Zeki Baştürk Yazdı: Eğitimde Çıkmazlar ve Öğretmensiz Gelecek

  • 01 Eylül 2025
Zeki Baştürk Yazdı: Eğitimde Çıkmazlar ve Öğretmensiz Gelecek

Eylül ayı yaklaşıyor, yeni bir eğitim-öğretim yılı daha başlıyor. Sıralar, kitaplar, zil sesleri, çocuk çığlıklarıyla canlanacak okullar… Ancak değişmeyen, hatta daha da derinleşen bir tabloyla karşı karşıyayız: Eğitimdeki yapısal çıkmazlar ve öğretmensiz geçen yıllar.

En Büyük Sorun: Öğretmen İhmalidir

Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Zeki Baştürk, kaleme aldığı yazısında Türkiye’nin en önemli sorununun hâlâ eğitim olduğunu, bu sorunun merkezinde ise yıllardır görmezden gelinen “öğretmen gerçeği” bulunduğunu açıkça vurguladı. Baştürk’e göre, eğitim politikaları ne kadar reformla süslenirse süslensin, temel taş olan öğretmen görmezden gelindiğinde bu sistemin yürümesi mümkün değil.

REKLAM ALANI

Atama Sayısı: Umut Değil, Hayal Kırıklığı

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2025 yılı için duyurduğu 15 bin öğretmen ataması, kamuoyunda sevinç değil, tepkiyle karşılandı. Baştürk, “Her yıl üniversitelerden mezun olan on binlerce öğretmen adayı, KPSS’ye hazırlanıyor, yıllarca umutla bekliyor. Ancak karşılarında açılan kapı yalnızca 15 bin kişilik. Bu, milyonlarca gencin emeğine açık bir saygısızlıktır,” ifadeleriyle durumu eleştirdi.

Öğretmensiz Gelecek, Eğitimde Felaket Demektir

Zeki Baştürk, öğretmen atamalarının yetersizliğinin sadece bireysel mağduriyet değil, toplumsal bir eğitim krizine dönüştüğünü belirterek şunları söyledi:
“Boş kalan kadrolar, ücretli öğretmenlerle doldurulmaya çalışılıyor. Eğitimde nitelik kaybı artıyor. Öğrenciler öğretmensiz kalıyor. Geleceği inşa edecek nesiller, en temel hak olan nitelikli eğitime ulaşamıyor.”

Çözüm: Sayılarla Değil, Vicdanla Hareket Etmek

Baştürk, yazısını şu çağrı ile tamamladı:
“Artık istatistiklerle değil, vicdanla karar verilmeli. Eğitim, seçim yatırımından çıkıp, ülkenin en kutsal meselesi olarak ele alınmalıdır. Gerçek reform, öğretmeni merkezine alan bir sistemle mümkündür. Aksi takdirde, karşımıza çıkan tablo, öğretmensiz bir gelecek olur.”

Zeki Baştürk’ün bu çarpıcı yazısı, yalnızca bir eleştiri değil; aynı zamanda milyonların sesi, eğitim sisteminin haykırdığı acı bir gerçektir.

İşte o yazı…

OKULLAR AÇILIRKEN:
Eğitimde Çıkmazlar ve Öğretmensiz Gelecek

Yeni bir eğitim-öğretim yılı başlıyor. Takvimler Eylül’ü gösterdiğinde milyonlarca öğrenci sıralarına oturacak, yeni defterler açılacak, öğretmenler ders planlarını hazırlayacak. Koridorlar çocuk çığlıkları ile dolacak.  Ancak bu yıl da değişmeyen bir tablo var: Eksiklikler, eşitsizlikler, çözümsüzlükler…

Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri hâlâ eğitimdir. Ve bu sorunun merkezinde, yıllardır ihmal edilen bir gerçeklik duruyor: Öğretmenler.

Atama Çıkmazı: Öğretmensiz Sıralar

Milli Eğitim Bakanlığı, 2025 yılı için 15 bin öğretmen ataması yapılacağını açıkladı. Bu sayı kulağa büyük gelse de, aslında yüz binlerce öğretmen adayının emeğini görmezden gelen bir karar. Çünkü her yıl on binlerce genç üniversitelerden mezun oluyor, KPSS’ye hazırlanıyor, umutla bekliyor. Ancak karşılarına çıkan kapı, sadece 15 bin kişilik dar bir aralık oluyor.

Dahası, branş dağılımındaki adaletsizlik öğretmenleri derinden yaralıyor. Edebiyat’a 29, Tarih’e 28, Biyoloji’ye sadece 27 kadro ayrılmışken; bazı branşlara binlerle ifade edilen sayılar tanındı. Bu durum, yıllarca okuyan, bilimsel çalışmalar yapan, dershanelerde ve kütüphanelerde ömür tüketen genç öğretmenlerin hayallerini yıkıyor.

Sonuç olarak, bir tarafta atanmayan yüz binlerce öğretmen, diğer tarafta öğretmensiz kalan binlerce okul var. Bu çelişki, eğitim politikalarının en büyük açmazını gösteriyor.

Öğretmenin Sosyal ve Ekonomik Dramı

Öğretmenlik salt bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Ancak atanmayan öğretmenler için bu yaşam biçimi, ağır bir yük haline geliyor. Birçok öğretmen, ailesine destek olamamanın utancını yaşıyor. Evlilik hayalleri, işsizliğin gölgesinde erteleniyor.

“Bir okulun önünden geçerken boynumuzu eğiyoruz.” sözleri, yaşanan dramı en yalın haliyle anlatıyor. Öğretmen işsiz kaldığında sadece kendi yaşamı değil, toplumun vicdanı da yara alıyor.

Doğu ve Güneydoğu’da Boş Kalan Sıralar

Türkiye’nin doğusunda ve güneydoğusunda öğretmen açığı kritik boyutlara ulaşmış durumda. Binlerce sınıf boş kalıyor, dersler vekil öğretmenlerle doldurulmaya çalışılıyor. Bu tablo, eğitimde fırsat eşitsizliğini derinleştiriyor. Batı’da eğitim gören bir öğrenciyle Doğu’da eğitim gören bir öğrenci arasındaki fark büyüyor. Üstelik, akademi süreçlerinin uzaması ve atamalardaki sorunlar, bu açığı daha da artırıyor. Öğrenciler ders beklerken, öğretmenler hâlâ görev başına geçemiyor.

Eğitimin Diğer Çıkmazları

Atama sorunu, buzdağının sadece görünen yüzü. Eğitim sistemimiz daha derin ve yapısal sorunlarla boğuşuyor:

Müfredat sorunlu: Ezbere dayalı, eleştirel düşünceyi geliştirmekten uzak.
Fırsat eşitsizliği büyüyor: Büyük kentlerde özel okulların olanakları ile köy okullarının koşulları arasındaki uçurum derinleşiyor. Türkiye Yüzyılı Müfredat Programı adıyla göklere çıkarılan programın ici boşaltıldı.  Türkiye Cumhuriyeti ‘nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün adı anilmaz oldu.  Devrimleri unutturuldu. 10 Kasım,  29 Ekim,  23 Nisan,  19 Mayıs gibi önemli gün ve haftalar yasaklandı. Öğrencinin gelişimi icin gerekli olan resim, müzik, beden eğitimi gibi dersler, müfredattan çıkarıldı. Sorgulamayan, ezbere dayalı anlayış egemen kılındı.

Ekonomik yük ailelerin omzunda: Veliler servis, kırtasiye, kıyafet masraflarıyla eğitim yılını borçla karşılıyor. Kayıt sirasinda istenen ücretler, astronomik. Velilerin ödeme gücünü aşıyor.  MEB, okullara temizlik görevlisi vermiyor, tuvaletlerin, dersliklerin, koridorların temizliği velilerin omuzlarina yükleniyor. Tuvaletlerde sabun bulunmuyor. Tüm bunlar, velilerin cebinden karşılanıyor. Öğrenciler,  kantinde kuyruğa bile giremiyor, yiyeceklere uzaktan bakıyor. Beslenme çantaları,  beslenmeyi değil derin yoksulluğu simgeliyor. İçleri boş çünkü.

Öğretmenin saygınlığı  zedeleniyor: Öğretmenlik mesleği toplumda hak ettiği saygıyı göremiyor; düşük ücretler ve iş güvencesizliği mesleği yıpratıyor.

Çözüm Nerede?
Öğretmenler yıllardır mücadele ediyor. Sokaklarda, alanlarda, sosyal medyada, TBMM’de, sendikalarda… İste9klerini her platformda dile getirdiler. Önerilerini sıraladılar:
Atama sayısı en az 40 bine çıkarılmalı.
Branş dağılımında adalet sağlanmalı.
Doğu ve Güneydoğu’daki öğretmen açığı hızla kapatılmalı.
Öğretmenlik mesleği sadece kadro değil, saygınlık da kazanmalı.

Çünkü herkes biliyor ki: Eğitim, bu ülkenin geleceğini belirler.
Öğretmensiz Eğitim Olmaz

Yeni bir eğitim yılı başlıyor. Çocuklar kalemlerini açacak, defterlerine ilk tümcelerini yazacak. Ama unutmayalım: O tümceleri geleceğe taşıyacak olan öğretmenlerdir. Öğretmensiz bir okul, suskun bir binadan ibarettir.

Bugün öğretmenlerin emeğini hiçe saymak, yarının toplumunu karartmaktır.
Ve asıl soru şudur:
Geri dönüşte herkes “Haklısınız” diyorsa, o halde neden hâlâ gereği yapılmıyor?

Eğitim salt sözle değil, adaletli bir politikayla inşa edilir. Öğretmenler akanlarda değil, okullarında olmak istiyor. Bu sese kulak vermek, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmaktır.

Yeni öğretim yılı başlarken tüm öğrenci ve öğretmenlerimize sağlık,  erinç ve başarılar dilerim. Velilerimize de dayanma gücü.

Zeki BAŞTÜRK

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ