göz teması, insanı insana yaklaştırır; benzerlikleri gösterir, empati doğurur.
Birbirinin yüzüne bakamayanların çoğaldığı bu iklimde, siyaset güven vermemeye başladı. Sözlerin içi boşaldı. Halk, “yüzüme bakan yok” diyerek yalnızlığa itildi. Oysa gerçek siyaset, halkın gözünün içine bakarak konuşmayı, dürüstlükle yüzleşmeyi, hatalardan utanmayı gerektirir.
Siyasi iktidarların en büyük sınavı, yalnızca seçim kazanmak değil; yüzüne bakacak yüzü bırakmak, halkın gözünün içine bakabilecek cesareti göstermektir.
Şimdi sormak gerek: Kime bakıyor bu siyaset? Kimin gözünün içine?
Yanıtı cok açık ve nettir:
Yeniden birbirimizin gözünün içine bakabileceğimiz bir siyaset için, yüzünü halka dönen, gözünü halkın gözünden kaçırmayan bir yönetime gereksinmemiz var.Bugün Türkiye’de siyasetin geldiği nokta, bu iki deyim üzerinden sorgulanmayı fazlasıyla hak ediyor. Halkın oyuyla seçilen belediye başkanları, idari kararlarla görevden alınıyor; yerlerine halkın seçmediği, merkezi iktidarın atadığı kayyumlar getiriliyor. Bu durum açıkça halkın iradesine sırt dönmektir. Bu, seçmenin yüzüne bakmamaktır.
Peki kim kime bakmıyor?
Merkezî iktidar, kendisinden farklı düşünen, farklı bir siyasi çizgide duran yerel yönetimlere bakmıyor. Onların halk nezdinde kazandığı meşruiyeti tanımıyor. Oysa demokrasi, halkın iradesine saygı duymakla başlar. Bir belediye başkanını görevden almak, yalnız o kişiye değil, onu seçen yüz binlerce yurttaşa da bakmamaktır, hatta onları yok saymaktır.
Aynı biçimde, muhalif seslerin, gazetecilerin, aydınların, sanatçıların susturulması; televizyon ekranlarından, sosyal medyadan uzaklaştırılması, toplumu kör ve sağır yapma çabasıdır. Eleştiriye tahammül edemeyen bir siyaset anlayışı, halkın gözünün içine bakamaz. Çünkü o gözlerde sorular, öfke, umut ve hesap sorma isteği vardır. Kaçışın nedeni budur.
Siyasetin, halktan değil; halk adına değil; doğrudan halkla birlikte yapılması gerekir. Ancak yüzünü halka dönenler, onunla göz göze gelebilir. Bugün siyasette eksik olan da budur: göz göze gelme cesareti.
O zaman sormak gerekir: Belediye başkanlarını görevden alanlar, halkın gözünün içine nasıl bakacak? Sansürle, baskıyla konuşanları susturanlar, geleceğe nasıl hesap verecek?
Çözüm bellidir:
Kayyumların değil, halkın iradesinin konuştuğu; baskının değil, özgür düşüncenin yeşerdiği bir demokrasi için…
Yeniden birbirimizin gözünün içine bakmanın zamanı gelmedi mi?Zeki BAŞTÜRK