Ekmek Kokusu, Ana Kokusu Gibidir

Zeki Baştürk – Bursa Vatan Medya Grubu
Ekmek…
Ne kadar sade, ne kadar derin bir kelime.
Bugün yolda yürürken bir ağacın dalına iliştirilmiş bir poşet gördüm. Şeffaf bir torbanın içinde üç somun ekmek… Askıda ekmek. Belki bir annenin, bir yaşlının, bir öğrencinin bugünkü umudu. Sağ elin verdiğini sol elin görmediği, sessizce yapılan bir iyilik. Reklam yok, poz yok, sosyal medya gösterisi yok. Sadece vicdan var, insanlık var.
Ama…
Bir ülkenin vatandaşlarını “askıda ekmek”e muhtaç hâle getiren sistemin kendisini nereye koyacağız? İnsanını bir başkasının vicdanına terk eden ekonomik anlayışı, yönetim biçimini, politik kararları nasıl temize çıkaracağız?
Ekmek sadece karın doyurmaz. O, bir annenin evladına sarılışındaki sıcaklıktır. Ekmek, bir işçinin sabah ayazında elinde tuttuğu umut, öğrencinin kantin sırasında beklerkenki hayalidir.
Ve ne yazık ki bugün bu kutsal değer, artık erişilemez bir lüks gibi sunuluyor.
Ekmek kuyruğu utançtır.
Askıda ekmek, insanlık adına örnek olduğu kadar, yönetenler adına bir utanç belgesidir. Çünkü oraya bırakılan ekmek, ihtiyaç sahibi için değil, çaresizliğe mahkûm edilen insanlar içindir.
[09:38, 6/25/2025] Yapay Zeka: Ben o üç ekmeği bırakana minnet duyarım. Ama o üç ekmeğe muhtaç edilen milyonlar adına da öfke taşırım.
Ekmek kokusu ana kokusudur, umut kokusudur.
Hiç kimse o kokudan mahrum bırakılmamalıdır.
İşte o yazı;
Ekmek Kokusu, Ana Kokusu Gibidir
Ekmek…
Ne kutsal bir sözcük.
Bugün arkadaşlarımla buluşmaya giderken bir ağaç dalına asılmış bir torba gördüm. Saydam bir torba içine konulmuş üç ekmek. Günümüzün söylenişiyle ” askıda ekmek”. Demek ki gereksinimi olanlar için bırakılmış üç ekmek. Sağ elin verdiğini sol elin görmediği bir iyilik örneği. Göstermeden, kimsenin gözünün içine sokmadan yapılan bir iyilik. İnsanca bir davranış. Güzel bir erdem.
Ya insanları ” askıda ekmek “e muhtaç edenlere ne demeli? İnsanları ekmeğinden yoksun bırakmak, başkalarının eline bırakacak duruma, koşullara, yönetim biçimine ne demeli! Gösterişten uzak iyilik yapanları ne denli kutluyorsam insanları bir lokma ekmeğe muhtaç edenleri de o denli kınıyorum.
Ekmek…..
Ne denli önemli, ne denli değerli , ne denli kutsal varlık.
Ekmeğini kazanmak için verilen emek, dökülen alınteridir ekmek.
Bazı kokular vardır, doğrudan yüreğe dokunur. Zamanın perdesini aralar, geçmişin en saf anılarını getirir insanın gözlerinin önüne. Ekmek kokusu da işte böyledir. Henüz fırından yeni çıkmış, dumanı üzerinde bir somun ekmek… O koku sadece açlığı bastırmaz, aynı zamanda ruhu doyurur. Çünkü o koku, sadece undan, sudan, mayadan gelmez. O kokunun içinde emek vardır, sabır vardır, sevgi vardır. En çok da ana vardır…
Ana kokusu, sevginin, sevecenliğin kokusudur. Koruyucu, besleyici, doyurucu… Tıpkı ekmek gibi. Bir çocuğun ilk güven limanı olan annenin sıcak kucağı ile sabahın erken saatlerinde fırından yükselen ekmek kokusu arasında tanımsız bir benzerlik vardır. İkisinin de varlığıyla insan kendini güvende duyumsar. Karnı doyar, yüreği ısınır.
Kimi için ekmek kokusu, çocukluğunun taş fırınlarını anımsatır. Kimi için annesinin tandır başında saçta pişirdiği yufkaları… Kimi için sabah okul yoluna düşmeden önce cebine sıkıştırılan bir parça sıcak somun… Herkesin anılarında ekmeğin, dolayısıyla da annenin izi vardır.
Çünkü biz, ekmeği kutsal bilen bir toplumuz. Ekmeği öpmeyi, yere düşerse üç kere öpüp başa koymayı annelerimizden öğrendik. Aç kalınca önce çocuklarına, sonra eşine pay eden annelerden… Sofraya son oturan, ama en önce kalkan annelerden… Onlar için ekmek, yalnızca bir gıda değil; sevginin, özverinin ve yaşamın ta kendisidir.
“Ekmek kokusu, ana kokusu gibidir” sözü, yalnızca bir benzetme değil; derin bir gerçeği dile getirir. O koku, açlığın değil, yaşamın kokusudur. O koku, bir annenin çocuğuna duyduğu sonsuz sevgi kadar içtendir, sıcaktır.
Ne zaman bir fırının önünden geçsem, burnuma gelen o mis gibi ekmek kokusuyla birlikte, annemin sıcak elleri gelir usuma. Ve içimden bir dilek, bir yakarış yükselir: Tanrı hiç kimsenin , ekmeğini ve anasını eksik etmesin.