Kıraç Toprakların Çocuğundan Bursa’ya Yanan Ormanlar İçin Feryat: “Yeşilin Yası, Külün Acısı Bitmedi!”

Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Ahmet Koçak, doğup büyüdüğü bozkırın eksikliğini Bursa’da yeşil ve mavinin huzurunda tamamlayan bir kalem. Ama bu kez kalemi umut değil, acı ve öfkeyle dolu… Çünkü Bursa yanıyor! Sadece ormanlar değil, doğaya, ağaca, hayvana, insana duyulan vicdan da yanıyor!
Kaplıkaya’daki ormanlara âşık bir yüreğin, Uludağ’a gözü gibi bakan bir insanın, Kestel ve Gürsu’daki alevleri penceresinden çaresizce izleyişi var satırlarında.
“Yanmak bir ağaç için neyse, seyretmek bir insan için odur. Külün kokusunu burnumda değil, yüreğimde duyuyorum.”
— Ahmet KoçakREKLAM ALANI
Ormanlar Yandı, Vicdanlar da Küllendi
Yangın sadece ağaçları yakmadı. İçinde can taşıyan kaplumbağayı, sincabı, kirpiyi; dallarında yuva kuran kuşları, böcekleri, börtü böceği de kül etti. Bursa’nın ciğerleri göz göre göre erirken, birileri hâlâ fotoğraf çektirme, algı yönetme, siyasi hesap yapma derdinde!
Ahmet Koçak, yazısında şöyle soruyor:
“Orman yanıyor diye Belediye Başkanı hiç mi bir yere gitmeyecek? Bu kadar mı tek kişiye bağımlı kaldık? O yoksa devlet yok mu sayılır?”
Bu, yalnızca bir orman yangını değil; bu, toplumsal hafızada yeşilin kara lekeye dönüşme süreci. Koçak’ın isyanı; yangının siyasetle gölgelenmesine, medyada gösteri malzemesi yapılmasına, AFAD’ın ve belediyelerin yanında canını dişine takarak çalışan halkın “diğerleri” diye küçümsenmesine.
“Diğerleri” Kimmiş, Bir Hatırlayalım:
-
Sulama araçlarıyla su taşıyan ilçe belediyeleri,
-
Traktörünün arkasındaki ilaç tankıyla alevlere koşan köylüler,
-
Beton mikserlerini yangına çeviren inşaat firmaları,
-
Döner dürümle, ayranla, suyla ekipleri besleyen esnaf,
-
Karınca gibi çalışan binlerce gönüllü moto kurye…
Bunlar “diğerleri” değil; Bursa’nın asıl kahramanlarıdır!
20 Katlı Binalar, Yakılan Ormanlar: Şehir Nefessiz, Vicdan Sessiz
Koçak, yalnızca yanan ağaçların değil, betonlaşmayla yok edilen doğanın da hesabını soruyor. Kiremitçi, Kırcaali, Tayakadın ve Doğanbey mahallelerindeki bahçeli evlerin, ranta kurban edilmiş anılarını hatırlatıyor.
“TOKİ’nin diktiği 25 katlı binalar Bursa’nın kalbinde ağırlık yapıyor; şimdi de yeşilini, nefesini yaktık.”
Yanan Sadece Ağaç Değildi, Gelecekti
Yanan ormanların yerini ne alacak? Yine beton, yine rant, yine suskunluk mu? Bursa’nın etrafını saran yeşil kuşak cayır cayır yanarken, yangının kokusu mahallenin çiçeklerini bastırıyorsa, işte orada insanın içi de yanar.
Ahmet Koçak, yazısını şöyle bitiriyor:
“Geçmiş olsun Bursa. Dilerim son olsun.”
Ama hepimiz biliyoruz ki, son olmayacak. Eğer bu yangınlardan ders alınmazsa, bu ateş bir gün hepimizin evini, vicdanını, çocuğunun geleceğini yakacak.
YEŞİL BURSA YANIYOR
Doğup büyüdüğüm memleket göz alabildiğine çıplak tepeler, düz bozkırlarla kaplıdır. Akarsu kıyılarında birkaç söğüt, birkaç kavak ağacı dışında yeşillik azdır. Kim neye eksiklik duyarsa ömrü boyunca onun peşinden koşarmış. Ben de deniz ve yeşilin eksikliğini duyardım ve ömrüm onun peşinden koşmakla geçti.
Öğretmen olup Türkiye’nin çeşitli illerinde, Cidde’de çalışınca nerede yaşamam gerektiğine karar verdim. Benim beklentilerimi karşılayan il Yeşil Bursa idi. Bursa’ya yerleştim.
Bursa’daki evimin penceresinden Kaplıkaya bölgesindeki sık orman gözükür. Kaplıkaya Cazibe Merkezi’nden ormanın ilkbahar, sonbahar ve kış görünüşünü izlemeye bayılırım. Yanımda biri varsa ona da;
“Şu güzelliğe baksana!” diyerek dikkatini çekmeye çalışırım.
Canım deniz görmek isterse Gemlik ve Mudanya bir adımdır; gider deniz havası alır dönerim.
Türkiye’de kıraç, işe yaramaz arazi yokmuş gibi organize sanayileri, otomobil fabrikalarını her türden ürünün bolca yetiştiği, yılda üç ürün alınabilen Bursa Ovası’na yapmak geçmişteki yöneticilerin affedilmez hatalarıdır. Tabi sanayi kurulunca ekmek kapısı açılmış o kapıdan insanlar girmiş ova konutlarla dolmuş nüfus üç buçuk milyona çıkmış. Piknik sever eğitimsiz insanlar içtikleri içeceklerin şişelerini ormana atıp dönerler. Önünde bahçeleri olan güzelim evler müteahhitlerin aç gözlerini doyurmuş mudur bilemem ama doyurmadığı; Merkez Osmangazi ilçesinde, Kiremitçi, Kırcaali, Tayakadın ve Doğanbey mahalleri üzerine kurulan 3 200 dairenin olduğu TOKİ konutlarından bellidir. Orada da küçüklü büyüklü bahçeli evler ve en fazla beş katlı apartmanlar vardı. Mahalle sakinleri güzelim evlerinden oldukları gibi kendilerine vaat edilen evlerine parasını ödeyerek kavuşabildiler. Çoğu hastalandı, çoğu mahkeme kapılarında ömür tüketiyor. 20 /25 katlı binalar Bursa’nın kalbinde ağırlık, üzerinde gölge yapmaya devam ediyor.
Neyse olan olmuş Bursa’nın etrafını saran ormanlarımız var nasıl olsa derken Kestel ve Gürsu’da evimden dumanları gözüken orman yangını çıkmasın mı? Yangını televizyondan canlı izleyince soluğumu tutup sönmesini bekledim. Gitmek istesem de; kalabalık eder, ayak bağı olurum diye gitmedim. AFAD ekipleri, Bursa Büyükşehir itfaiyesi, ilçelerin ve çevre illerin itfaiyeleri ve sulama araçları yangını söndürmek için canla başla çalışmaya başladılar. Hepsi de su taşımanın yanında ağaç sevgisi, hayvan sevgisi, doğa sevgisi, vatan sevgisi ile birlik beraberlik olgusu taşıyordu. Dört yurtsever insanımızı kaybettik. Kırk dereceyi aşan sıcak havadaki çabaları ne kadar övülse azdır. Hepsine candan teşekkürler… Yangın söndürme helikopter ve uçaklarını havada gördükçe yangının kısa sürede söndürüleceğine inancım arttı.
Orman yangınlarını duydukça ya bizim çevremizdeki ormanlar da yanarsa, diye düşünür, Uludağ’ı ormansız hayal ederdim. Gördüğüm manzara karşısında tüylerim diken diken olurdu. Ormansız Uludağ berbat bir görünüm arz eder, oluşacak heyelana teslim olur, eteğindeki yerleşim yerlerini tehdit ederdi. Arabayla Gürsu ve Kestel’i geçtikten sonra iki yandaki ormanları izleyerek İnegöl’e doğru seyahat ederdim. O yol kenarındaki yanık ağaçları görmek artık bize acı verecek. İçinde yanan yabani hayvanları düşününce acımız katlanacak.
Orman yanarken bile siyasi rant peşinde olan siyasetçiler de ayrıca içimiz acıtıyor. Bursa Büyükşehir Belediye başkanı orman yangınını duyunca hemen Bursa’ya döndü. İlçe belediye başkanlarıyla soluğu yangın yerinde aldı. Siyasi rantçılar işbaşında:
“Ormanlar yanıyor belediye başkanı gezmeye gitmiş.”
Ne yapsın adam orman yanar, sel basar, toprak kayar diye bir yere gitmesin mi? O olmasa bile vekili vardır, yardımcıları vardır. İşimiz tek adama bağlıysa yandık demektir.
Hükümet yetkilileri basına demeç veriyor;
“Orman yangınlarına anında müdahale eden orman personelimize, AFAD ekiplerimize ve diğerlerine teşekkür ediyorum.” ‘Diğerleri’ dedikleri kahramanlar kimlermiş bir bakalım:
.Bursa Büyükşehir itfaiyesi,
.İstanbul Büyükşehir ve yakın illerin itfaiyeleri,
.İlçe belediyelerinin park sulama araçları,
.Bidonlarla, traktörlerinin ardındaki ilaçlama tankları ile yangına koşan köylüler, traktörünün ardına bağladığı su tankının tekeri patlamış halde yangına su taşıyan çiftçiler,
.İnşaat şirketlerinin beton dökme araçları, Yine çeşitli inşaat şirketlerinin tırlara yükleyip yangın alanına sevk ettikleri kepçeler,
.Yangınla mücadele eden güzel insanlara su ve yiyecek taşıyan belediye çalışanları,
. “AFAD’dan telefon geldi. Orman yangınında görev alanlara döner ayran yetiştirin. Kuru fasulye pilav gibi sulu yemekler arazi için uygun değil. Döner dürüm en iyisidir. Ayakta yiyip işlerine devam ederler, dediler. Beş bin döner hazırladım, daha da hazırlayacağım. Ayran ve ekmeğe gereksinim vardır. Gönüllü arkadaşların desteğini bekliyorum” diye video çeken Küçükbalıklı’daki bir dönerci gibi pek çoklarının AFAD telefonu gelmeden döner ekmek hazırlayıp yangın alanına ileten nice yardımsever lokantacılar,
Karınca örneği; yangın yerine su ve yiyecek taşıyan binlerce moto kurye…
Pazartesi günü Kestel ve Gürsu yangınlarının kontrol altına alındığı haberine sevinsek de, Karşıdaki Katır Dağları’ndaki ormanların yanması ve yeşilden siyaha dönmesi acı vermeye devam edecek. Yazıyı yazdığım sırada Harmancık ve Orhaneli yangınlarının devam ettiği bildiriliyordu.
Mahallemde her tür çiçeğin, temiz havanın kokusu yerine ormanda yanan ağaçların, hayvanların, börtü böceğin yanık kokusunu ve çığlıklarını duymak insana çok acı veriyor. Geçmiş olsun Bursa. Dilerim son olsun.
ahmet.kocak16@hotmail.com