Yaşasın Cumhuriyet!
Her yıl 29 Ekim sabahı, sokaklarda yankılanan marş sesleriyle uyanırız. Bayraklar pencerelere asılır, çocukların gözlerinde ışık, yaşlıların gözlerinde ise o ilk günün gururu vardır. Çünkü 29 Ekim, yalnızca bir tarih değil, bir milletin “Ben varım!” diye haykırdığı gündür.
Cumhuriyet; savaş yorgunu, yoksul ama inançla dolu bir halkın yeniden doğuş belgesidir. Bir yanda enkaz haline gelmiş bir ülke, diğer yanda bu enkazın üzerine yükselen bir umut vardı. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, yalnızca bir rejim değil, bir yaşam biçimi inşa ettiler. Onların hedefi, bir ülkeyi kurtarmakla kalmayıp, o ülkeyi çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine taşımaktı.
Bugün, Cumhuriyetimizin 102. yılına girerken, o ışığın hâlâ yolumuzu aydınlattığını görüyoruz. Cumhuriyet demek, düşünce özgürlüğü demektir. Cumhuriyet demek, kadının eşit yurttaş olması demektir. Cumhuriyet demek, köy okulunda okuyan bir çocuğun da geleceğe umutla bakabilmesi demektir.
Ancak unutmamalıyız ki, Cumhuriyet yalnızca kazanılmış bir zafer değil, her gün korunması gereken bir emanettir. Bu emanetin değerini bilmek, onu geliştirmek ve çağın koşullarına göre yeniden üretmek bizim sorumluluğumuzdur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi:
“Cumhuriyet düşüncede, bilgide, sağlıkta güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister.”
Bugün, o koruyucular bizleriz. Bizim kalemlerimiz, sözlerimiz, fikirlerimiz Cumhuriyet’in nefesidir. 29 Ekim’de yalnızca geçmişi anmakla kalmayız; aynı zamanda geleceğe de söz veririz: Bu ışık hiç sönmeyecek.
Yaşasın Cumhuriyet!
TC Vatansever Zeynep Özügenç