Koltuk Sevdası mı, Halkla Yürüyüş mü?

  • 26 Haziran 2025
Koltuk Sevdası mı, Halkla Yürüyüş mü?

Zeki BAŞTÜRK – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı

“Onüç yıl yönettim. Yine yönetirim” diyor bir koltuk sevdalısı.
Ben de bu cümleyi duyunca kalemi elime almak zorunda hissettim kendimi. Çünkü yönetmek, sadece bir makamın rutubetli koltuğunda oturmak değildir.

Yönetmek; anlamaktır, hissetmektir, halkla birlikte yürümektir. Masa başında süslü raporlar yazmak, rakamlarla pembe tablolar çizmek değil, çamura batmış yolları, umutsuz gözleri, boş tencereleri görmektir.

REKLAM ALANI

Bugün koltuklara tutunmak için siyaseti meslek değil kişisel mülkiyet sananlar çoğaldı. Bir kez oturdular mı, kalkmak bilmiyorlar. Halkı unuttular, sokaktan koptular, dert dinlemeyi ayıp sayar oldular. Yönetmeyi; emir vermek, afiş astırmak, kendi fotoğrafını daha büyütmek sandılar.

Gerçek yönetici; sofralara oturur, tarlaya iner, işçinin elini sıkar, annelerin gözyaşını siler. Kibrini değil, vicdanını taşır omzunda. “Ben yaptım oldu” demez, “Beraber yapalım” der. Koltuğa değil, halkın kalbine yaslanır.

Çünkü yönetim bir unvan değil, bir onurdur.
Bir milletin yükünü taşımaktır. Bir çocuğun geleceğini aydınlatmaktır.
Ve o yük, sadece halkla birlikte yürüyerek hafifler.

Evet, on üç yıl oturmuş olabilirsin. Ama neye oturdun, neye kalkamadın, hangi yaraya merhem oldun? Halk hatırlar.
Unvanlar değil, iz bırakanlar yaşar.

O zaman soralım tekrar:
Yönetmek gerçekten sadece koltukta oturmak mıdır?
Yoksa halkla birlikte ayağa kalkmak mı?

Karar sizin.
Ama tarih, yalnız halkla yürüyenleri yazar.

İşte o yazı

” Onüç yıl yönettim.  Yine yönetirim” demiş bir koltuk sevdalısı. Bana da bu yazıyı yazmak düştü.

Yönetmek… Sözlükteki anlamıyla bir grubu, kurumu, toplumu belli hedeflere ulaştırmak için kararlar almak, uygulamak ve yön vermek demektir. Ancak gerçek yaşamda  bu tanım çoğu zaman bir unvanın ya da bir koltuğun gölgesinde unutulur. Oysa yönetmek, sadece koltukta oturmak değildir. Yönetmek; anlamak, duyumsamak, sorumluluk almak, halkla birlikte yürümektir.

Koltuk, bir makamın simgesidir; evet. Ama o koltukta oturmak, ülkenin sorunlarına göz kapamak anlamına gelirse, o koltuk değerini yitirir. Çünkü yönetim, masa başında yazılan raporlarla değil, sahada halkla birlikte atılan adımlarla yapılır. Gerçek bir lider, halkının gözlerinin içine bakar; sofralarına konuk  olur, dertlerini dinler ve çözüm üretir.

Bugün birçok ülkede yönetim anlayışı, koltuk sevdasına indirgenmiş durumda. Bir kez oturuldu mu, kalkmak istemeyenler, halktan uzaklaşanlar, çevresine duvar örenler çoğalıyor. Oysa yönetici dediğimiz kişi, halkın hizmetçisi  olmalıdır; efendisi değil.

Bir ülkeyi yönetmek, salt ekonomi tablolarını okumak değildir. O tabloyu yaşayan insanların yüzündeki çizgileri de okuyabilmektir. İşsizliği bir rakam olarak değil, evine ekmek götüremeyen bir babanın çaresizliğini  görebilmektir. Kadınların şiddet gördüğü bir ülkede yasaları raflara kaldırmak değil, kadınların yanında durmaktır yönetmek. Gençlerin umutsuzca göç yollarına düştüğü bir ülkede sadece istatistik açıklamak değil, onlara umut olmaktır.

Gerçek yönetici, eleştiriden korkmaz; tersine o eleştiriyi kendini geliştirmek için kullanır. Kibirle değil alçakgönüllülük  ile yürür. “Ben” değil “biz” dilini kullanır. Bir ülkeyi yönetmek, yeri geldiğinde “sorumluluk bana ait” diyebilmeyi gerektirir.

Siyasette koltuk, geçicidir. Asıl kalıcı olan, halkın gönlünde bırakılan izdir. Bir liderin büyüklüğü, kaç yıl o koltukta oturduğu ile değil, o yıllar boyunca kaç yüreğe dokunduğu ile ölçülür.

Bu nedenle soralım kendimize: Yönetmek gerçekten sadece koltukta oturmak mıdır? Yoksa halkla birlikte ayağa kalkmak mı? Yanıtını sizler verin.

Zeki BAŞTÜRK

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ