15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi’nin yıl dönümünde, BADİS Sendikası öncülüğünde alanlarda bir araya gelen emekçiler, “Örgütlü güç, 4. Vardiya, Direniş ve Umut!” şiarıyla güçlü bir mesaj verdi. İşçiler sloganlarla taleplerini haykırdı:
“Kaldır başını, iste hakkını!”
“Sendika hakkımız söke söke alırız!”
“Zafer direnen işçilerin olacak!”
BADİS üyeleri ve 4. vardiya emekçileri, düşük ücretlere, ağır vergilere ve güvencesiz çalışmaya karşı tepkilerini sert sözlerle dile getirdi. Alanda sık sık, “Açlık sınırı zulümdür, yoksulluk ölümcül şiddettir!” ve “Adalet yoksa direniş var!” sloganları yankılandı.
Bütçe Talebi: Saraya Değil, Emekçiye
BADİS öncülüğünde yapılan açıklamada, “Savaşa değil sağlığa, saraya değil eğitime bütçe!” çağrısı yapılırken, alın teriyle geçinen milyonlarca işçinin taleplerinin görmezden gelinmesine sert tepki gösterildi:
“Vergileri yemeyin, haramdır! Vergiyi sömüren ödesin!”
Uluslararası Dayanışma Vurgusu: Filistin Yalnız Değil!
Eylemde ayrıca, Filistin halkına destek mesajları da verildi. “Katil İsrail, Filistin’den defol!” ve “Filistin halkı yalnız değildir!” sloganları atılarak, emperyalizme ve işgale karşı direniş vurgulandı.
BADİS’ten Net Mesaj: “Kurtuluş tek başına değil; ya hep beraber, ya hiçbirimiz!”
Emekçilerin kararlılığına vurgu yapılan açıklamada, mücadele, örgütlenme ve dayanışma çağrısı yinelendi. 15-16 Haziran ruhunun günümüzde yeniden canlandığını belirten sendika temsilcileri, “Bu sadece geçmişi anma değil, geleceği kurma mücadelesidir” dedi.
Türkiye işçi sınıfının 15-16 Haziran 1970 Direnişi ve Gezi Direnişiyle ilgili 15 Haziran 2025 Pazar günü sendika binasında gerçekleştirdiğimiz panel ve ardından Bursa Kent Meydanında gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasıdır!
Selam olsun 15-16 Haziran Direnişini Yaratanlara!
Selam olsun Gezi Direnişini Yaratanlara!
Türkiye işçi sınıfının uzun yıllar yaptığı mücadele ve direnişlerle kazanılan hakları gasp etmek için, sermaye sınıfı ve onun hükümetinin çıkardığı kanunlara karşı, 15-16 Haziran 1970’de Kocaeli ve İstanbul’da yüzbinlerce işçinin, sendikal hak ve özgürlüklerine sahip çıkmak için, 2 gün boyunca gerçekleştirdikleri büyük yürüyüş, ülkemizdeki emek ve demokrasi mücadelesinin en görkemli direnişi olarak tarihe geçmiştir. Direniş sürecinde 3 işçi hayatını yitirmiştir.
Bu direniş işçi sınıfının örgütlü mücadelesi karşısında, hiçbir siyasi iktidar gücün ve sermayenin duramayacağını göstermiştir. Fabrikalardaki üretimi durdurarak hakları için mücadele veren işçilerin, yan yana geldiklerinde neler yapabileceğini göstermiştir.
15-16 Haziran’da on binlerce işçiyi barikatlarla durdurmayı başaramayanlar, bu toplumsal uyanışı 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle bastırmak istemiştir. Bu darbelerin öncelikli hedefi işçilerin örgütlenme özgürlüklerini ve sendikal yapılarını ortadan kaldırarak, yükselen emek hareketini bastırmak olmuştur.
1970’den bugüne 55 yıl boyunca neoliberal politikalar ve onların uygulayıcıları olan siyasi iktidarların çıkardığı kanunlarla emekçilerin her hakkı gasp edilmiş, sendikalar etkisiz hale getirilmiştir.
Yaşasın 15-16 Haziran Direnişimiz!
Saray şirketi olan AKP’nin, 23 yıllık iktidar sürecinde bu saldırılar alabildiğine artmıştır. Yandaş sendikalar aracılığıyla emek mücadelesini görünmez kılarak, esnek-güvencesiz çalışma biçimlerini dayatan, düşük ücret politikasıyla ekonomik kriz koşullarında emekçileri açlıkla terbiye etmeye çalışan, emekçilerin hak arama taleplerini çıkardığı kanunlarla, hukuk dışı zor kullanarak bastıran, emek ve emekçi düşmanı bir düzen kurulmuştur.
Saray şirketi olan AKP hükümeti, ekonomik pasta paylaşımı kavgasını başlatarak, 2008 yılı başından itibaren sebep olduğu ekonomik krizle birlikte, 2008 yılı ortalarına doğru çıkardıkları kanunlarla, emeklileri sefalete sürükleyerek adeta ölüme terk etmiştir.
Ekonomik krizle baş edemeyen saray hükümeti, çıkardığı kanunlarla yoksulların yaşam alanlarına saldırmaya başlayınca, Taksim Gezi park’ının talanına karşı, doğa dostu duyarlı insanların öncülüğünde başlayan Gezi Direnişi, kısa sürede ülke geneline yayılarak, faşizme ve sermaye sınıfına karşı işçilerin, kadınların, öğrencilerin, emeklilerin ve tüm yoksul halkların sahiplendiği halk direnişine dönüşmüştür. Bu direniş sürecinde 8 insanımız hayatını yitirmiştir.
Her yer gezi her yer direniş! Geziyi unutma-unutturma!
Yarattığı ekonomik krizle baş edemeyen saray şirketi AKP hükümeti ve yandaş sermaye sahipleri, paylaşamadıkları zenginliğin kavgasını, 15 Temmuz 2016 günü sivil darbeye dönüştürmüştür. Ardından çıkardıkları kanunlarla, emekçilerin daha fazla yoksullaşmasına neden olmuştur.
Pandemiyle birlikte dünyada ve ülkemizde artarak devam eden ekonomik krizle baş edemeyenler, savaş politikalarıyla Ortadoğu’yu kana bulayıp, halkların kanı üzerinden para kazanıp zengin olmaya devam etmektedirler.
ABD, İngiltere ve Fransa’nın piyonu olan Filistin halkını katleden katil İsrail, Suriye’de istediği yönetimi oluşturduktan sonra, 13 Haziran günü İran’a saldırarak başlattığı savaş, Türkiye’nin de içinde olduğu Ortadoğu’da daha fazla kan, daha çok acı ve daha derin yoksulluk yaratacak demektir.
Katil ABD, İşbirlikçi AKP! Katil İsrail Ortadoğu’dan defol! Filistin halkı yalnız değildir.
Değerli ve onurlu işçi kardeşlerim; 2008’den buyana derinleşerek devam eden ekonomik kriz, halen işsizliğe, pahalılığa ve yoksulluğa neden olmaya devam etmektedir. Bursa ve İzmir gibi 2 büyük şehirde belediye işçileri için uzun süren TİS müzekkereleri, işçilerin en temel grev hakkını kullanmaya dayanınca, işçiler tehdit edilerek, kısa süren grev sonrası, yoksulluk sınırının altında imzalanan TİS sonucu, binlerce işçi işten çıkartılmakla tehdit edilmektedir.
Yaşanacak ücret herkesin hakkı, Grev hakkımız engellenemez!
55 yıl sonra bugünde, 15-16 Haziran direnişi bizlere, kaybettiklerimizin değerini yeniden hatırlatmaktadır. Bizden alınan haklarımızı geri alabilmek, 15-16 Haziran ruhunu yeniden hatırlamak ve ayağa kaldırmakla mümkündür.
Hiçbir iktidar, emekçilerin hak ve özgürlerini, emeğin evrensel kazanımlarını ve emeğin çıkarlarını savunan örgütlü yapıları zorla ortadan kaldıramaz.
Bugünden tez; Emperyalist rant savaşlarının, kapitalist sömürünün son bulması, halklar arası onurlu barışın sağlanması, herkese iş, işçilere ve emeklilere insanca yaşanabilecek ücret, sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı, güvenceli istihdam, örgütlenme özgürlüğü ve toplu sözleşme-grev hakkı tüm emekçilerin ortak talebidir.
Emeğin taleplerine ve alın terimize sahip çıkmaya, örgütlü yapılarımızı ve örgütlenme hakkımızı korumak için, mücadele ve direnişlerimize devam edeceğiz.