“Utanmıyoruz, Gurur Duyuyoruz!”

  • 13 Aralık 2025
“Utanmıyoruz, Gurur Duyuyoruz!”

Zeki Baştürk – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazısı

Kayırmacılık, cinsel taciz, çocuk istismarı, kadın cinayetleri… Bu ülkenin yüreğini dağlayan, ama ne yazık ki gündemin en tepesine tırmanmakta bile zorlanan ağır meseleler.

Bir yanda Meclis’te bütçe görüşmeleri; diğer yanda asgari ücretin ne olacağı, emeklilere zam yapılıp yapılmayacağı gibi milyonları ilgilendiren temel konular sessizce, adeta fısıltıyla geçiştiriliyor.

Ama ekranlar neyle dolu?
Ahlaki çöküşü normalleştiren açıklamalarla.
Yolsuzluğu görmezden gelen kayıtsızlıkla.
Ve en kötüsü: Vicdanını kaybetmiş bir toplumsal yapı ile.

“Bu yaşananlardan hiç utanmıyor musunuz?” diye soruyor birileri…
Öbür taraftan gelen yanıt ise içler acısı:
“Utanmıyoruz. Gurur duyuyoruz.”

İşte bu yanıt, bu ülkenin en büyük çöküşüdür.
Utanması gerekenlerin ekranlara çıkıp övündüğü, sorumluluk almak yerine alkış beklediği bir düzenin içindeyiz.

O yüzden bugün ne asgari ücret konuşulabiliyor ne emeklinin sofrası.
Çünkü vicdan, konuşulmaz hâle getirildi.
Kimi için utanç, artık bir erdem bile değil.

İşte o yazı…

Kayırmacılık…Cinsel taciz…Çocuk istismarı…Kadın ölümleri…Günümüzün gündemi. Bütçe görüşmeleri,  asgari ücretin belirlenmesi, emeklilere yapılacak ya da yapılmayacak artışlar gündem dışı kaldı.

Kimileri soruyor: “Bu yaşananlardan hiç utanmıyor musunuz?” diye. Öbürü de yanıtlıyor yüksek perdeden.
“Utanmıyoruz.  Gurur duyuyoruz”

İnsan, kimi zaman en büyük yanılgılarını bir erdemmiş gibi sahiplenir. Tarih boyunca böyle olmadı mı? Yanlışları doğruların yerine koyan, hatayı başarı gibi pazarlayan, gücü gerçeğin  üstünde tutan anlayışlar hiç eksik olmadı. Bugün ise bu anlayış, siyasal ve toplumsal yaşamın tam ortasına yerleşmiş durumda. Öyle ki, utanç verici bir olay yaşandığında, olması gereken öfke ve yüz kızarması yerine, bir anda “gururlandık” deniliyor.

Peki insanlar utanç verici bir şeyden gurur duyabilir mi?
Evet, duyuyorlar. Çünkü gerçek ile algı arasındaki çizgi artık bulanık. Çünkü utanç üretmesi gereken davranışlar, güçlü bir propaganda ile başarı öyküsüne  dönüştürülebiliyor. Çünkü toplumsal belleğimiz törpülendi; neyin doğru, neyin yanlış olduğu sürekli olarak yeniden tanımlanıyor.

Bugün yoksulluk rekor kırarken, birileri “refahımız artıyor” diye gurur duyabiliyor. Emeğin değeri düşerken, “büyüme” masallarına sevinç gösterileri yapılabiliyor.
Adalet arayışı sürünürken, “dünya bize hayran” diye manşetler atılabiliyor.

Yoksullukla mücadele edemediği için gıda yardımlarına muhtaç  kalan insanlar, yardım kolisini alan yöneticileri alkışlıyor; “utanmıyoruz, gurur duyuyoruz” diyor. O kolinin aslında alın terinin, hakkının, yıllarca ödenmiş vergilerin bir geri dönüşü olduğunu unutarak…

Siyasal iktidarlar da bu duyguyu beslemekten büyük haz duyuyor. Çünkü gurur duyan kitle, sorgulayan kitle değildir. Yüzleşmek istemeyen toplumlar, hatalarıyla konuşan değil, hatalarını örten toplumlara dönüşür. Bu yüzden politikacılar, en sıradan hizmetleri bile “tarihi başarı” diye sunar; en büyük başarısızlıklar bile “dış güçlerin oyunu” diye aklanır.

Toplumun bir kesimi de bu masallara inanmayı seçer. Çünkü inanmak, gerçeğin acısıyla yüzleşmekten daha kolaydır. Gurur duymak, utanç duymaktan daha az yorucudur. Kimi zaman insan, gerçeklerin  karanlığında kaybolmamak için kendine bir avuntu  uydurur: “Biz iyiyiz. Her şey yolunda. Utanılacak bir şey yok.”

Oysa bir toplumun ilerlemesi, utançlarını sahiplenmesiyle olasıdır. Yanlışların görmeyen topluluklar, aynı çukura defalarca düşer. Utanmanın kendisi bile bir erdemdir; çünkü yanlışın  ayırdında olduğumuzu gösterir.

Bu yüzden bugün gereksinim   duyduğumuz şey gurur değil, yüzleşmedir. Gerçeği konuşmak, yanlışı kabullenmek, değerlerimizi yeniden oluşturmak….

Belki o zaman “utanmıyoruz” demek yerine, gerçekten gurur duyabileceğimiz bir ülkeyi hep birlikte kurabiliriz.

Zeki BAŞTÜRK

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ