93. TÜRK DİL BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

Türk Dilimizin, bizim dilimizin, Cumhuriyet tarihinde resmi olarak tekrar anadil ilan edilmesinin 93.yılı hepimize kutlu olsun!
26 Eylül-6 Ekimde 1932 yılında gerçekleşen ilk kurultay ile özümüze dönmemizi, halk dili ile resmi dilin aynı olmasını, tarihimize ve değerlerimize sahip çıkmayı sağlayan en büyük güce sahip olduğumuz gündür; bugün! Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK bunu fark ederek İş Bankası için kendi imkȃnları ile koyduğu hisseleri Türk Dil Kurumu’na ve Türk Tarih Kurumu’na bırakmadı mı?
Okullarda Arapça, resmi noktalarda Osmanlıca ve halkın arasında Türkçe konuşulan, 3 dil karışımı (Arapça-Farsça-Türkçe) olan kozmopolit bir iletişim vardı! İşte o karmaşıklığı, asırlar öncesine dönerek, kendine, aslına sahip çıkmadır; Türk diline dönüş! Düşünebiliyor musunuz? Divan edebiyatı dediğimiz 19. yy. sonlarında okunan aruz veznini anlamak için uğraşırken, 13. yy. yayınlanan Dede Korkut’u hemen anlayabiliyorsunuz! Bir insan neden değerlerini kaybetmek ister ki?
Amerika’da 256 farklı etnik grup var.. Neden farklı farklı diller konuşulmuyor da; tüm resmi noktalarda İngilizce konuşuluyor? Almanya’da Almanlardan sonra en fazla etnik grup Türkler… Neden Almanya’da Türkçe 2. dil değil! Fransa’da en kalabalık etnik köken Ermeni grubu… Ermenice 2. dil neden olmuyor? İngiltere’de ise Polonyalı çoğunlukta ama Lehçe konuşuluyor mu? Bunlar en çok insan hakları diyen, en fazla eleştiren ülkeler değil mi! Olma tabi! Olmamasının nedeni: Bir ülkeyi oluşturan 5 etmen olan vatan, yurt, bayrak, marş ve hepsine tutkal görevi gören etmendir; DİL! İnşaatın harcı sağlam değilse, en pahalı ürünleri de kullansan; hepsi ayrılır birbirinden ve etki sıfırlanır! Bu büyük! denen, sabah akşam insan hakları nameleri atan ülkeler bunu görüyor da; biz neden göremiyoruz? İşte onu yine 93 yıl önce önderimiz Atatürk gördü ve ilk kurduğu kurum oldu; Türk Dil Kurumu!
Yabancı dilimiz olsun tabi! Uluslararası görüşmelerde çok işe yarar ama aramızda konuşmalarda değil! Özentilerde değil! Dil biliyorum diye hava atmaya değil! Uluslararası çalışmalarda… Öğrenmek başka; sahip çıkmak çok başka…
Siz İngiltere’deki, Fransa’daki, Almanya’daki dükkȃnların girişinde, hiç farklı dilde yazılar gördünüz mü? Yurt dışında işe başlayınca, hiç sizinle kendi dilinizde konuşmaya çalışan birisi olur mu? Benim yurtdışında gözlemlediğim, bulunduğu ülkenin dilini bilmeyen kişi/ler işe giremezler. Ülkemizde ise yabancı olup, yabancı dil konuşan, bizlerin ise kendi ülkemizde o yabancı ile yabancı dille konuşmaya çalıştığımız çok olur. Örneğin 9 yıl Fransız şirketinde çalıştım. Direktörümüz Fransızdı. Herkesin İngilizcesi vardı ama herkesin Fransızcası yoktu. Direktörün eşi Türk olduğu için, kendisinin Türkçesi de çok iyiydi ama tüm toplantılar Fransızca gerçekleşirdi. Çünkü en önemli harcın, dil olduğunu vaktinde okulunda öğrenmişti!
Senelerce kölelik uygulayan ülkeleri düşünelim. Cezayir’e gidin Fransızca, Hindistan’a gidin İngilizce, Meksika’ya gidin İspanyolca konuşulur. Bizler 3 kıtaya yayılmıştık ama hiçbir zaman ‘Türkçe konuşulacak’ diye baskı yapmadık; her zaman, her konuda olduğu gibi insanları en önemli harçları olan dillerinde serbest bıraktık. Bugün de, istedikleri yerde, isteyen etnik grup, isteyen dili konuşur. Biz sadece resmi dilden bahsediyoruz; dikkatinizi çekerim! Bugün ‘insan hakları’ diyenlerden, çok daha önce ‘insan haklarını’ uygulamış kişileriz.
Dikkat edelim uluslararası reklamlarda bize hep farklı dillerde okuma öğretmiyorlar mı? HSBC bankasını, CNN kanalını, IBM şirketini okurken harfleri, Türkçe mi, İngilizce mi okuyorsunuz? Almanya’da veya Fransa’da olsaydınız nasıl okurdunuz? Hamburger, selfy, printer, scanner, enternasyonel gibi kelimeler dilimize işlemedi mi? Birçok kişi namütenahi, müteşekkir, feriştah, sirayet gibi Arapçadan, Farsçadan geçmiş kelimeleri özellikle seçmiyor mu? Diğer taraftan, dizilerde, reklamlarda Türkçemizde olmayan, ka oldum, musmutlu gibi kelimeler, dilimize pelesenk edilmiyor mu?
TDK bu konuda çok başarısız bence… Çünkü yeni bir yabancı kelimenin ülkemizde girdiğini fark ettikten sonra, 3 yıl kullanılırsa, TDK yeni bir kelime üretmeye karar veriyor İşte o zaman pronter, broşür, cafe, taksi, belgegeçer gibi kelimeler artık kanıtsanmış oluyor. Taksi demeyip binek aracı diyen kaç kişi var? Broşür yerine kitapçık kelimesini kullanan kim var? Pronter anlamını sorun; elektronik suflör diyor! Suflör Türkçe mi!
Dünya çapında biz Türklerin en kalabalık millet olduğunu biliyor muyuz? Bir araştırma yapın, söylediklerimin gerçek olduğunu göreceksiniz. Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ ile biz Türklerin tarihinin Sümerlere dayandığını, Mu Adasını anlatan James Churhward ile Mu Adası ile bize dayanan tarihi benzerlikleri gözlemleyeceksiniz. Tarih yalan söylemez; eğer doğru okumayı bilirseniz! Dilimize gerektiği kadar sahip çıkmaya başlayınca, bunları daha iyi göreceğiz.
Ayrışmaların değil, birleşmelerin olması gereken özellikle bu dönemde, harç görevi gören dilimizin bozulmaması, tam aksine kuvvetlenerek gelişmesi, geliştirilmesi için ilk atılacak adımdır; Türkçemizi geliştirmek! O zaman önce Devlet, sonra millet bir adım atmalı! Hiç olmazsa bu özel günde, sizleri bu konuda bir kere daha hassasiyete davet ediyor, bu konunun önemini bir süre düşünmenizi rica ediyor ve hepimizin bu özel gününü kutluyorum! Günümüz kutlu olsun.
Ebru ÖZTÜRK