Sendikacı Veli Beysülen’den BES Eleştirisi: “Devletin Katkısı da Yetmedi, Şirketler Hedeflenen Kârı Elde Edemedi”

  • 10 Kasım 2025
Sendikacı Veli Beysülen’den BES Eleştirisi: “Devletin Katkısı da Yetmedi, Şirketler Hedeflenen Kârı Elde Edemedi”

Sendikacı Veli Beysülen, bireysel emeklilik sistemine (BES) ilişkin değerlendirmelerine devam ediyor. Geçtiğimiz hafta yayımlanan yazısının birinci bölümünde sistemin 2001 yılında hayata geçirildiğini hatırlatan Beysülen, vatandaşların fonlara güven duymaması nedeniyle BES’in ilk yıllarda beklenen ilgiyi görmediğini vurgulamıştı.

Bu haftaki yazısında ise, katılımın düşük kalmasının ardından hükümetin attığı adımlara rağmen sistemin halen istenen seviyeye ulaşamadığını belirtti. Özellikle 1 Ocak 2013’te devreye alınan yüzde 25 oranındaki devlet katkısı uygulamasına rağmen BES’in halk nezdinde yeterince cazip hale gelemediğini ifade eden Beysülen, şu önemli tespitte bulundu:

“Devlet, halkın vergilerinden sisteme doğrudan katkı yaparak fonları destekledi. Ancak bu teşviğe rağmen BES’e katılım arzu edilen düzeye ulaşamadı.”

REKLAM ALANI

Fon sahiplerinin kâr beklentisinin karşılanmadığına dikkat çeken Beysülen, sistemin sadece sermaye çevrelerini korumaya dönük işlediğini savundu. Yatırılan devlet katkısının da, kamu kaynaklarının belirli şirketlerin kârı için kullanıldığı bir modele dönüştüğünü öne sürdü.

“BES’in geldiği noktada, sistemin yükü halkın sırtına bindirilmiş ama getirisi sermaye gruplarına yönelmiştir” diyen Beysülen, yazısının devamında emeklilik sisteminin kamu güvencesi ve sosyal devlet ilkesi doğrultusunda yeniden yapılandırılması gerektiğini savunuyor.

Yazı, emeklilik politikalarının yeniden gözden geçirilmesi çağrısıyla son buluyor.

İşte o yazının tamamı… ESKİ TUZAK YENİ İSİM TES! (2)

Bu yazının geçen hafta yayınlanan birinci bölümünde, Bireysel Emeklilik sisteminin (BES) 2001 yılında uygulamaya konduğunu ancak fonlara güveni olamayan yurttaşların, ilk yıllarda gönüllü katılıma dayanan BES’e ilgisiz kaldıklarının belirtmiştim. Yeterli katılım olmamasından dolayı, katılım sınırlı kaldı ve AKP iktidarı, 1 Ocak 2013 tarihinde itibaren, katılımcılara yüzde 25 oranında devlet katkısı vermeye ilişkin düzenleme yaptı. Böylece devlet halkı vergilerinden sisteme katkıda bulunmaya başladı. Ancak bu katkıya rağmen, BES’e katılım istenen düzeye ulaşmadı. Bu nedenle BES ulaştığı katılımcı sayısı ile katkı düzeyi sisteme yatırım yapan fon sahibi şirketlere yeterli kar getirmekten uzak kaldı.

Tüm bu nedenlerle, BES’e katılımı kısmen zorunlu hale getiren 6740 sayılı kanun 10.08.2016 tarihinde TBMM’de kabul edildi. 26.08.2016 tarih ve 29812 sayı ile Resmi Gazete yayınlanan 6740 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna göre, 1 Ocak 2017’den itibaren çalışanlar işverenleri aracılığıyla Bireysel Emeklilik sistemine kademeli olarak geçiş yaptılar. Kanuna göre; Otomatik Katılımın Sistemi (OKS) ile sisteme geçişi yapılan çalışan, sisteme dahil edildiğinin kendisine bildirildiği tarihten itibaren iki ay içinde sözleşmeden cayabilecek ve ödediği katkı payı on iş günü içinde kendisine iade edilecekti. Böylece Türkiye’de Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren uygulamaya kondu. Uygulama işyerindeki işçi sayılarına göre kademeli olarak gerçekleştirildi.

27 Aralık 2018 tarihinde çıkarılan yönetmeliğe göre Zorunlu BES’ten cayan çalışanlar isterlerse 3 yıl içinde bir kez daha sisteme dahil edilebileceklerdi. Sisteme dahil edilen çalışanlar, sisteme dahil edilmelerinden itibaren iki ay içinde sistemden yeniden çıkabileceklerdi. Tüm bu esnek düzenlemelere rağmen çalışanların, zorunlu olarak yeniden sisteme dahil edilmeleri çalışanın, kendi özgür iradesiyle sisteme dahi olup olmamaya karar verme hakkının yok sayılmasıydı.

Emekliliği kamusal güvenceden uzaklaştıran bir sistem olan bireysel emeklilik sistemi çalışanlar tarafından kabul görmemiş ve yasa zoruyla sisteme katılan her 10 kişiden 6’sı daha sonra sistemden çıkmıştı. Kısacası zorunlu bireysel emeklilik sistemi çalışanlar tarafından kabul görmemiş ve devamlılığını sağlayamamış bir sistemdir. Çünkü kamusal sosyal güvenlik gerek uluslararası normlarda gerekse Türkiye Cumhuriyeti anayasasında güvence altına alınmış temel bir insan hakkıdır. Kuşkusuz, kamusal emeklilik hakkı da sosyal güvenlik hakkının sağlayacağı en temel haklardan biridir. Zira çalışanlar, çalışma hayatları boyunca sosyal güvenlik sistemine prim ödeyerek emeklilik haklarını güvence altına alırlar. Bu güvenceye ek olarak getirilen zorunlu bireysel emeklilik sistemi de sosyal güvenlik sistemi içinde yer alan kamusal emeklilik hakkının kamusallıktan uzaklaştırılarak piyasaya açılmasını, hatta tasfiyesini kolaylaştırmaktadır.

Yukarıda belirttiğim gibi BES çalışanlarca benimsenmedi ve katılım istenen düzeye ulaşamadı. Zira sisteme girişin düşük kalması BES fonu satan, sigorta şirketlerine bekledikleri miktarda kaynak akışını sağlamadı. Dolayısıyla iktidar bu alanda düzenlemeler ile teşviklere devam etti. Nitekim 25 Mayıs 2021 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme ile birlikte artık fiil ehliyeti bulunmayan (çocuklar) kişiler de yasal temsilcileri aracılığıyla, bireysel emeklilik sistemine dahil olabileceklerdi. Bununla da yetinilmedi, 20 Ocak 2022 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan değişiklikle 4632 sayılı Kanun’un Ek 2. maddesine ekleme yapılarak, talep etmeleri durumunda 45 yaş üstü çalışanlarda sisteme dahil olabileceklerdi. Görüldüğü gibi hükümet, sisteme kaynak aktarmak için, deneyebileceği her yolu denemekten ve yurttaşların emekliliğinden kaynak sağlayacak sermayeye kıyaklar geçmekten asla geri kalmadı ve girişi zorunlu hale getirmenin yanı sıra teşviklere devam etti.

Öte yandan kısa adı OKS olan Otomatik Katılım Sisteminde çalışanların prime esas kazançlarının ya da emeklilik keseneğine esas aylığın %3’ü kadarı, bireysel emeklilik hesabına aktarılıyor. Bunun yanı sıra sisteme ilk yıllarda, kişinin prim miktarının %25’i kadar devlet katkısı aktarılırken, 22 Ocak 2022 tarih ve 31727 sayılı resmî Gazete ’de yayınlanan 7351 sayılı kanunla bu oran %30’a çıkarıldı. Buna göre kişinin 1.000 lirası 1.300 liraya çıkmaktadır. Elbette bu ülke yurttaşlarının vergilerinden aktarılan bu katkı, kanun zoruyla dahil edilen veya emekliliğinde yaşayacağı gelir kaybı
Endişesinden dolayı kendisini dahil olmak zorunda hisseden çalışanın cebine giren bir katkı değil. Zira katkı bireye BES fonu satan şirketin kasasına aktarılmaktadır.

Tüm bunları yeterli görmeyen ve sermayeye kaynak aktarmak için yeni araçları devreye sokmaktan vazgeçmeyen, Türkiye tarihinin en has sermaye iktidarı, şimdi kaynak aktarmanın yeni aracı olarak, Tamamlayıcı Emeklilik Sistemini (TES) devreye sokacağını ilan etti.

Evet, 31 Ekim 2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 2026 Yılı Cumhurbaşkanı Yıllık Programı’nda bütçe yönetimine ilişkin planlara yer verilirken, kamuoyunda tartışmalara neden olan ‘Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ (TES) için de 2026 yılında uygulamaya başlanacağı açıklandı.

Yukarıda belirttiğim gibi, TES her ne kadar çalışanlara emekliliklerinde ek gelir sağlama aracı olarak, açıklansa da esas itibariyle sermayeye kaynak yaratma aracıdır. Nitekim 31 Ekim tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararında TES sosyal güvenlik kapsamında değil, “Tasarrufların artırılması” başlığıyla yer almaktadır. Aslında başlı başına bu kapsam, TES’in asıl amacının sermayeye kaynak aktarmak olduğunu açıklamaya yeterde artar.

Söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle birlikte, yıllardır uygulanan Bireysel Emeklilik Sistemi’nden (BES) farklı olarak, milyonlarca çalışan sisteme zorunlu olarak katılacaktır. Düzenlemeye göre çalışanın net maaşından her ay %3 oranında kesinti yapılacak. Çalışanın net maaşından yapılacak olan bu kesintinin yanı sıra işveren de %1 oranında ilave katkıda bulunacaktır. Neresinden bakarsanız bakın, toplam %4 olan bu kesinti çalışandan çıkacak. Zira işveren %1 katkı payını mutlak suretle maliyet olarak gösterecek ve ödeyeceği vergiden düştüğü gibi, ücretlerin belirlenmesinde de maliyeti arttırıcı gider kalemi olarak kullanacaktır. Ayrıca Toplanan prime devlet tarafından yüzde 30 destek verilecek ve söz konusu tutar ilerleyen yıllarda kullanılmak üzere vatandaşların emeklilik havuzunda işletilecek. Peki kim işletecek? Elbette çalışanın dahil edildiği sisteme yatırım yapan sigorta şirketleri.

Evet, sistem tamamen Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) bağımsız şekilde yürürlükte olacak. Çalışanların TES kapsamında biriken primlerini kullanabilmeleri için en az 10 yıl boyunca sistemde olmaları şartı koşulacak. TES aracılığıyla emekli olmak içinse kadınlarda 58 erkeklerde 60 yaş şartı aranacak. TES uygulamasından emekli olan vatandaşlar, söz konusu tarihe kadar ödedikleri TES primi dikkate alınarak aylığa bağlanacak. Söz konusu gelir, SGK’dan alınacak temel emekli maaşından daha düşük ve ‘destekleyici’ nitelikte olacaktır.

Sosyal Güvenlik alanında ki çalışmaları ile bilinen Prof. Dr. Aziz Çelik, 3 Ekim 2025 tarihinde Birgün Gazetesin de yayınlanan “Tamamlayıcı değil tasfiye edici emeklilik sistemi” başlıklı yazısının girişinde şu değerlendirmeyi yapıyor: “TES, emeklilikte “ikinci aylık” vaadiyle sunulsa da gerçekte bu bir hayal. TES, çalışanlar için yeni kesintiler ve hak kayıpları demek. Emeklilikte adaletin ve emekli aylıklarını artırmanın yolu TES’ten değil, kamu emeklilik sistemini güçlendirmekten geçiyor.” Sayın Çelik ayrıca BES’e katılım, verilen devlet desteği ve toplam birikim hususunda şu tespitlerde buluyor: “2017’de başlayan OKS’nin “istenen” sonucu verdiğini söylemek mümkün değil. Güncel Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) verilerine göre OKS’ye toplam 21,7 milyon katılımcı giriş yapmasına rağmen bunların çok büyük bölümü sistemde kalmadı. Hâlen sistemde 7,7 milyon katılımcı var. Toplam fon büyüklüğü ise 116,4 milyar TL civarında. Kişi başına ortalama fon büyüklüğü 15 bin lira civarında. OKS çalışanlar tarafından benimsenmedi. Benimsenmeyen OKS yerine şimdi zorunlu bir model olarak TES’i getirmeye çalışıyorlar.” Evet Sayın Çelik’in de vurguladığı gibi, adaletin sağlanması ve emeklilerin insanca yaşayacakları ücret almalarının yolu TES’ten değil, kamu emeklilik sistemini güçlendirmekten geçiyor.

Tüm bunlar TES’in emeklilere ek gelir sağlayacağının safsatadan ibaret olduğunu gösteriyor. Zira aktarılan kaynak sosyal güvenlik sistemine aktarılsa, emekliye insanca yaşayacağı aylık bağlanacaktır. Kaldı ki sosyal devlet yurttaşının insanca yaşayacağı gelire sahip olması ile sağlıklı bireyler olarak yaşamalarına kaynak aktaran devlettir. Konuyu bir sonra ki yazıda işlemeye devam edeceğim.
Veli Beysülen

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ