Bursa Vatan Medya’dan Kalemime Düşenler – Bugünkü Mesajım Sizlere

Bursa Vatan Medya Gurubu Köşe Yazarı Mali Müşavir Bahri Palas’ın kaleminden…
Merhabalar sevgili okuyucularım;
Bugün yine Vatan Medya Grubu’nun internet platformları aracılığıyla sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum. Her yeni yazı, bir yürek teması, bir fikir alışverişidir benim için. Bu satırların sizlere ulaşmasında katkısı olan, bizlere bu alanda kalem oynatma fırsatı sunan Yönetim Kurulu Başkanımız Sn. Erdal Orhan üstadımıza şahsım adına teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Kalem… Kimi zaman bir hakikatin, kimi zaman bir haykırışın taşıyıcısı olur. Ancak her kelam, her cümle; sadece yazıya dökülmekle kıymet kazanmaz.
Eğer ak sayfalar üzerine kara kalemlerle yazılan sözler –isterse Allah kelamı olsun– hayatımıza dokunmuyorsa, bize yön vermiyorsa, yaşantımıza yön çizmiyorsa… O vakit ne yazık ki bu yazılanlar sadece “sayfalara yazılmış metinler” olarak kalır.
Unutmayalım ki, bir ayet sadece mushafın arasında değil, insanın kalbinde ve davranışlarında hayat bulduğunda anlam kazanır. Anlamaya çalışmıyorsak, idrak etmiyorsak, yaşatmıyorsak, o yüce kelam bile yalnızca yazıdan ibaret kalır.
İşte bu yüzdendir ki; yazmak da yaşamak da bir sorumluluk ister. Okuyucuya düşen, sadece okumak değil, satır aralarında verilen mesajları yakalamak, hayatla bütünleştirmektir.
CANLI KURAN DİYOR Kİ :
Merhabalar sevgili okuyucularım ; bugün yine Vatan Medya grubunun internet platformundaki gazeteleri aracılığı ile sizlerle bir araya gelip sohbet etme imkanı bulabildim. Bizlere bu alanda bir şeyler yazabilme imkanı tanıyan Sn. Erdal Orhan üstadımıza’da teşekkürü şahsım adına borç bilirim.
Ak sayfalar üzerine kara kalemlerle yazıldığı taktirde, Allah kelamı dahi olmuş olsa bu ayetleri hayatımıza monte edip onları birer birer yaşayamıyorsak, anlayamıyorsak, idrak etmek için bir gayret göstermiyorsak , o vakit bu sadece bu, sayfalara kalemle yazılan bir kitap yani mu saf olur.
Kuran bambaşka bir şey, her şeyden önce Kuran canlı. Bizim bedenimizde, bizim ruhumuz da hayat bulabilmeli. Biz; bizim için inen bu ayetleri hayat yüzyılımızda bir elbiseyi giyer gibi giyebilmeli, susamış bir insanın kana kana su içtiği gibi bu ayetleri içebilmeli, uzun bir süredir yemek yiyememiş bir insanın büyük bir iştahla yemek yediği gibi yiyebilmeli, belki de en önemlisi ayet ayet, harf harf bu kuranı ilmek ilmek dokuyabilmeli ve idrak edebilmeliyiz. Kabiliyetimiz kadar, ilmimiz kadar ya da nasibimiz kadar ama en azından bir gayretimiz olmalı.
Öyle bir yüzyıla denk geldi ki yaşantımız, Hoşgörünün kalmadığı, insan hayatının hiçbir değerinin kalmadığı, haram helal diye bakılmadığı bir yüz yıla denk geldik. ELHAMDÜLİLLAH ; bunların hiç birini bir şikayet olsun diye de yazmıyorum.
Horasan erenlerinden Taptık Emre hazretlerinin Yunus Emre hazretlerini uyarırken kullandığı bir cümle günün yirmi dört saati, yılın üç yüz altmış beş günü kulaklarımda çınlayarak benim hayat düsturum olmuştur. Hazreti pir bizim yunusun biraz fazla olaylardan şikayet etmesi üzerine ; HİKAYE ETMEK DAHİ, ALLAHIN İŞLEYİŞİNDEN ŞİKAYET ETMEKTİR diyerek eylemsiz sadece boş boş konuyu konuşmaktan , yada hikayeleştirmekten yada şikayet etmekten men etmiştir. Rabbim beni bu söze layık kılsın inşallah. Ama yazmaya devam edeceğiz sizlerle paylaşabilmek adına.
Bir kıskaç içerisine girdik İslam olarak, her cepheden haçlı orduları vatanımıza, topraklarımıza göz dikmiş bir vaziyette dinimize ve din kardeşlerimize milyonlarca Müslümanın gözü önünde büyük zulüm içerisinde , dinimize karşı nefret ve kinlerini kusmaktadırlar. Minicik sabilerin, suçsuz günahsız kadın ve kocamış ihtiyarların acımasızca katledildiğine şahitlik etmekteyiz. Ama en üzücüsü sadece seyretmekle yetinmekteyiz. Ne mutlu bu uğurda elini taşın altına sokup gayret gösterebilenlere.
Suriye de yaşanan kanlı çatışmalar ile başladı on dört yıl öncesi bu coğrafya da Siyonizm’in kanlı pis planları. Evet Ülke olarak seyirci kalmadık üzerimize düşeni bir çok cırtlak ses çıkartan vatandaşlarımızın cehaletine vererek sabrettik, sadece yutkunduk. Kendi içimizde de bir kırgınlık yaşamamak adına. Nice kanlı sahnelere şahit olduk irtica etmek için vatanını terk etme mecburiyetinde kalan Suriye halkı. Vatanlarında kaldıklarında Esad ve diğer terör örgütleri tarafından zulme uğradıklarını, başka bir ülkeye sığınmak istediklerinde ise el kadar bebelerin aç ve susuz her türlü sıkıntı içerisinde can verdiklerini acımasızca bütün dünyanın izlediği gibi televizyon ekranlarından seyrettik bu sonu ölümle biten kanlı sahneleri. Rabbim bizi affetsin.
Irak bir İslam ülkesiydi ve nasıl dağıldığını, nasıl işgal edildiğini hep birlikte seyrettik. Sessiz sedasız miyonlarca Müslümanın gözü önünde.
Ya Lübnan, Afganistan, Yemen, Libya gibi İslam coğrafyası içerisinde Müslümanın Müslüman ile çatışmalarını yine Siyonizm’in kanlı eline ve kin ve nefret ile kızışmış düşüncelerine bağlamayalım mı ?
Her ne kadar İslam olmasalar da Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş Rusya yı askeri, siyasi gücünü azaltıp yarın İslam ülkelerinde oynanacak bir oyuna müdahale etmesinin önüne geçmek olarak düşünemez miyiz. Elbette ki öyle.
Ya Amerika’nın ve İsrail’in İran ile yapmış olduğu füzeli güç gösterisi yine orta doğuda Siyonizm’in patronu İsrail’e yeni dünya düzeninde bu bölgenin patronu olduğunu ispat etme çabası değilde ne peki.
Ya Filistini nasıl ve nice izah edeyim sizlere her gün Tv ekranları aracılığı ile gözümüzün önünde işleniyor bu cinayetler.
NE YAPMALIYIZ ?
Kurana başvurmalıyız en doğru yolu bize o gösterecektir. İlk ayet ‘’ İkra ‘’ yani Oku ayeti geldiği dönemde de Mekke ve Kureyş halkıda büyük bir cehalet ve çirkin bir yaşantının içerisindeydi. Onun için Peygamber efendimize ilk inen ayet ‘’İKRA ‘’ yani okudur.
Ne yi okuması gerekiyordu Peygamber efendimizin.
Kureyş halkının yüksek faizler aracılığı ile insanları köleleştirdiklerini,
Kız çocuklarını diri diri toprağa gömdüklerini,
Her türlü çirkin işlerin reva görüldüğü ve kudret sahibi güçlü insanların zayıf olan kişilere istedikleri zulmü reva görmeleri ve istedikleri zaman öldürmeleri ve hesap vermemeleri.
Bunları çok daha fazla çoğaltabiliriz. O dönemdeki zulüm ile bu zamanda ki zulüm arasında çok fazla bir fark yok maalesef.
İşte cenabı hak bu yapılan zulmü bir gör ortada oynanan oyunu oku diyor onun için ilk inen ayet ‘’ İKRA ‘’ şunu demek istiyorum bizde aynı hazreti Peygamber efendimizin gösterdiği hassasiyet ile yaşadığımız olayları en ince ayrıntısına kadar açık ve net okuyabilmeliyiz.
Şimdi bunları bilmek yetmez; birlik ve beraberlik içerisinde İslam’a yakışır vaziyette hareket etmeliyiz. Çok uzatmak istemiyorum. Bir cümle ile yazımı nihayetlendireceğim.
Her türlü zulmün içerisinde İslam’ın biricik nuru efendimiz nasıl her türlü sapıklık ve düşmanlıkla başa çıkıp başarılı olabildiyse mutlaka peygamberine verdiği desteği Allah’u Teala dininin mensubu biz aciz kullarına da mutlaka verecektir.
Birlik ve beraberliğimizi bozmadan,
İslam’a yakışır bir hayat yaşayarak, okuyarak her türlü zulme karşı muvaffak olabiliriz.
Bizim dinimizde Ümitsizlik kesinlikle yoktur.
Selametle kalınız.