Kadına Yönelik Şiddet ve Uluslararası Sessizlik Eleştirisi
Saadet Partisi Kadın Kolları Başkanı Ayşe Yıldız’dan 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nde Kadına Yönelik Şiddet ve Uluslararası Sessizlik Eleştirisi
Saadet Partisi Kadın Kolları Başkanı ve Osmangazi Kadın Kolları Kadın Aile Planlama Başkanı Ayşe Yıldız, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü dolayısıyla yaptığı basın açıklamasında, dünya genelinde artan kadına yönelik şiddet ve kadın hakları ihlalleri konusundaki çarpıcı değerlendirmeleriyle dikkat çekti. Yıldız, açıklamasında, kadınların toplumsal mücadele tarihindeki önemine değinirken, 5 Aralık’ın hâlâ kadına yönelik şiddeti sona erdiremediğini vurguladı.
5 Aralık’ın Tarihsel Anlamı ve Kadına Yönelik Şiddetin Artışı
Ayşe Yıldız, açıklamasında, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı verilen direnişin simgesi haline gelen Mirabal Kardeşler’in mücadeleye olan katkısını anarak, 5 Aralık’ın kadınların hakları için verdiği mücadelenin tarihindeki anlamına vurgu yaptı. Ancak, ne yazık ki bugün 5 Aralık’ın kadınların özgürlük mücadelesi için hala yeterince somut bir kazanım yaratmadığını dile getiren Yıldız, kadına yönelik şiddetin her geçen gün daha da arttığını belirtti. “Bugün dünya kadınları, ne yazık ki şiddetin ve baskının daha yoğunlaştığı bir dönemi yaşıyor,” diyen Yıldız, bu acı gerçeğin özellikle savaş bölgelerinde daha belirgin hale geldiğini ifade etti.
Savaşların Kadınlar Üzerindeki Yıkıcı Etkisi
Kadına yönelik şiddetin en büyük kaynaklarından birinin savaşlar olduğunu belirten Yıldız, dünya genelinde devam eden çatışmaların özellikle kadınlar ve çocuklar üzerinde büyük bir yıkıma yol açtığını söyledi. “Savaşların bedelini en ağır şekilde kadınlar ve çocuklar ödemektedir,” diyen Yıldız, savaşların sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal travmalara yol açtığını belirtti. Savaş bölgelerinde yaşanan dramları somut örneklerle anlatan Yıldız, İsrail’in Gazze’deki saldırılarını, Somali’deki iç savaşı, Doğu Türkistan’daki zulmü, Yemen’deki insani krizi ve Afrika’daki diğer çatışmaların kadınlar üzerindeki yıkıcı etkilerini dile getirdi.
Gazze’de Kadınlar ve Çocuklar Üzerindeki Dehşet
Yıldız, Gazze’deki trajediye özellikle dikkat çekerek, “Gazze’de çocukların annesiz, annelerin yavrusuz kaldığını, açlık ve hastalıkla boğuşan kadınların dramını gördük” dedi. Ayrıca, genç bir kız çocuğu olan Duha Nazmi Ebu Dellal’ın, savaşın acımasız yüzüyle hayata veda ettiğini ve bu tür trajedilerin sıkça yaşandığını ifade etti. Hind Receb’in öldürüldüğü bölgedeki öğretmen Ghada Rabah’ın evinin bombalanarak ailesiyle birlikte yok olması, Kudüs Tugayları Sözcüsü Ebu Hamza’nın eşi Şeyma Ebu Seyf’in öldürülmesi gibi olaylar, Yıldız’ın savaşın kadınları hedef almasının ne kadar acı verici bir gerçek olduğunu dile getirdiği örnekler arasında yer aldı.
Uluslararası Toplumun Sessizliği ve Çift Standartlar
Yıldız, dünya kamuoyunun bu trajedilere karşı büyük bir sessizliğe büründüğünü belirterek, uluslararası toplumun, özellikle Batılı devletlerin, kadın hakları, çocuk hakları, özgürlük ve demokrasi gibi evrensel değerleri savunurken, savaşlarda kadın ve çocukların maruz kaldığı vahşet karşısında tek bir somut adım atmamış olmalarını eleştirdi. “Bu sessizlik, uluslararası toplumun çift standartlı yaklaşımının en açık göstergesidir,” diyen Yıldız, Batı’nın sorumluluklarını yerine getirmediğini vurguladı.
Kadın Hakları İçin Uluslararası Dayanışma Çağrısı
Son olarak, Ayşe Yıldız, dünya genelinde kadın hakları ve insan hakları ihlallerinin artık göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaştığını ve uluslararası toplumun bu konuda daha etkin bir şekilde harekete geçmesi gerektiğini ifade etti. “Kadın haklarına saygı duymayan ve onları yok sayan savaşlar, bugün dünya genelinde kadınların yaşamlarını yok ediyor,” diyen Yıldız, kadınların bir araya gelerek daha güçlü bir şekilde seslerini duyurmasının savaşları durdurmanın ve kadın haklarını savunmanın anahtarı olduğunu belirtti.
Yıldız’ın açıklamaları, savaşın kadınlar üzerindeki yıkıcı etkilerini gözler önüne sererken, uluslararası toplumun bu konuda daha etkili bir rol üstlenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmış oldu. Kadın hakları mücadelesinin, savaşlar ve şiddet karşısında yalnızca ulusal sınırlar içinde değil, küresel ölçekte güçlü bir dayanışma ve somut adımlar gerektirdiği açıkça ortaya kondu.