Doğa Yağmasına Karşı Direniş Büyüyor: Asıl Altın Toprağın Üstünde Saklıdır!

  • 26 Haziran 2025
Doğa Yağmasına Karşı Direniş Büyüyor: Asıl Altın Toprağın Üstünde Saklıdır!

Zeki Baştürk – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı

Türkiye’nin dört bir yanında yükselen bir çığlık var: “Doğaya dokunma!” Artık yalnızca çevrecilerin değil, her vicdan sahibi insanın gündeminde maden şirketlerinin doğaya verdiği telafisi imkânsız zararlar var. Neymiş efendim! Toprağın altında maden varmış. Ne pahasına olursa olsun çıkarılmalıymış…

Ama bunun için ormanlar kesilecekmiş, zeytinlikler yok edilecekmiş, yeraltı suları zehirlenecekmiş, köyler, meralar talan edilecekmiş. Üstelik bunu da “milli servet” adına yapacaklarmış. Oysa ortada ne milletin, ne doğanın, ne de emeğin hakkı kalıyor. Geriye sadece yıkım, susuzluk ve kuraklık kalıyor.

REKLAM ALANI

Zeytinlikler Yağma Altında, Geçim Kaynağı Tehlikede

Zeytin ağacı, bu toprakların kutsalıdır. Sadece bir tarım ürünü değil; sağlıktır, ekonomidir, kültürdür. Bin yıllık ağaçları keserek, zeytinlikleri madene kurban ederek hem sofralarımızdan zeytini hem de gelecek nesillerden nefesi çalıyorlar. Bu nasıl bir vicdan, bu nasıl bir akıl tutulması?

Köylü Direniyor, Halk Direniyor

Ama unuttukları bir şey var. Bu topraklar sahipsiz değil! Kazdağları’ndan Akbelen’e, Murat Dağı’ndan Balıkesir’e kadar köylü, çevreci, doğa sevdalısı, genç, yaşlı omuz omuza veriyor. Direniş büyüyor, vicdan susmuyor. Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla köylü, suyuna, havasına, toprağına sahip çıkıyor.

Gerçek Altın Nerede?

Madenciler, toprağın altındaki birkaç gram altına göz dikmiş durumda. Ama unutuyorlar: Gerçek altın, bu ülkenin bereketli topraklarında, alın terinde, ormanlarında, pınarlarında saklı. Bir avuç kâr için doğayı yok etmek, halkın geleceğini çalmak demektir.

Bu ülkenin madeni halkıdır. Onun emeği, onun ürettiği gıda, onun yetiştirdiği zeytin ağacı altından da değerlidir.

Sesleniyorum: Doğaya Dokunma, Yaşamı Yok Etme!

Rant için doğayı feda edenler bilsin ki bu topraklar sadece onların kazacağı değil, çocuklarımızın da geleceğidir. Yaşanacak bir ülke bırakmak için, doğaya sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Mücadele, yalnızca köylünün değil; hepimizin sorumluluğudur.

Bu ülkenin üstü altından değerlidir!

— Zeki Baştürk
Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı

GERÇEK ALTIN, TOPRAĞIN ALTINDA DEĞİL, ÜSTÜNDEDİR.

Ülkenin gündemine oturdu maden şirketlerinin doğaya verdiği zarar. Neymiş efendim! Toprağın altında maden varmış. Ağaçları keserek, ormanları yok ederek, suyumuzu zehirleyerek  altın çıkaracaklarmış.  Hem de altın değerindeki zeytinliklerimizi yağmalayarak, halkımızın geçim kaynağı,  sağlığımızın koruyucusu zeytini sofralarımızdan eksik ederek.

Buna karşılık köylümüz, çevreciler, doğaseverler, yurtseverler canını dişine takmış direniyor. Toprağını, suyunu, ormanını, zeytinini var gücüyle savunuyor.

Toprağın altına göz dikenler, çoğu zaman üstündeki yaşamı hiçe sayar. Oysa gerçek altın, derinlerde gizlenmiş madenlerde değil, bu toprakların üzerinde yeşeren ağaçlarda, gürül gürül akan derelerde, anaların ektiği tarlalarda, köylünün alınterinde saklıdır.

Son yıllarda artan maden arama projeleri, çevreye “kalkınma” adı altında büyük yaralar açıyor. Ormanlar kesiliyor, dereler kurutuluyor, dağlar dinamitle parçalanıyor. “Altın” adına yapılan bu yıkım, aslında gelecek kuşakların  yaşam hakkını toprağa gömmekten başka bir şey değil. Zehirli siyanür havuzları, maden atıkları ve dev iş makineleri; doğanın döngüsünü geri dönülmez biçimde bozmayı sürdürüyor.

Ama her yerde olduğu gibi bu karanlığa karşı direnen insanlar da var. Kaz Dağları’nda, Fatsa’da, Cerattepe’de, Munzur’da, Akbelen’de… Anadolu’nun dört bir yanındaki köylüler, doğayı savunmak için ellerine sadece kalplerini, inançlarını ve haklı öfkelerini alarak direniyorlar. Çocuklarının su içeceği dereleri, gölgesinde dinlenecekleri ormanları, meyvesini toplayacakları ağaçları korumak için ayağa kalkıyorlar. Çünkü onlar biliyor ki  gerçek altın, göğe yükselen çam ağaçlarının yeşilinde; arıların kanat çırpışında; buğday başaklarının sarısında gizlidir.

Köylüler bazen barikat kuruyor, bazen nöbet tutuyor, bazen de suskun ama vakur bir biçim bekliyorlar topraklarının başında. Onlar, sadece kendi yaşam alanlarını değil, hepimizin ortak geleceğini savunuyorlar. Sessiz dağların dili oluyorlar, kesilen ağaçların haykırışı, kuruyan derelerin ağıtı oluyorlar.

Bu yazının başlığı bir çağrıdır aslında: Gerçek zenginlik madende değil, doğanın ta kendisindedir. Rant uğruna doğayı talan eden anlayışa karşı, yaşanabilir bir dünya isteyen herkesin artık sesini yükseltme zamanı gelmiştir. Çünkü bu topraklar sadece bizim değil, çocuklarımızın, torunlarımızın da yurdudur.

Unutmayalım:
Altın bir gün biter, ama kesilen bir ağaç asırlık yaşamları siler.
Toprak delinir, ama temiz suyun kaynağı bir kez kurursa geri getiremezsiniz.
Kazılan her dağ, sökülen her kök, geleceğe vurulan bir darbedir.

Gerçek altın, toprağın altında değil;
Toprağa sevgiyle bakan gözlerde,
Toprağı emanet bilen ellerde,
Toprağı yaşatan direnişlerde saklıdır.

Zeki BAŞTÜRK

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ