Gazze Barış Süreci ve İbrahim Anlaşması: Yeni Bir Orta Doğu Düzeni Mi?

Araştırmacı-Yazar: Murat Çakmak
2020 yılında imzalanan İbrahim Anlaşması (Abraham Accords), Orta Doğu siyasetinde adeta bir kırılma noktası oluşturdu. İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Sudan ve Fas arasında imzalanan bu anlaşma, resmi söylemlerde “barış ve ekonomik iş birliği” olarak lanse edilse de, perde arkasında çok daha derin ve uzun vadeli hedefler barındırıyor.
Filistin Geri Plana İtildi
Anlaşmayı destekleyenler, bunun Orta Doğu’da yumuşamanın ve istikrarın başlangıcı olduğunu savunurken, eleştiren kesimler ise çok daha temkinli: Bu sürecin asıl amacı, İsrail’in meşruiyetini artırmak ve Filistin davasını etkisizleştirmektir. Gazze üzerindeki ablukalar, sivil ölümler ve insani kriz sürerken, Arap ülkelerinin İsrail’le normalleşmeye gitmesi, Filistin’in yalnızlaştırılması sürecini hızlandırmıştır.
Gazze’deki Barış Arayışları ve Türkiye
Bugün Gazze’de yeniden bir barış süreci konuşuluyor. Ancak bu süreç, geçmişten ders alınmadan yürütülürse, sadece bir “görüntü düzeltme” çabasından öteye geçemeyecektir. Üstelik Türkiye’deki bazı gelişmeler – 100 yıl sonra açılan kiliseler, ruhban okullarının yeniden gündeme gelmesi – bu bölgesel değişimlerin Türkiye iç politikasıyla da dolaylı bağlantılı olduğunu düşündürüyor.
Yeni Bir Dizayn Süreci Mi?
İbrahim Anlaşması sadece bir dizi diplomatik normalleşme değil; aynı zamanda Orta Doğu’nun sınırlarını, güç dengelerini ve hatta dini-kültürel dokusunu yeniden şekillendirme girişimidir. Küresel aktörler bu oyunun baş mimarlarıdır ve bölge halklarının iradesi ne yazık ki büyük ölçüde bu masada yok sayılmaktadır.
Sonuç olarak, barış söylemleri altında yürütülen bu süreçlerin gerçek yüzünü görmek, sadece Filistin halkı için değil, bütün bölge için hayati önem taşıyor. Orta Doğu’nun geleceği yeniden yazılırken, halkların sesi daha fazla duyulmalı, “barış” adı altında yapılan dayatmalara karşı uyanık olunmalıdır.