TOPUK KANI İLE BİZDEN ALINAN NEDİR?

Av. Cüneyt Bülent Şeker – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı
Hep aynı cümleyi duyarız:
“Bir damlacık topuk kanı almanın ne zararı olabilir ki?”
Bu söylem üzerinden anneler ve babalar ikna edilir. Oysa mesele birkaç damla kan değildir; asıl mesele velayet hakkımızdır. Yani çocuğumuz adına tıbbi müdahaleyi kabul veya reddetme, tedaviyi seçme hakkımızdır.
Bugün sağlıklı bir çocuğa test yapılmasının “zorunlu” hale getirilmesini kabul ettiğimizde, aslında tedavi süreçleri de otomatik olarak zorunlu hale gelmiş olur. Yani annenin, babanın “ben bu tedaviyi istemiyorum” deme hakkı ortadan kalkar. Çocuğunuzun geleceği, sizin değil, sağlık sektörünün kararına teslim edilir.
Ama ya testler yanlış sonuç verirse?
Ya sonuçların yorumlanması bilinçli veya bilinçsiz hatalara açıksa?
Ya da test ve tedavi protokolleri hatalı veya kasıtlı olarak zarar verecek şekilde düzenlenmişse?
Kovid-19 sürecinde testlerin, raporların, prosedürlerin nasıl tartışmalı olduğunu hep birlikte gördük. Bugün de benzer endişeleri dile getirmek haksızlık değildir.
Bir diğer önemli mesele de şudur: Sağlık sistemi artık tamamen performansa dayalı, ticari bir mantıkla çalışıyor. Devlet ve üniversite hastaneleri bile döner sermaye ile, SGK üzerinden hizmet satışı mantığıyla işliyor. Yani çocuğunuzun sağlıklı kalması değil, hasta olması “sistemin” menfaatinedir. Peki bu durumda sektörün çıkarları ile sizin çocuğunuzun iyiliği her zaman örtüşür mü?
Velayet hakkı, yalnızca bir hukuk terimi değildir. Çocuğunuza siz sahip çıkmanız gerekir. Bu hakkınızı devlete ya da büyük sağlık kartellerine bıraktığınızda, aslında geleceğinizi de onların ellerine teslim etmiş olursunuz.
Şimdi kendimize şu soruyu soralım:
“Biz bağımsız bir halk mıyız, yoksa başkalarının belirlediği prosedürlere uymak zorunda bırakılan bir topluluk mu?”
Topuk kanı meselesi, göründüğünden çok daha derin bir tartışmayı beraberinde getiriyor. Konu birkaç damla kan değil; konu, anne-babanın çocuğu üzerindeki haklarının korunup korunmaması.
Bu yüzden uyanık olmak, sorgulamak ve çocuklarımızın geleceğini kendi ellerimizle savunmak zorundayız.
Unutmayalım: Bir hakkı bir kez kaybederseniz, geri almak her zaman çok daha zor olur.