“Zulme karşı denizden direniş başlatıyoruz”

  • 03 Ağustos 2025
“Zulme karşı denizden direniş başlatıyoruz”

Saadet Partisi, İsrail’in Filistin üzerindeki ablukasını delmek ve Gazze’ye insani yardım ulaştırmak amacıyla tarihi bir karara imza attı. Genel Başkan Mahmut Arıkan, partisinin Genel İdare Kurulu, İl Başkanları ve MİLKO temsilcileriyle yaptığı geniş katılımlı toplantıda, Gazze’ye gemiler gönderme kararı aldıklarını resmen açıkladı.

Arıkan yaptığı konuşmada, İsrail’in Gazze’deki soykırıma varan saldırılarına karşı yalnızca sözle değil, eylemle de karşı çıkacaklarını vurguladı:

“Bu kez sadece konuşmayacağız. Bu kez gözümüzün önünde açlıktan ölen çocuklara, bombalanan hastanelere, susuzluktan kıvranan insanlara omuz vereceğiz. Gazzeli kardeşlerimizin yanına, denizden ulaşacağız. Gemilerimiz Gazze’ye insani yardım için yola çıkacak.”

REKLAM ALANI

Saadet Partisi’nin bu kararı, insani yardım koridorlarının sistematik olarak engellendiği, BM kararlarının hiçe sayıldığı ve İsrail’in uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiği bir süreçte, hem Türkiye’de hem uluslararası arenada dikkatle takip ediliyor.


KÜRESEL GERİLİM TIRMANIYOR: İSRAİL KUZEY KIBRIS’I “TEHDİT” OLARAK TANIMLADI

Saadet’in Gazze çıkışı bir yanda sıcak gündem yaratırken, İsrail’de ise Kuzey Kıbrıs’a yönelik endişe verici yeni analizler dikkat çekiyor.

İsrailli güvenlik uzmanı Shay Gal, kaleme aldığı çarpıcı analizde, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’taki askeri varlığının artık İsrail için doğrudan balistik tehdit oluşturduğunu öne sürdü. Gal’ın ifadeleri, bölgede olası bir çatışma senaryosunun altyapısını gözler önüne seriyor:

“On yıllar boyunca bu bölge sadece Türk-Yunan meselesi olarak görüldü. Ancak artık net bir şekilde görülüyor ki: Kuzey Kıbrıs yalnızca Kıbrıslı Rumların değil, İsrail’in de bir güvenlik sorunudur.”

“Kuzey Kıbrıs yasa dışı bir operasyon üssü hâline geldi”

Gal’a göre bölge, yalnızca askeri değil, istihbarat ve finansal operasyonlar açısından da bir merkez hâline geldi. Yazıya göre:

  • Hamas ve İran’ın Kudüs Gücü, Kuzey Kıbrıs’ta hiçbir denetime takılmadan faaliyet yürütüyor.

  • Türk yetkililer, bölgeyi “cezasızlık alanı” olarak tanımlıyor.

  • Kumarhaneler, üniversiteler ve limanlar, istihbarat ve şantaj operasyonlarında aktif kullanılıyor.

  • Avrupa’da İsraillilere yönelik saldırı hazırlıkları Kuzey Kıbrıs üzerinden organize ediliyor.


TÜRK SİHA’LARI VE BALİSTİK FÜZELER, İSRAİL’İ HEDEF ALABİLİR

Shay Gal’ın analizine göre, 1974’ten bu yana Kuzey Kıbrıs’taki Türk askeri yapılanması giderek büyüdü. Özellikle son üç yılda bölgede drone ve füze üsleri dikkat çekiyor:

  • Bayraktar TB2 ve Akıncı SİHA’lar, Lefkoniko’daki üs üzerinden aktif hale getirildi.

  • Bu SİHA’lar, İsrail’in doğalgaz platformlarını, savaş gemilerini ve altyapısını hedef alabilecek kapasitede.

  • ATMACA gemisavar füzeleri (200 km menzilli) ve Typhoon balistik füzeleri (560 km menzilli) Girne ve Mağusa’da konuşlandırılmak üzere hazırlandı.

Bu gelişmeler, İsrail’in ilk kez doğrudan Türkiye kaynaklı bir balistik tehditle karşı karşıya olduğunu düşündürüyor.


“POSEIDON’UN GAZABI” OPERASYON PLANI: İSRAİL MÜDAHAEYE HAZIRLANIYOR MU?

Shay Gal analizinde, İsrail’in “doğrudan çatışma hedeflemediğini” ancak bir saldırı durumunda Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la birlikte askeri bir plan hazırlığında olduğunu yazıyor.

Planın adı: Poseidon’un Gazabı

Amaçlar arasında şunlar yer alıyor:

  • Türkiye’den yapılacak askeri sevkiyatların engellenmesi

  • Kuzey Kıbrıs’taki hava savunma sistemlerinin imhası

  • Türk komuta ve istihbarat merkezlerinin yok edilmesi

  • Türk askerî varlığının adadan çıkarılması

Yazıya göre bu plan, yalnızca savunma değil, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğini yeniden tesis etme hedefi taşıyor.


YENİ DENGELER, YENİ KRİZLER

Ortadoğu’nun kanayan yarası Gazze’ye yönelik Saadet Partisi’nin cesur kararı, bir yanda insanlık onurunu savunma girişimi olarak öne çıkarken, diğer yanda İsrail’in Kuzey Kıbrıs’tan duyduğu stratejik endişeler bölgede tansiyonu daha da yükseltiyor.

Önümüzdeki süreçte:

  • Gazze’ye insani yardım için yola çıkacak gemilerin engellenip engellenmeyeceği

  • İsrail’in Kuzey Kıbrıs’taki Türk askeri varlığına karşı nasıl bir hamle yapacağı

  • Ve en önemlisi, Türkiye’nin bu artan uluslararası baskıya karşı nasıl bir diplomasi izleyeceği kritik gündem başlıkları olarak takip edilecek.

  • Yazının tamamı şöyle:

    “Kuzey Kıbrıs Artık Sadece Rumların Değil, İsrail’in de Sorunu

    İsrail Hayom – Shay Gal

    Kuzey Kıbrıs’ın özgürleştirilmesi İsrail’in görevi ya da arzusu değil. Ancak bölgeden kaynaklanan tehdit kritik seviyeye ulaştığında, İsrail’in stratejik duruşu değişmek zorunda kalacak. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la koordineli şekilde, adanın kuzeyini özgürleştirmeye yönelik bir acil durum planı hazırlamalı.

    Geçtiğimiz günlerde, Türkiye’nin 1974’te gerçekleştirdiği işgalin 51. yıldönümü, Kıbrıslı Rumlar için derin bir travmanın hatırlatması oldu. On yıllar boyunca İsrail bu meseleyi uzak bir Türk-Yunan sorunu olarak gördü. Ancak artık net bir şekilde görülmeli ki: Kuzey Kıbrıs yalnızca Kıbrıslı Rumların değil, aynı zamanda İsrail’in de bir güvenlik sorunudur.

    Bugün Kuzey Kıbrıs, uluslararası bir “yasa dışı alan” işlevi görüyor. Türkiye’nin yanı sıra Hamas ve İran’ın Kudüs Gücü gibi örgütler bölgede hiçbir polis ya da yargı denetimi olmadan faaliyet yürütebiliyor. Sızdırılan istihbarat belgelerine göre, üst düzey Türk yetkililer bölgeyi “her şeyin cezasız kalacağı ideal bir operasyon üssü” olarak tanımlıyor.

    Dronlar, Füzeler ve İsrail’e Doğrudan Tehdit

    1974’ten bu yana Türkiye’nin bölgedeki varlığı büyük ölçüde değişti. Kuzey Kıbrıs artık ileri bir askeri üs haline geldi. Türk Silahlı Kuvvetleri gelişmiş silah sistemleri, siber casusluk ve sinyal istihbaratı altyapısıyla hem İsrail’in askeri hem de sivil iletişim ağlarını dinleyebiliyor.

    Lefkoniko Havaalanı, insansız hava araçlarının konuşlandırıldığı bir drone üssüne dönüştürüldü. Mayıs 2021’den itibaren Bayraktar TB2 SİHA’lar, Temmuz 2024’te ise daha gelişmiş Akinci UAV’ler bölgede aktif şekilde kullanılıyor. Bu SİHA’lar İsrail’in doğalgaz platformlarını, savaş gemilerini ve stratejik noktalarını anında hedef alabilecek kapasitede.

    Ayrıca Türkiye’nin 200 km menzilli ATMACA gemisavar füzeleri ve 560 km’ye kadar nokta atışı yapabilen Typhoon balistik füzeleri, İsrail’in Kudüs, Tel Aviv ve Hayfa dahil tüm stratejik alanlarını vurabilecek konumda. Batı istihbarat raporlarına göre, Girne ve Mağusa’da bu füzelerin konuşlandırılacağı üsler hazır durumda. Bu, Türkiye’den İsrail’e yönelik ilk doğrudan balistik tehdit anlamına geliyor.

    Terör Finansmanı ve İstihbarat Üssü

    Askeri tehditlerin yanı sıra Kuzey Kıbrıs, terör finansmanı ve kara para aklama faaliyetlerinin merkezi haline gelmiş durumda. İran ve Türkiye kaynaklı yasadışı fonlar, paravan şirketler aracılığıyla Hamas ve diğer örgütlere aktarılıyor.

    2021’deki “Muhafızların Duvarı” ve 2023’teki “Demir Kılıçlar” operasyonlarında ele geçirilen belgeler, Hamas’ın Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta Avrupa’da İsraillilere yönelik saldırılar düzenleyecek operasyonel bir merkez kurma planlarını ortaya çıkardı. Aynı yıl, bölgede deşifre edilen bir Kudüs Gücü hücresinin İsrail hedeflerine saldırı hazırlığında olduğu tespit edildi.

    Kumarhaneler, üniversiteler, oteller ve limanlar Türk istihbaratının kontrolündeki casusluk ve şantaj faaliyetleri için üs olarak kullanılıyor. Uluslararası yetkililere yönelik “bal tuzağı” operasyonları bu ağın bir parçası.

    “Poseidon’un Gazabı” Planı

    İsrail’in hedefi çatışma çıkarmak değil, ancak olası bir saldırı durumunda tam hazırlıklı olmak zorunda. Bu nedenle Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la ortak hazırlanacak acil durum operasyonuna “Poseidon’un Gazabı” adı veriliyor. Yunan deniz tanrısının adını taşıyan bu plan, denizlerde üstünlüğü ve bölgedeki en kötü senaryoda verilecek sert karşılığı simgeliyor.

    Operasyonun amacı, Türkiye’den yapılacak takviye sevkiyatını engellemek, Kuzey Kıbrıs’taki hava savunma sistemlerini imha etmek, istihbarat ve komuta merkezlerini yok etmek ve Türk askerini bölgeden çıkartarak uluslararası hukuka uygun şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğini yeniden tesis etmek olacak.

    İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik daha önce “çok düşük ihtimal” görülen operasyonu nasıl hayata geçtiyse, benzer bir adım Türkiye’nin Akdeniz kıyısında Rusya’nın bile riskli görerek uzaklaştığı Akkuyu nükleer santrali gibi projeler için de gündeme gelebilir.“

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ