Zeki Baştürk’ten Anlamlı Bir Hatırlatma: Yerli Malı Haftası, Simgesellikten Öteye Geçmeli
Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Zeki Baştürk, 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan Yerli Malı ve Tutum Haftası’na dair kaleme aldığı yazısında önemli bir farkındalığa dikkat çekti. Baştürk, bu haftanın artık okullarda sembolik etkinliklerle geçiştirildiğini, çocukların evden getirdiği birkaç meyveyle “yerli malı”nı tanımaya çalıştığını ancak bu tanışıklığın simgesel düzeyde kaldığını belirtiyor.
Geçmişte yerli malı kullanmanın bir gurur kaynağı olduğunu vurgulayan Baştürk, “Dalından kopardığımız elmayı, kendi ürettiğimiz ayakkabıyı büyük bir mutlulukla kullanırdık” diyerek, sadece ekonomik değil, kültürel bir bilincin de kaybolduğunu ifade ediyor.
Tutumun da cimrilik değil, geleceği düşünmek ve emeğe saygı anlamına geldiğini hatırlatan yazar, bu özel haftanın yeniden bilinçli bir toplumsal sahiplenmeyle değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
YERLİ MALI VE TUTUM HAFTASI: ADI VAR, KENDİSİ YOK
İçinde bulunduğumuz hafta (12- 18 Aralık) takvimlerde hâlâ Yerli Malı ve Tutum Haftası olarak duruyor. Okullarda kutlanıyor, sınıf panolarına renkli kâğıtlar asılıyor, çocuklar evden getirilen birkaç meyveyle “yerli malı”nı tanımaya çalışıyor. Ama bu tanışıklık, ne yazık ki artık sadece simgesel.
Bir zamanlar bu hafta içimizi ısıtırdı. Kendi ürettiğimiz ayakkabıyı giymekle gurur duyardık. Dalından kopardığımız elmayı, bahçeden topladığımız domatesi yerken başka bir mutluluk yaşardık. Yerli malı kullanmak yalnızca ekonomik bir seçenek değil, aynı zamanda bir onur sorunuydu. Tutum ise cimrilik değil; geleceği düşünmekti, emeğe saygıydı.
Bugün dönüp baktığımızda sormadan edemiyoruz:
Ne yerli kaldı ne de tutum. Haftanın sadece adı duruyor.
Her şey dışarıdan geliyor artık. Gıdadan ayakkabıya, tohumdan makineye dek… Kendi kendine yeten bir ülke olma gururu masallarda kalmış gibi anlatılıyor. Yerli üretim yerine dışalım özendiriliyor ; üretici değil, aracı kazanıyor. Tarlalar boş, fabrikalar sessiz, atölyelerin kapıları kilitli.
Bu tabloyu daha da acı yapan ise derinleşen eşitsizlik.
Bir yanda en pahalı marka ayakkabılarla övünenler,
diğer yanda çıplak ayakla hayata tutunmaya çalışanlar.
Bir yanda ithal meyveleri sofrasında “kalite” diye sunanlar, diğer yanda pazar yerlerinde atılanları toplayarak karnını doyurmaya çalışanlar.
Yerli Malı ve Tutum Haftası, tam da bu yüzden artık bir kutlama değil, bir anımsatma olmalı. Neleri , nasıl yitirdiğimizi ve kimlerin kazandığını sorgulatan bir hafta… Çünkü yerli üretim yoksa bağımsızlık eksiktir; tutum yoksa yarın belirsizdir.
Çocuklara bu haftayı anlatırken yalnızca meyve götürmelerini istemek yetmez. Onlara, bir ülkenin kendi emeğine sahip çıkmadığında nasıl yoksullaştığını, üretmeden tüketmenin nasıl bir çıkmaz olduğunu da anlatmak gerekir.
Aksi halde Yerli Malı ve Tutum Haftası, adı olan ama ruhu çoktan terk etmiş bir takvim notu olarak kalmaya devam edecek.
Adı var ama kendi yok olan haftaları anmak ya da kutlamak yerine gerçekleri anlatalım ve konuşalım.
Yerli malı kullanacağımız günlerin geleceği umudu ve dileğimle mutlu pazarlar hepinize.
Zeki BAŞTÜRK
