Zeki Baştürk Kaleme Aldı: Dalgalar Neden Hep Karşı Kıyıları Vurur?

Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Zeki Baştürk, denizin büyüleyici doğası üzerinden insan psikolojisine ve yaşam felsefesine dair etkileyici bir yazıya imza attı. “Dalgalar Neden Hep Karşı Kıyıları Vurur?” başlıklı yazısında Baştürk, denizin dingin yüzeyinin ardındaki hareketi, insanın içsel dünyasıyla eşleştirerek anlamlı bir sorgulama yapıyor.
Baştürk, deniz kıyısında oturmanın verdiği huzuru ve dalgaların kayalara çarpan sesinin insanda bıraktığı derin etkiyi anlatırken, doğadaki bu basit gibi görünen olayın aslında yaşama dair büyük bir metafor taşıdığına dikkat çekiyor.
Yazısında, “Dalgalar hiçbir zaman başladıkları yerde kalmaz. Hep ilerler, hep bir yere ulaşmak ister gibidir. Tıpkı insanlar gibi…” diyerek, insanların da içlerinde biriktirdiği duyguları ve düşünceleri bir yerlere ulaştırma çabasını vurguluyor. Baştürk’e göre, her dalga gibi her söz, her davranış da mutlaka bir kıyıya ulaşır ve ardında bir iz bırakır.
Bu derinlikli yazı, okurlarını hem düşünmeye hem de kendi iç dünyalarını sorgulamaya davet ediyor. Baştürk, doğadan aldığı ilhamla insan ruhunun dalgalı yönlerini incelikle işliyor.
Dalgalar Neden Hep Karşı Kıyıları Vurur?
Denizleri sevmişimdir her zaman. Deniz kıyısında oturmak, maviliklere bakmak, kumsalda yürümek büyük keyif verir bana. Mutlu olurum. Hele dalgaların kayalıklara çarptığında çıkardığı ses, göğe yükselen sular büyüler beni. Sanırım hepiniz etkilenirseniz bu görsel şölenden.
Deniz kıyısında otururken dalgaların hep karşı kıyıya doğru gittiğini fark ettiniz mi? Rüzgârın yönü, suyun akışı, dünyanın dönmesi… Hepsi bu doğal eylemin içinde birer etken. Ama aslında dalgaların hareketi sadece fiziksel değil; bu hareketin içinde yaşama ilişkin derin bir anlam da gizli.
Dalgalar hiçbir zaman başladıkları yerde kalmaz. Hep ilerler, hep bir şeye ulaşmak ister gibidir. Bir kıyıdan doğar, diğerine varmak ister. Tıpkı insanlar gibi… İçinde birikeni, taşıdığı duyguları, acıyı ya da sevgiyi alır da götürür başka bir yere. Belki bir yüreğe, belki bir dosta, belki de hiç ulaşamayacağı düşlere.
Peki ya biz? Biz neden hep kendimize yönelmektense, başkalarının kıyılarına çarparız? Neden sözlerimiz, tepkilerimiz, kırgınlıklarımız hep başkalarına yönelir? Çünkü tıpkı dalgalar gibi biz de biriktiririz. İçimize sığmayan ne varsa, dışa taşar. Bazen ayırdında bile olamayız. Ama her sözcük, her davranış bir kıyıya değer. Ve her dalga bir iz bırakır ardında.
O yüzden belki de şunu sormalıyız kendimize: “Ben hangi kıyıyı vuruyorum?” Sesim, sözüm, davranışım kimi yaralıyor, kimi onarıyor? Unutma; dalgalar güçlüdür ama kıyılar duyarlıdır. Sürekli vuran dalga, en sert kayayı bile yıpratır zamanla.
Bu yüzden biraz durmayı, biraz dinmeyi, biraz da içimize dönmeyi öğrenmeliyiz. Her duygu paylaşılmak zorunda değil, her öfke haklı değil, her yönelim doğru değil. Belki de dalga olmadan önce, deniz olmayı öğrenmeliyiz. Dingin, derin ve kapsayıcı…
Ve unutmadan… Dalgalar hep karşı kıyıyı vurur ama sonunda hep kendi denizine geri döner. Çünkü ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş, insan eninde sonunda yine kendine çarpar.
Aslında siyasetin içinde bulunduğu durum, liderlerin tavrı benim bu yazıyı yazmama neden oldu. Her biri karşıya vuruyor. Hem de olanca gücüyle. Hiç biri özeleştiri yapmıyor. Dalgalar geri çekilirken de alıp götürür kimi şeyleri. En çok vurandan götürüyor sanırım.
Denizler gibi mavi, denizler gibi sonsuz günleriniz olsun. Kayalıklara çarpmayın.