Zeki Baştürk’ten Yürek Sızlatan Yazı: “Sessizlik En Büyük İhanettir”

  • 25 Temmuz 2025
Zeki Baştürk’ten Yürek Sızlatan Yazı: “Sessizlik En Büyük İhanettir”

Toplumsal Körlük, Sessizlik ve Derinleşen Yoksulluk Kaleme Alındı


Bir Sessizlik Çağında Yaşamak: Zeki Baştürk’ten Toplumsal Vicdan Yazısı

Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Zeki Baştürk, son yazısında Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve insani krizleri cesur ve sarsıcı bir üslupla ele aldı.
“Sessizlik en büyük ihanettir” başlığıyla da özetlenebilecek bu yazı, hem gıda krizinden çevre felaketlerine, hem de toplumsal duyarsızlığa dair sert ama haklı eleştiriler içeriyor.


Gıda Enflasyonu: Rüyada Et, Taneyle Sebze

Zeki Baştürk, yazısının girişinde halkın yaşadığı derin ekonomik krize vurgu yapıyor.
Özellikle gıda enflasyonu, temel ihtiyaçlara erişimin zorluğu ve alım gücündeki düşüş şu ifadelerle gözler önüne seriliyor:

REKLAM ALANI

“Geliri giderini karşılamayan halk, eti, meyveyi rüyasında görür, sebzeyi taneyle alır oldu. Ülkemiz, kıtlık ekonomisine geçti, derin yoksulluğu yaşıyor.”

Baştürk, iktidarın bu duruma karşı tavrını da ağır biçimde eleştiriyor ve şu ifadeleri kullanıyor:

“İktidar ise ‘üç maymunu’ oynuyor: Görmedim, duymadım, bilmiyorum.”


Yanan Ormanlar, Yanan Vicdanlar

Yazının ikinci bölümü, ülkenin dört bir yanında çıkan orman yangınlarına ayrılmış.
Yalnızca ağaçların değil, canlıların da yandığını hatırlatan Baştürk, felaketin insani boyutuna dikkat çekiyor:

“Ağaçlar, kuşlar, tüm canlılar yanıyor. Evler yanıyor. Gencecik insanlar yanıyor. Hayvanların çığlıkları yürekleri dağlıyor. Ama ilgililer duyarsız. Gözler kör, kulaklar sağır.”

Bu cümleler, yalnızca fiziksel yangınları değil, toplumsal ilgisizliği de sembolize ediyor.


Sosyal Çürüme: Göçük Altında Kalan Vicdan

Baştürk yazısında, toplumsal duyarsızlığın sıradanlaştığını belirtiyor.
Şiddet gören kadın, ağlayan çocuk, göçük altında kalan işçi artık “bir haber bülteni kadar konuşulup unutuluyor.”
Bu durumun tehlikeli bir “normalleşme” süreci olduğunun altı çiziliyor:

“Sanki bir şey olmamış gibi, herkes kaldığı yerden devam ediyor yaşamaya.”


Görmek İstemeyenler, Duymak İstemeyenler: Toplumsal Körlük ve Sağırlık

Yazar, toplumun bilinçli bir şekilde görmemeyi ve duymamayı tercih ettiğini savunuyor:

“Çünkü görürsek rahatsız olacağız. Duyarsak vicdanımız sızlayacak. En kolayı sessiz kalmak. Seyirci olmak. Üç maymundan biri olmak…”

Bu, sadece bireysel bir tercih değil, insanlığın çöküşüne ortak olmak anlamına geliyor.


Sessizlik Kötülüğe Ortaklıktır

Zeki Baştürk’ün yazısında en çarpıcı vurgu şu cümlelerde somutlaşıyor:

“Zulüm yalnız zalimle değil, susanlarla da büyür.”
“Sessizlik, en tehlikeli ortaklıktır kötülükle.”

Bu mesaj, toplumun karşılaştığı sorunlara karşı pasif kalmasının aslında bir “suç ortaklığı” olduğunu belirtiyor.
Yazının sonu ise çağrıyla bitiyor:

“Haydi artık gözünü aç insanlık, kulak ver acıya; çünkü sessizlik en büyük ihanettir.”


Editoryal Değerlendirme: Acımasız Gerçekler ve Tokat Gibi Satırlar

Zeki Baştürk’ün bu yazısı, yalnızca güncel meseleleri ele almakla kalmıyor, toplumsal vicdanı harekete geçirmeyi amaçlıyor.
Yazarın cesur üslubu, meseleleri doğrudan ve yalın bir dille ortaya koyması, okuyucuda güçlü bir etki bırakıyor.

Yazının temel mesajı açık:

Görmemek, duymamak değil; yüzleşmek gerekir. Çünkü karanlık, biz sustukça büyür.

İşte o yazı…

“GÖZLER KÖR, KULAKLAR  SAĞIR”

Ülkemiz , gıda enflasyonunda tarihe geçecek bir krizin içinde kıvranıyor.  İktidar ise ” üç maymunu” oynuyor. ” Görmedim, duymadım , bilmiyorum. ” Geliri giderini karşılamayan halk, eti, meyveyi, rüyasında görür , sebzeyi taneyle alır oldu. Ülkemiz, kıtlık ekonomisine geçti, derin yoksulluğu yaşıyor. Et, balık,  tavuk sofraya uğramıyor. İktidar, yurttaşın durumunu görmüyor, halkın sesini duymuyor, bu konuda konuşmuyor.

Ormanlarımız yanıyor. Ağaçlar, kuşlar, tüm canlılar yanıyor. Evler yanıyor.  Gencecik insanlar yanıyor. Yanan canlılarla birlikte bizim değil yüreğimiz yanıyor. Hayvanların çığlıkları yürekleri dağlıyor. İlgililer duyarsız. İlgililerin gözleri kör, kulakları sağır. Görmüyor, işitmiyor,  ilgileniyorlar.

Sokak ortasında bir çocuk ağlıyor. Kimse dönüp bakmıyor. Bir kadın şiddet görüyor, insanlar başlarını çeviriyor. Bir işçi göçük altında kalıyor, yangınlarda onlarca kişi ölüyor..Bir haber bülteni kadar konuşuluyor. Ardından sessizlik… Sanki bir şey olmamış gibi, herkes kaldığı yerden devam ediyor yaşamaya. İşte tam da bu yüzden gözler kör, kulaklar sağır.

Oysa her şey gözümüzün önünde. Her şey kulağımızın dibinde. Yanan ormanlar, çöken adalet, ezilen insanlar, susturulan sesler… Görüyoruz ama bakmıyoruz. Duyuyoruz ama anlamıyoruz. Çünkü görürsek rahatsız olacağız. Duyarsak vicdanımız sızlayacak. En kolayı sessiz kalmak. Seyirci olmak. Üç maymundan biri olmak…

Toplumlar bu sessizlikle çürür. İnsanlar bu kayıtsızlıkla taşlaşır. Çünkü zulüm yalnız zalimle değil, susanlarla da büyür. Bugün görmezden geldiğimiz her acı, yarın kapımızı daha sert çalabilir.

Çocuklarını arayan annelerin  çığlığı duyulmuyorsa, bir başka yerin karanlığı derinleşir. Biz sustukça karanlık büyür. Biz baktıkça ama görmedikçe çığlıklar boğulur. Çünkü sessizlik, en tehlikeli ortaklıktır kötülükle.

Artık bakmamız gerek. Gerçekten bakmamız. Gerçekten duymamız. Çünkü bu körlük bizim değil, vicdanımızın ölümüdür. Çünkü bu sağırlık, insanlığın sessiz çöküşüdür.

“Haydi artık gözünü aç insanlık, kulak ver acıya; çünkü sessizlik en büyük ihanettir.”

Zeki BAŞTÜRK

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ