DÜNYA ALİMLER BİRLİĞİNDEN 111 YIL SONRA AYNI ÇAĞRI: İSLAM BİRLİĞİ ARTIK GECİKEMEZ

  • 04 Eylül 2025
DÜNYA ALİMLER BİRLİĞİNDEN 111 YIL SONRA AYNI ÇAĞRI: İSLAM BİRLİĞİ ARTIK GECİKEMEZ

Bursa Vatan Medya Grubu | Köşe Yazarı: Ali Yazır

111 yıl önceydi… Kasım 1914’te, Osmanlı’nın başkenti İstanbul’da bir araya gelen İslam dünyasının önde gelen âlimleri, Fatih Camii’nden Sultanahmet’e uzanan tarihi bir yürüyüş gerçekleştirmişti.
O gün, Sultanahmet Meydanı’nda okunan bildiriyle, “Cihad-ı Ekber” ilan edildi ve tüm Müslümanlar Birinci Dünya Savaşı’na katılmaya, İslam birliği içinde mücadeleye davet edilmişti.

Ancak o çağrı cevapsız kaldı.

REKLAM ALANI

Çünkü Batı yine devredeydi. Sömürgeciler, sadece toprakları değil, zihinleri ve vicdanları da ele geçirmişti. Müslüman ülkelerin yöneticileri, bazı dini cemaat liderleri ve kanaat önderleri, Batı’nın çıkarlarına hizmet eden politikalarla İslam birliğini sabote etti. Sonuç ortada: Osmanlı parçalandı, İslam coğrafyası sınırlarla bölündü, kardeş kardeşe düşman edildi.

Bugün, 21. yüzyılın ortasına yaklaşırken, o tarihin gölgesi hâlâ üzerimizde. O savaş bitmedi. Bugün Gazze’de, Suriye’de, Yemen’de, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Afrika’da… Müslüman kanı akmaya devam ediyor.

Sadece silahla değil, açlıkla, ekonomik baskıyla, kültürel yozlaşmayla bir savaş sürüyor. Ve bu savaşın adı değişse de özü aynı: İslam dünyasının birliğini parçalamak.

Dünya Alimler Birliği
En son İstanbul’da Kasım 1914 yılında 111 yıl önce dünyadaki Müslüman âlimler bir araya gelmişler, Fatih Camii’nden başlayan bir yürüyüşle Sultanahmet Meydanı’nda yazdıkları belgeyi okumuşlar ve birinci Dünya Savaşında tüm Müslümanları Cihad-ı Ekber yani büyük savaşa katılmaya çağırmışlardı. . O toplantıyla tüm İslam dünyasını savaşa davet ettiler birliğe davet ettiler. Ancak o günkü Batı da boş durmadı. Batı tarafından satın alınan bir çok devlet adamı, hatta dini cemaat liderleri sayesinde İslam birliği gerçekleşmemiş sonunda maalesef Osmanlı’nın parçalanması gerçekleşmişti. İslam birliği o tarihte, bu çağrıya rağmen dünya Müslümanlarını batıya karşı hep birlikte savaşa ikna edemedi. Batı tarafından bu savaş çeşitli entrikalarla engellendi engellenmeye devam etti. Ve o savaşın hala devam ediyor olduğu, bugün apaçık bir şekilde görülüyor.

Bu tarihten tam 111 yıl sonra 29 Ağustos Cuma günü, günümüz dünyasının Müslüman âlimler birliğini, yine aynı yerde Ayasofya’nın meydanında bir açıklama yaparken gördük.
Ayasofya camii önünde tüm Müslüman alemine Gazze’deki siyonist Yahudi zulmünü durdurmak için bir çağrı yaptı. Bu çağrı bizim ulusal veya yerel medyada fazla yer bulmadı. Dünya âlimler birliği 57 Müslüman ülkesinden oluşturulan önemli bir birlik. Tabii ki merak edilen soru şu; Yapılan çağrıya dünya Müslümanlarının cevabı ne olacak?

Bu birlik ittifakının adresinin, Türkiye olması ve Ayasofya önünde olması altındaki mesaj, çok önemli olsa gerek. Aynen 111 yıl önceki gibi buradan sadece yahudilere, siyonistlere karşı topyekün bir cihat, savaş çağrısı yapıldı. Türkistan’da, Somali’de Arakan’da veya dünyanın başka bölgelerindeki ezilen Müslümanları sömürenlerin de siyonist lobilerin olduğu düşünülmüş olsa gerek onlar özel olarak bu metinde yer almadılar.

Osmanlı’nın son dönemlerinde biliyoruz ki, dünyadaki İslam birliği bozulmuş batı bu birliğe çomak sokmuş, İslam halifesinin sözleri dinlenmez olmuştu. Ve sonunda İslam birliği darmadağın olmuş Osmanlı parçalanmış, birinci Dünya Savaşı kaybedilmişti. Sonraki yıllardada ezilen, sömürülen Müslüman ülke insanları olmuş hala da bu sömürü devam ediyor.
29 Ağustos Cuma günü Müslüman âlimler Birliği’nin toplantı sonrası, Ayasofya cami önünde aşağıdaki açıklamalar yapıldı.

1-Filistin halkının siyonist işgaline karşı silahlı direniş olmak üzere tüm meşru direniş yollarına sahip olduğunu güçlü biçimde teyit ediyoruz.
Ayrıca ümmetin Allah yolunda cihadın tüm şekilleriyle seferber edilmesinin gerekli olduğunu görüyoruz.

2-Gazze’ye uygulanan kara, hava, deniz ablukalarının kırılması için acil ve kararlı bir çağrıda bulunuyoruz. Sınır ülkelerinin giriş kapılarını derhal açmaları vaciptir.
Bu çerçevede özgürlük gemisine çok sayıda geminin katılmasını bekliyoruz.

Filistin davasına, uğruna samimiyetle ortaya konulan tüm gayretleri takdirle karşılıyoruz. Gazze’de direnen kardeşlerimizin yanında bulunmak için yapılan bütün halk inisiyatiflerini ve resmi girişimleri, güçlü bir şekilde destekliyoruz.

3-Konferansa katılan âlimlerimiz olarak bir vakıf fonu kurulmasını ve iş insanlarını, ekonomik ve finansal kurumları ile imkan sahibi bütün Müslümanları bu fonu desteklemeye davet ediyoruz. Buna göre her yıl elde edilen karların en az yüzde ikisini Gazze’deki yardım ve kalkınma çalışmalarına tahsis edilmesi ve desteğin ivedilikle hayata geçirilmesini istiyoruz. Bu süreç ve şeffaf mekanizmalar üzerinden yürütülecek, böylece Filistin toplumunun direncini güçlendiren ve onların ayakta kalmasına katkı sağlayan, sürdürülebilir desteğin inşasına vesile olacaktır.

4- Gazze’de, siyonist yıkımın etkilerini ortadan kaldırmak ve Gazze’nin yeniden refahını sağlamak için bütün müslümanların ve Müslüman işadamlarının sorumluluk üstlenmeleri, sadece insani bir görev değil aynı zamanda dini bir vecibedir.

5- Bütün devletlere özellikle İslam ülkelerine, işgalci Siyonist varlık ve onun destekçileri ile yürütülen her türlü siyasi ekonomik ve askeri alanlar olmak üzere, derhal kesilmesinin vacip olduğunu beyan ediyoruz.

Bu çağrıyı İslam Hukuku’nun temel ilkeleri, uluslararası hukukun esasları ve zulme karşı durma ile işgalin ve onun sürekli ihlallerinin engellenmesi sorumluluklarının bir gereğidir.

6- Siyonist işgal devleti ile her türlü ticari iş birliği derhal kesilmelidir. Siyonizme destek veren şirketlerle doğrudan ve dolaylı işbirliği yapan firmaların ürünlerini satın almak dinen haramdır.

Ayrıca işgal ve zulme fayda sağlayan bütün yolların boykot edilmesi farzdır.

Bu hususları İslam ümmetinin bütün fertlerine, yöneticilerine ve kurumlarına açıkça beyan ediyoruz. Bu hüküm İslam hukukunun temel ilkeleri, mazlumları destekleme ve zalimi engelleme konusundaki icma ve usulü esaslardan kaynaklanmakta olup ümmetin üzerine bağlayıcı bir sorumluluk yüklemektedir.

Uluslararası adalet Divanı, uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarının mutlaka etkinleştirilmesi ve uluslararası yargının Gazzedeki işlenen soykırım, savaş suçları ve insanlık karşısındaki suçların failleri derhal yargılanmalıdır.

Evet işte bu altı maddelik 57 İslam ülkesindeki Müslümanlara, devletlere hitaben yazılmış âlimler birliği açıklamalarıdır. Görüldüğü gibi vacip ve farz gibi İslami anlamda yaptırımı gerekli olan ifadeler söz konusudur. Mesela Yahudi ürünü olan coca cola içmesi bir Müslüman için bu açıklamaya göre haramdır. Aynen domuz eti gibi. Bakalım ben müslümanım diyenler bu çağrıya nasıl destek verecekler. Ben kendi payıma zaten Gazze sonrası Yahudi malını mümkün olduğunca evime sokmayanlardanım.

Bu açıklamalardan bir iki gün sonra Telaviv’deki evinin önünde bulunan araçlar Yahudi gençler tarafında ateşe verildi. Yahudiler “Trump bizi kandırıyor defol git” diye bağırdılar. Bu olaylardan sonra İsrail içeriden yıkılır mı sorusu önemli bir anlam kazanıyor. İçerden bir ihtilal mesela.

Biliyoruz ki Yahudiler parayı, medyayı ve kalemi iyi yönetirler. Onlarla savaşbilmek adına bu üç unsuru onlara karşı daha etkin kullanabilmek için İslam dünyasının bir cevap olabilecek, çalışması var mı? sorusunun cevabı çok önemli.

Müslüman âlimler Birliği’nin deklerasyonunda siyonist devletin savaşı kaybetmesi adına müslümanların oruç tutma teklifini diyanet işleri yayınlayınca bir çok siyasetçi arasından yalnızca siyasetçi Yavuz Ağıralioğlu, oruç tutma işini farklı bir anlamda değerlendirerek eleştirdi. Keşke âlimler Birliği’nin açıklamasını okusaydı. İslam dünyasındaki oruç tutulan savaşların olduğunu atlamış. Demek ki siyer bilgisi zayıfmış.

Gazze’ye destek için kalkan gemiler ilk kez İspanya Endülüs‘ten hareket etmişti. Sebebi ise islamın en son batıdan kovulduğu yer İspanya Endülüs devleti idi. Kovulduğu yerden İslamın yeniden ayağa kalkmak adına bir mesaj olsa gerek. Çünkü; Bu gemiler hareket ettiğinde Avrupa’dan tam 32 tane gazete siyah olarak basıldı. Demek ki , Avrupa bu mesajı iyi anlamıştı ve bu gemilerin buradan çıkması “Avrupa’nın siyahıdır” diye verdikleri bir tepkiydi. Türk medyası maalesef bu tür konularla ilgilenmediği için halkımız bundan habersiz kaldı.

Tabii ki bu gelişmelerde kafamızı kurcalayan bir çok konu da var. Osmanlı’nın son âlimler açıklaması sonrası parçalanması gerçeği nedeniyle 111 yıl sonra İstanbul’da Ayasofya camii önünde Alimler Birliği’nin açıklamasının tekrar yapılması, “tarih tekerrürden ibarettir” sözünün acaba yeniden ülkemizin parçalanması için mi tezgahlanıyor endişesini şahsen taşıdım. Umarım bu dünyadaki İslam âlimleri birliğinin verdiği mesaj Müslümanları, bir olması için uykusundan uyandırır. Batının gücü karşısında satılmazlar ve iki yıldır devam eden çocukları, kadınları, yaşlıları hem silahla hem açlıktan öldüren Yahudiye gereken dersi verilir ve bir daha ayağa kalkmayacak şekilde tüm dünyada, Kuran‘da olduğu gibi lanetlenmiş dışlanmış bir toplum haline gelir.

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ