Zeki Baştürk’ten Yürek Yakan Çıkış: “Bu Ülkeyi Betonla Değil, Vicdanla Yeniden Kuracağız”

Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Zeki Baştürk, kaleme aldığı son yazısında ülkenin doğasına, çiftçisine, emekçisine ve değerlerine yönelik sistematik ihmal ve yıkımı çarpıcı ifadelerle gözler önüne serdi. Baştürk’ün satırlarında sadece bir eleştiri değil, aynı zamanda bir isyan, bir çağrı ve umut gizliydi.
“Ormanları kökünden söktünüz, kuşları yuvasız, sincapları dallarından ettiniz. Beton uğruna yeşilin her tonuna düşman kesildiniz.”
diyerek doğaya yönelen rant politikalarını açıkça hedef alan Baştürk, zeytinliklerin sökülmesinden, tarımın yok edilmesine; hayvancılığın bitirilmesinden, emeklilerin sefaletine kadar toplumun her katmanındaki çöküşü sert sözlerle dile getirdi.
Tarımın, yerli üretimin ve emeğin değersizleştirildiğini vurgulayan Zeki Baştürk, şöyle seslendi:
“Toprağın sesine kulak vermeyi unuttunuz. Tarımı dışalımın, çiftçiyi umarsızlığın kucağına itiniz. Et hayal oldu, süt lüks…”
Baştürk’ün yazısı sadece bir eleştiriden ibaret değil. Aynı zamanda bir direniş çağrısı:
“Ama biz henüz bitmedik! Toprağı bilen, ağacı seven, hakkı arayan insanlar hâlâ var. Ve biz yeniden başlamak için bir tohum kadar cesuruz.”
Zeki Baştürk, toplumun her kesimine “el ele verin” çağrısı yaparak şu sözlerle yazısını noktalıyor:
“Ne ormanı terk ederiz, ne zeytini, ne emeği. Çünkü biz bu ülkenin asıl sahipleriyiz. Ve bu ülkeyi betonun değil, toprağın, emeğin, vicdanın üzerine yeniden kuracağız.”
Bu anlamlı yazının tamamı, Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik çöküşe karşı bir vicdan manifestosu niteliğinde.
İşte o yazı….
BİTİRDİNİZ!
Bitirdiniz!
Ormanları, köklerinden gövdelerine dek; kuşları yuvasız, sincapları dallarından ettiniz. Beton uğruna, rant adına yeşilin her tonuna düşman kesildiniz. Her ağacı bir düşman bellediniz , her karış toprağı bir arsaya çevirdiniz.
Zeytinlikleri, binlerce yıllık bereketin simgesi olan o kutsal ağaçları kökünden söktünüz. Oysa bir zeytin ağacı, bir barıştı, bir ekmekti, bir gelenekti.
Çayı bitirdiniz, fındığı, tütünü, buğdayı… Yerli olan her şeyi değersiz gördünüz. Toprağın sesine kulak vermeyi unuttunuz. Tarımı dışalıma , çiftçiyi umarsızlığa teslim ettiniz.
Hayvancılığı bitirdiniz. Dağların, yaylaların süt kokusu yok oldu. Mandıralar sustu, köylerde buzağı sesi kesildi. Et hayal oldu, süt lüks…
Irmakları, gölleri, denizleri bitirdiniz. Dereleri HES’lerle boğdunuz, denizleri müsilajla zehirlediniz. Balıkçılık, artık yalnızca anılarda bir geçim yolu…
Köylüyü bitirdiniz. Kentin gölgesine mahkûm ettiniz. Kente göçen köylü, apartmanda köksüz bir yaşama tıkıldı.
Emekliyi bitirdiniz. Yıllarını bu ülkeye verenlerin ömrünü kuru bir ekmeğe bölüştürdünüz. Onuru ile yaşamak isteyen insanları, indirim kuyruklarına, pazar artıklarına mahkûm ettiniz.
Değerlerimizi bitirdiniz.
Emeği hor gördünüz, liyakati ayaklar altına aldınız. Bilgiyi, bilimi küçümsediniz. Dürüstlüğü cezalandırdınız, dalkavukluğu ödüllendirdiniz.
Sanatı, sanatçıyı ötelediniz; şiiri susturdunuz, resmi karaladınız, heykeli yıktınız.
Sonuçta ülkeyi bitirdiniz.
Umudu bitirdiniz.
Düşlerimizi bitirdiniz.
Adaleti, acıma duygusunu, bölünmeyi, dayanışmayı, hak aramayı bitirdiniz.
Ama yine de biliniz ki!
Biz henüz bitmedik.
Toprağı bilen, ağacı seven, hakkı arayan insanlar hâlâ var.
Ve bizler, yeniden başlamak için bir tohum kadar cesuruz.
Bir fidana su vermekten, bir çocuğa kitap uzatmaktan, bir emekliye sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
Ne ormanı terk ederiz, ne zeytini, ne emeği.
Çünkü biz, bu ülkenin asıl sahipleriyiz.
Ve bu ülkeyi, betonun değil; toprağın, emeğin, vicdanın üzerine yeniden kuracağız.
Haydi şimdi, yeniden başlamak için el ele verelim.
Gölgesinde dinlenecek bir ağaç, birlikte büyütecek bir umut hepimizin hakkı.
Zeki BAŞTÜRK