“Doktorun Hastayı Reddetmesi Hukuken Mümkün mü?”

Av. Cüneyt Bülent Şeker – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazısı
Son günlerde kamuoyunda tartışma yaratan bir olay üzerinden önemli bir hukuki meseleye değinmek istiyorum:
Bir doktor, teşhirci olduğunu düşündüğü bir hastayı reddedebilir mi?
Cevabım net: Hayır, hukuken reddedemez.
Bir doktor, kişisel kanaatiyle bir hastanın yaşam tarzını veya görünümünü beğenmeyebilir. Teşhirciliği ahlâken tasvip etmiyor olabilir —ben de teşhirciliği savunmam— ancak bu durum, bir hastayı tedavi etmeme hakkı doğurmaz.
Hekimlik Meslek Etiği Kuralları ve Hasta Hakları Yönetmeliği açıkça belirtmektedir:
Hekim, acil olmayan bir durumda hastayı reddedebilir ama bu red, keyfi değil; hukuken geçerli ve haklı bir nedene dayanmalıdır.
Geçerli sebepler arasında şunlar olabilir:
– Hastanın doktoru daha önce fiziki olarak tehdit etmiş olması
– Ağır hakaret veya hayatî tehlike oluşturan davranışlarda bulunmuş olması
– Hekimin fiziksel ya da ruhsal sağlığının risk altına girmesi
– Hekimin yerine aynı nitelikte bir meslektaşını ikame etmesi
Bunlar harici sebeplerle hastayı “beğenmedim” diye reddetmek, hukuken sorunludur.
Hekimlik keyfiyet değil; kamusal sorumluluktur.
Unutulmamalıdır ki, bir doktorun meslekî görevi sadece beğendiği, kendisine yakın bulduğu kişilerle sınırlı değildir. Aksi halde sağlık hizmeti, kişisel yargılara göre verilmiş olur ki bu, hukuka ve vicdana aykırıdır.
Saygılarımla,
Av. Cüneyt Bülent Şeker
Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı – Bursa Barosu Avukatı
İşte o yazının tamamı…
SAĞLIK BAKANLIĞININ HASTANIN HAKLARINI KORUMASI İÇİN İLLA (LGBT) VEYA (TEŞHİRCİ) Mİ OLMAK GEREKİYOR?
Bu olayda da bence doktor hukuken haklı değildir.
Doktor teşhircilerden hoşlanmayabilir. (Bende teşhirciliği ahlâken tasvip etmiyorum) ama bu doktorun hastayı ret etmesi için hukuken haklı bir sebep teşkil etmez!
Bir doktor geçerli bir mazereti olmadan hastayı ret edemez, bu mazerette hastanın kendisini daha önce yaralamış olması, hastadan gelen ciddi bir hayati tehtit vs. olması… gibi ağır ve haklı bir sebeptir.
İlgili kanunlar gereği doktor çok acil işi olsa dahi yerine aynı nitelikte bir doktor ikame etmeden hastasını terk edemez…
Ancak ben şu “ÇİFTE STANDART’I” kabul edemiyorum;
Covit-19 (Sahte) Salgını döneminde ise aşı olmayan, maske takmayan insanlar muayene edilmedi, bazı doktorlarca bu insanlar geri çevirdi, şimdi de topuk kanı konusunda bazı sağlıkçı ve doktorlar aynı şeyleri yapıyor.
Aşı bir hastalık bulaştırmayı engeller mi? Hayır aksine aşılı insanların taşıyıcı olduğu resmi ağızlardan açıklandı.
Maskeninde aynı şekilde koruyucu olmadığı uygulamalar ile netleşti, üstüste 2 maske+sperlik takan insanlar hasta oldu, hiç maske takmayan, covit hastası kabul edilenlerle içli dışlı olan insanlar hasta olmadı.
Hastalığın iç bağışıklık sisteminiz ile ilgili olduğunu nihayet modern tıp camiasınca birazcık anlaşıldı.
Zaten maske 4 tarafı açık bir plastik bez parçası, delikleri de 2000 nano mikron büyüklüğünde, virüsler ise 50-200 nano mikron civarı, yani dikenli çit ile sivrisinek engellemek ne kadar mümkün ise, maskeler ile virüsleri engellemek de o kadar mümkündü…
Sonuçta ağzımızda maske olsa dahi dışarı verdiğiniz havanın (Özelikle kapalı ortamda) hızla dağıldığı ve airesol bulaşmanın olmadığı kabul edildi. Sağlık bakanlığı bunu hava yolu ile seyahat ile ilgili yaptığı açıklamada detaylandırmıştı.
Ancak maskenin oksijen alımını azalttığı, maskenin ağız kısmı nemli olduğu için havadaki tozları tuttuğu, birkaç dakikadan fazla takıldığında bakteri oluşumuna zemin hazırladığı, bunlarında bağışıklığı azalttığı, astım gibi akciğer hastalıkları olanları da perişan ettiği, hatta hayati tehlike oluşturduğu (Nihayet) görüldü.
Maske açık ameliyat yapan cerrahların veya dişçilerin tükürükleri/ağız bakterileri açık yaraya sıçramasın diye kullandıkları bir bez parçası idi.
Virüsleri engelleyebilecek maskeler ise çok pahalı ve tüm vucudu kaplayan cihaz ve aparatlardan oluşuyordu.
Tabi virüs teorisini ret eden görüşlerde var, (Bunların vücuttaki zararlı bakteri/mikropların parçalanmasından doğan artıklar veya bazı zararlı kimyasal bileşenler olduğu ve canlı olmadıkları-üreyemediklerine ilişkin) ama biz virüslerin canlı olduklarını kabul ederek bu açıklamaları yapıyoruz.
Peki bu doktorların yaptığı neydi? AYRIMCILIK, AŞI-MASKE SATIŞINA DOLAYLI ARACILIK YAPMAK, EN TEMEL İNSAN VE HASTA HAKLARINI ÇİĞNEMEK!
Ben 28 Şubat (Üstü kapalı darbe) döneminde de baş örtülü, çarşaflı kadınları muayene etmeyen doktorları biliyorum, onlar da sistem tarafından korundular, Sağlık Bakanlığı hiç birisi hakkında soruşturma açmadı.
Nede olsa İRTİCANIN BULAŞMASINI ENGELLİYORLARDI…!!!
Sistemin (Bazıları buna devlet diyor, ama devlet millete yapılacak hizmetin organize edildiği toplumsal bir sözleşmedir.) “O” gücün emirleri söz konusunu olduğunda hiç bir kanunu tanımadığı, bu konuda ikiyüzlü davrandığı da bir gerçek. Elbette bunlar bağımsız bir hukuk devletinde yaşanacak şeyler değil.
O yüzden ya; “Doktor istediği hastayı kabul eder, istediğini ret eder, bu doktorun keyfine kalmıştır…” düsturunu açıkça kabul edelim.
Yada artık hukuka (BM-DSÖ-ABD-İSRAİL-TIP KARTELLERİ) yani Global Dünya Düzeni emirleri söz konusu olunca istisna vermeyi bırakalım!
Bari Adalet, hukuk, devlet kavramlarını kirletmeyelim.
Avukat Cüneyt Bülent Şeker