Sendikacı Veli Beysülen: “2025, Emekçiler İçin Kaybın Derinleştiği Bir Yıl Oldu!”

  • 08 Aralık 2025
Sendikacı Veli Beysülen: “2025, Emekçiler İçin Kaybın Derinleştiği Bir Yıl Oldu!”

Emek dünyasının deneyimli ismi, sendikacı Veli Beysülen, 1 Ocak 2025 tarihinde kaleme aldığı “2025 Yılı Emekçiler İçin Zor Bir Yıl Olacak” başlıklı yazısında yaptığı öngörülerde haklı çıktı. Beysülen, hükümetin sürdürdüğü anti-emek politikalarının bedelini emekçilerin ağır şekilde ödediğini vurguladı.

Beysülen’in ifadelerine göre, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve ekibinin uyguladığı kemer sıkma politikaları, ücretlerin sadece beklenen enflasyona göre belirlenmesine neden oldu. Bu da maaşların, reel olarak erimesi anlamına geliyor. Çalışanların ve emeklilerin alım gücü dramatik şekilde düşerken, sosyal refah seviyesi hızla geriledi.

Asgari ücret resmen eridi!
2025 yılına 22.104 TL ile başlayan asgari ücret, yıl boyunca artırılmadı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı %31’lik yıllık enflasyon oranı dikkate alındığında, asgari ücretlinin maaşının alım gücü %69 seviyesine düştü. Bir başka deyişle, Ocak’ta 100 TL eden maaş, Aralık’ta 69 TL’ye denk geliyor.

Veli Beysülen, yıl sonu itibarıyla asgari ücretin 6.631 TL tutarında satın alma gücü kaybı yaşadığını belirterek şu çağrıyı yaptı:

“Zamlar bu kaybı telafi etmeli. Asgari ücretin 22 bin TL olduğu söyleniyor ama reel karşılığı bugün sadece 15.473 TL. Emekçiye sadaka değil, hakkı verilmeli.”

Ekonomik kriz ve yüksek enflasyon altında ezilen milyonlarca çalışanın ve emeklinin gözü şimdi yapılacak yeni düzenlemelerde. Beysülen’e göre, bu zam döneminde “rakam oyunları” değil, gerçekler ve adalet konuşmalı.

ASGARİ ÜCRET TOPLU PAZARLIKLA BELİRLENMELİ!

Malum aralık ayına yani yılın son ayına girdik. Aralık ayı, bir sonraki yıl içinde ülkede uygulanacak asgari ücretin belirlendiği ay olmasından dolayı tartışmaların bu konu üzerine yoğunlaştığı aydır.

1 Ocak 2025 tarihinde yayınlanan, “2025 YILI EMEKÇİLER İÇİN ZOR BİR OLACAK” başlıklı yazımda, hükümetin izlediği anti emek ekonomi politikasından dolayı 2025 yılında emekçilerin kayıplarının artacağını belirtmiştim. Yazıda, ücretlerin ekonominin direksiyonunda oturan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile ekibinin uyguladığı kemer sıkma politikası nedeniyle, gerçekleşen değil beklenen enflasyon kadar arttırılması, çalışanlar ile emeklilerin reel kayıplarının artarak devam etmesine yol açtığını, bir başka deyişle, halkın büyük çoğunluğunun alım gücünün hızla eridiğini ifade etmiştim. Nitekim 2025 yılı çalışanlar ile emekliler için oldukça sıkıntılı geçti. Yüksek enflasyona rağmen yıl içinde artırılmayan asgari ücret, %30’un üzerindeki resmi enflasyon oranı nedeniyle hızla eridi. Söz gelimi 1 Ocak 2025 tarihinde 22.104 lira olarak uygulanan asgari ücret, TÜİK’in açıkladığı %31 seviyesindeki son bir yılın enflasyonuna göre, yıl içinde bu oranda eriyerek %69 seviyesine geriledi. Yani asgari ücretlinin ocak ayında aldığı 100 liradan elinde şimdi 69 lira var. 2025 yıl sonu enflasyonu tahminen yüzde 30 olarak gerçekleşecek. Bu, oran yılbaşında 22.104 lira olan asgari ücretin yıl sonunda 6.631 lira satın alma gücü kaybına uğraması anlamına geliyor. O zaman, rakam oyunları ile düşük açıklanan resmi enflasyon oranına göre bile mevcut asgari ücretin satın alma gücü 15.473 liraya gerilemiş bulunuyor. Bu durumda yapılacak zam öncelikle bu kaybı gidermeli.

Öte yandan her ay çalışanların geçim koşulları ile temel ihtiyaç maddelerinin fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla düzenli olarak açlık ve yoksulluk sınırları hesaplayıp açıklayan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), 2025 Kasım ayı araştırmasının sonucunu açıkladı. Yapılan açıklamaya göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması yani açlık sınırı 29.828 lira, gıda harcamasının yanı sıra giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplamı yani yoksulluk sınırı 97.158 lira olurken, bekâr bir çalışanın yaşam maliyeti ise 38.751 liraya yükseldi.

Geçen yıl, belirlenen asgari ücrete dair açıklamalar yapan TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, devlet, işveren ve işçi tarafını temsilen 5’er kişinin katıldığı mevcut  komisyon yapısı değişmediği taktirde bundan sonra işçi tarafını temsilen masaya oturmayacaklarını açıklamıştı. Son olarak hükümet adına masaya sasece bir temsilcinğm oturması için düzenleme yapılacağı TÜRK-İŞ’e iletildi. Ancak TÜRK-İŞ bunun için düzenleme yapılmasını beklediği yönünde açıklama yaptı. Bu yazının yazıldığı saatlerde komisyonun 12 Aralık 2025 tarihinde ilk toplantısını yapmak üzere, bakan tarafından toplantıya çağrıldığı haberleri basına düştü. Komisyonun yapısına dair düzenleme ise komisyon toplantısında yapılacakmış.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi  (DİSK-AR) hazırladığı Asgari Ücret 2026 başlıklı raporda önemli tespitlerde bulunup öneriler sunuyor. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun 1 Aralık tarihinde, “2026 asgari ücret araştırması ile karşınızdayız” diyerek kamuoyuyla paylaştığı raporun önemli bulduğum özet bulgularını olduğu gibi aşağıya alıyorum:

▪︎ Komisyon yapısından önce kural gereklidir. Asgari ücretin tespitinde bu iki kural temel olmalıdır:

▪︎ Evrensel standartlara uygun olarak asgari ücret sadece işçinin kendisi için değil, bakmakla yükümlü oldukları da (hanehalkı veya ailesi) göz önüne alınarak, asgari ihtiyaçları dikkate alınarak hesaplanmalıdır. Bu hüküm mevzuata yazılmalıdır.

▪︎ Asgari ücret; genel ücret düzeyi, ve ülke ekonomisindeki büyümeye bağlı olarak toplu pazarlıkla saptanmalıdır.

▪︎ Asgari ücret değil toplu sözleşme kapsamı genişletilmelidir.

▪︎ Asgari ücret değil toplu pazarlık: TİS kapsamındaki işçilerin aylık brüt ortalama ücretleri TİS kapsamında olmayan işçilerden yüzde 40 daha fazladır.

▪︎ Asgari ücret eriyor: Asgari Ücretin kişi başına milli gelire oranı geriliyor. 1974’te kişi başına GSYH’nin yüzde 80,6’sı düzeyinde olan brüt asgari ücret, 2025’te kişi başına gelirin yüzde 43,6’sına düştü.

▪︎ Asgari ücret enflasyonun altında ezildi:
2025’te asgari ücretin yıllık alım gücü kaybı 50 bin TL’yi aştı.

▪︎ Asgari ücret açlık ve yoksulluk sınırının altında kaldı. 2024 Ocak ayından 2025 sonuna 24 ay boyunca asgari ücret yalnızca 4 ay açlık sınırının üzerinde oldu.

▪︎ Asgari ücret altın karşısında da eriyor: Asgari ücretli 2005’ten bu yana 22 Cumhuriyet altını kaybetti!

▪︎ Türkiye’de işçilerin yarısı asgari ücretli!

▪︎ Kayıtdışı işçilerin yaklaşık yarısı asgari ücretin altında ücrete mahkum!

▪︎ Kadın işçilerin çok büyük bölümü asgari ücret civarında ücretlerle çalışıyor. Asgari ücret ve altında ücret alanların oranı genelde yüzde 46,7 iken kadınlarda bu oran yüzde 60,1’dir.

▪︎ Asgari ücret ile diğer emek gelirleri arasındaki makas kapanıyor. 2002 ve 2025 yılları arasında net asgari ücrette parasal (nominal) artış 119,9 kat olarak gerçekleşti. Aynı dönemde ortalama memur maaşı 98,2 kat, en düşük işçi emekli aylığı 71,6 kat arttı. Böylece asgari ücret dışındaki emek gelirlerinin asgari ücrete oranı geriledi.

▪︎ Asgari ücret enflasyonun sebebi değil!Türkiye’de asgari ücrete bazı yıllarda resmi enflasyonun oldukça üzerinde reel artışlar yapıldı (2016, 2019 ve 2023 gibi). Ancak bu durum enflasyonu tetiklemedi.

▪︎ Asgari ücret artışı istihdamı düşürmedi!Asgari ücretin yıllık ortalama artışı ile yıllık işsizlik ve istihdam oranları arasında iddia edilen bir ilişki bulunmuyor.

▪︎ Bölgesel asgari ücret çözüm değil! Türkiye’de bölgesel asgari ücret 1951-1974 arasında uygulandı ve 1974’te terk edildi. Bölgesel asgari ücret konusu 50 yıl önce vazgeçilen bir uygulamadır.

▪︎ Verimlilik artışı asgari ücrete yansımıyor! Asgari ücretin -ulusal düzeyde verimlilik artışının bir ölçüsü olarak kabul edilebilecek olan- Kişi Başına Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya oranı düşmektedir.

▪︎ Türkiye,Avrupa’nın en düşük asgari ücretli ülkelerinden! 2015’te Avrupa’da Türkiye’den avro cinsinden düşük asgari ücreti olan 14 ülke varken, 2025 yılında sadece 2 ülke vardır.

▪︎ AB ülkekeri: TİS kapsamı yükseldikçe asgari ücretli oranı geriliyor. AB ülkelerinde asgari ücret kapsamının düşük, Türkiye’de ise çok yüksek olmasının asıl nedeni AB ülkelerinde sendikalaşma ve teşmil uygulamaları nedeniyle toplu iş sözleşmesi kapsamının yüksek olmasıdır.

▪︎ Asgari ücrette vergi istisnası çalışanlar aleyhine uygulanıyor. Asgari ücret vergi istisnasının matrahtan indirim şeklinde değil de vergiden indirim yoluyla uygulanması çalışanları mağdur etmekte ve daha çok vergi ödemelerine yol açmaktadır.

▪︎ 2000’de gelir vergisi ilk dilimi asgari ücretin 22 katıyken 2025’te 6,1 katına geriledi.

▪︎ İşverenlere sağlanan SGK prim desteği işçilere de sağlanmalıdır! 2008’den itibaren SGK işveren prim payının bir kısmı bütçeden karşılanmaktadır. 2010’da 3,8 milyar TL olan destek, 2024’te 267,8 milyar TL’ye, 2025’in ilk on ayında ise 207,6 milyar TL’ye ulaşmıştır.

Evet, daha önce de yazılarımda belirttim, asgari ücret sadece bu ücretle çalışan milyonlarca çalışan ile ailelerini değil, dolaylı dolaysız birçok ekonomik sonucu olan bir ücrettir. Sözgelimi daha yüksek ücretle çalışan, sendika ve toplu sözleşme kapsamında olmayan milyonlarca işçinin vergi ve SGK primi asgari ücret üzerinden yatırılıyor. Bu durum bir yandan emekli aylığı ile kıdem tazminatı hesaplamasında çalışanın hak kaybına yol açarken diğer yandan ise devletin milyarlarca lira vergi ve  SGK primi kaybına uğramasına yol açıyor. Dolayısıyla mevcut belirleme yöntemi deştirilmeli ve asgari ücret işçi sendikaları ile işveren sendikaları arasında yapılacak toplu pazarlık yönetemiyle belirlenmelidir. Daha da önemlisi asgari ücretin ülkenin ortalama ücreti olmasının önüne geçilmeli. Özellikle kaynak yok diyerek emekli aylıklarının aşağı çekilmesine gerekçe yapılan prim düşüklüğünün önüne geçmek üzere, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alacak tedbirler bir önce alınmalıdır.

Veli Beysülen

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ