Kuantumdan Tevhide: Görünmeyeni Düşünmek

  • 26 Temmuz 2025
Kuantumdan Tevhide: Görünmeyeni Düşünmek

Evrende görünmeyen bağlar üzerine bir tefekkür…

Yazan: Ali Yazır | Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı


Bilimle Başlayan Bir Soru, Tevhidle Derinleşen Bir Cevap

Evrende, milyarlarca birim uzaklıkta bulunan iki parçacığın birbirleriyle sürekli iletişim hâlinde olduğu artık bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. 2022 yılında Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülen kuantum dolanıklığı çalışması, bu parçacıkların zaman ve mekân ötesi bir bağla hareket ettiğini ortaya koydu.

Bu sadece bilimsel değil, aynı zamanda varoluşsal bir meseleyi de gündeme taşıdı:
İnsan, evrenle, bilgiyle, hatta kendi içsel varlığıyla nasıl bir bağ içindedir?

REKLAM ALANI

Mevlânâ’nın Sırrı: Görünmeyen İp

Şimdi durup düşünmek gerek:

Mevlânâ, bundan yüzyıllar önce şöyle demişti:

“Tüm varlıklar birbirine görünmez bir iple bağlıdır.”

Bu söz, bugünkü kuantum yasalarına bir gönderme miydi, yoksa kalpten sezilen hakikatin şairane bir ifadesi miydi?

Fizik ve tasavvuf, görünüşte farklı diller konuşsa da bugün aynı hakikate işaret ediyorlar. Biri deneyle, biri tefekkürle; biri laboratuvarda, diğeri gönülde…


Kuantum ve Tevhid: Aynı Gerçeğin İki Yüzü

Kuantum dolanıklığı, parçacıklar arasında ışık hızını aşan bir bağın varlığını kabul eder. Bu bilimsel tanım, Tevhid inancında metafizik boyutuyla şöyle yankı bulur:

“Her şey Allah’tadır. Ve Allah her şeyi kuşatandır.”

Kur’an-ı Kerim, bu hakikati keşfetmemiz için bizden akıl yürütmemizi ister:

  • 275 ayette: “Düşünmez misiniz?”

  • 200 ayette: “Tefekkür ediniz.”

  • 12 ayette: “Dolaşınız, araştırınız.”

  • 670 ayette: “İlim” teşvik edilir.

Bu çağrılar, inancı kör bir kabulleniş değil; akıl, gözlem ve derin düşünceyle ulaşılması gereken bir gerçek olarak tanımlar.


Zihin, Negatiflik ve İlahi Denge

MR (Manyetik Rezonans) görüntülemeleriyle yapılan modern nörolojik araştırmalara göre, insan zihninden her gün binlerce olumsuz düşünce geçiyor. Ancak bu düşünceler aynı anda gerçekleşmiyor.

Beyin, bu yoğunluğu dengeleyen bir filtreleme sistemine sahip. Eğer bu engelleyici mekanizma olmasaydı, zihin çökebilir, sosyal düzen altüst olabilirdi.

İşte burada, insan iradesi ve özgürlük kavramı devreye giriyor.


Zorlama Yok, Seçim Var

Kur’an, inanç konusunda özgürlüğü vurgular:

“Ey Muhammed! Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin tamamı iman ederdi. Öyleyken, insanları iman etmeye sen mi zorlayacaksın?” (Yunus, 99)
“Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.” (Kehf, 29)

Bu ayetler açıkça gösteriyor ki iman, bir seçimdir. Ve her seçimin bir sonucu vardır:

“Başınıza gelen herhangi bir musibet, ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.” (Şura, 30)

İnsan; tercihlerinin mimarı, kaderinin şekillendiricisidir. Hürriyet, iyiliğe de götürebilir, felakete de. Bu, Allah’ın insanı “kul” ama “özgür bir kul” olarak yaratmasının en açık delilidir.


Kalp ile Akıl Arasında: Bilimle Tevazu

Bilim yalnızca laboratuvara değil, bazen kalbe de dokunur.
Kuantum dolanıklığı, sadece fiziksel bir kuram değil, aynı zamanda bir tefekkür kapısıdır. Bir zerre, başka bir zerreyle uzaklarda olsa bile bağlantı kurabiliyorsa…

Biz de birbirimizle, doğayla ve nihayetinde yaratıcımızla görünmeyen bağlar içindeyiz demektir.

Mevlânâ’nın ifadesiyle:
“Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiktir. Gül düşünürsen gülistan olursun, diken düşünürsen dikenlik.”


Sonuç: Bilim ve İnanç Yan Yana Yürür

Bilim, veriye ulaşır; inanç, manaya…
Biri gözlemle, diğeri sezgiyle konuşur. Ama ikisi de aynı gerçeği anlatır.

Bugün kuantum fiziğiyle tasavvufun, MR teknolojisiyle Kur’an’daki tefekkür çağrısının kesiştiği bu çağda artık daha net söyleyebiliriz:

Gerçek bilgi; yalnızca gözle görülen değil, kalple hissedilen, akılla anlaşılan, vicdanla özümsenen bilgidir.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ