BULGARİSTAN VE TÜRKİYE YILDIZI – 1

Ahmet Koçak / Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı
Bulgaristan’da doğup Türkiye’de de ışığını yaymaya devam eden bir yıldızdan söz edeceğim sizlere… Bu yıldız, kendi sessizliğinde büyüyen, emeğiyle var olan ve hayatına sığdırdığı mücadelelerle ışıldayan bir kadın: Hafize Gün Besimova.
1945 yılında Bulgaristan’ın Varna kentine bağlı Staro Orahava Vameaski (Aşağı Çiftlik ilçesi)’de dünyaya gelen Hafize Gün, çiftçi bir baba olan Besim Bey ve ev hanımı Hayriye Hanım’ın evladı olarak hayata gözlerini açtı. Kalabalık bir ailenin ferdi olan Gün, dokuz kardeşin ortanca çocuğu olarak, hayat mücadelesini küçük yaşlardan itibaren öğrenmişti.
İlk ve orta öğrenimini köyde tamamlayan Hafize Gün, erken yaşta sorumluluklarla tanıştı. Ancak eğitimden hiç kopmadı. Genç yaşta Varna Kız Meslek Lisesi’nden mezun oldu. Hayat şartları kolay değildi; ama azmi ve kararlılığı sayesinde dışarıdan okuyarak dört yıllık ziraat teknisyenliği okulunu da başarıyla tamamladı.
Bu yazı dizisinin ilk bölümünde, onun çocukluk yıllarını, eğitim hayatını ve bir yıldızın Bulgaristan’daki doğuşunu sizlere aktarmak istedim. Önümüzdeki bölümde, Türkiye’ye uzanan yolculuğunu, verdiği mücadeleyi ve topluma kattığı değerleri anlatacağım. Bu bir hayat hikâyesi değil sadece; bu, iki ülke arasında köprü olmuş, iki kültürü harmanlayarak bir kimlik inşa etmiş bir Türk kadınının onurla yazdığı destandır.
BULGARİSTAN VE TÜRKİYE YILDIZI – 1
Bulgaristan’da bir yıldız doğdu. Yıldız, on iki yıl orada parladıktan sonra, Türkiye’de parlamaya devam ediyor. Bu yazıda o yıldızı tanıyacaksınız.
Hafize Gün Besimova, 12 Eylül 1945 tarihinde çiftçi Besim Bey ile ev hanımı Hayriye Hanım’ın kızı olarak Bulgaristan’ın Varna kentine bağlı Staro Orahava Vameaski’de (Aşağı Çiftlik ilçesi) doğdu. Kendisinden büyük dört küçük dört olmak üzere dokuz kardeştiler. İlk ve ortaokulu Staro Oryahovo köyünde okudu. Varna’da Kız Meslek Lisesi’nden mezun oldu. Dışarıdan okuyarak dört yıllık ziraat teknisyenliği okulundan mezun oldu.
Rumeli halk türküleri araştırmaları ve derlemeleri yaptı. Sofya radyosunda kendi sesinden kayıtlı elliden fazla türkü bulunmakta ve halen yayınlanmaktadır.
1970 yılında ‘Balkanton’ ‘Devlet Müzik Araştırma ve Yapım Evi’ tarafından ilk Türk sanatçısı olarak Longplayı yapıldı. On iki yıl ‘Anton Straşimirov’ Razgrad Devlet Tiyatrosunda tiyatro sanatçısı olarak görev yaptı.
Hafize Gün Besimova, 1977 yılında, göçmen valizinin içine sanat aşkını katlayıp Türkiye’ye göç ederek Bursa’ya yerleşti. 1981 yılında Mahalli Sanatçı olarak TRT Radyolarında bantlar doldurdu. Tiyatro sanatçılarının tiyatro dışında sanatlarla ilgilenmesi yasak olduğundan TRT kayıtları yayımlanmadı. Daha sonra o kayıtların silindiğini üzüntüyle öğrendi.
Dedesi, türküler söyleyen bir halk aşığıydı. Kaynak kişi olarak “Elveda Dost Deli Gönül Elveda”, “Entarin Dikildi mi”, “Irmak Kenarında Bir Kuru Meşe”, “Şu Karşıki Dağda Bir Fener Yanar”, “Terzi De Başında Sıdıka’mın Altın Makası” adlı türküleri THM Repertuvarına kazandırdı.
“Bir halk ne kadar acı çekerse o kadar üretken olur.” der değerli sanatçı. Dediği gibi olmuş o da çok üretken olmuş, yüzlerce oyun, söylediği yüzlerce türkü yanında; Bellekteki Zaman / Anadolu’dan Rumeli’ye Rumeli’den Anadolu’ya Anılar, Birikim (Şiir), Sözcüklerin Dansı – Özlü Sözler, İki İnsan Boyu Güneş (Şiir), Dokunuşlar (Şiir), Yarı Uyanık Sokaklar (Şiir), Penceremde Çerçeveli Gökyüzü gibi kitaplar da yazmıştır.
Hafize Hanımın 55. Sanat yılı kutlamasına katıldım, yazdım. İlk kez o kutlamada tanıdım değerli sanatçıyı. Yazımda ilk adını yanlış yazmışım. Ortak arkadaşımız eğitimci, şair, yazar Halime Yıldız fark edip bildirdi. Hemen düzelttim. Yazımı okuması ve yaptığım hatanın ardından dikkatini çektim. Balkan Festivali açılışı yapıldı AVP Tiyatrosu’nda. Ona da katıldım. Kenar koltukta otururken yanımdan Hafize Hanımın geçtiğini görünce ayağa kalktım, merhabalaştık. Bazen yapılan bir yanlışlık sizi ünlü birinin belleğine yerleştirir…
Geçenlerde kendisinin de rol aldığı Keşanlı Ali Destanı oyununa davet etti beni. Davet büyük yerden gelince katılmamak olmazdı tabi. Telefonda; “Biraz erken gelin lütfen. Yeni çıkan kitabınızı da getirin. Ben de iki kitabımı sizin imzalayacağım” dedi. Kitaplarımı alıp tiyatroya erken gittim. Kulisten aşağı sahne giysileriyle indi. Kitaplarımı verdim. Teşekkür etti ve…
Bulgaristan’da Bulgarca isim almaya zorlanmalarına isyan ederek anayurda dönenlerden Hafize Hanım. Evlerini, tarlalarını, yakınlarını bırakıp göçenlerin arasında Hafize Hanım ününü de orada bırakıp göçmüş. Bulgaristan’da tanınan, sevilen tiyatro oyuncusu ve türküleri radyolarda çalınan bir sanatçı iken Türkiye’de hayata sıfırdan başlamış. Önce diksiyon problemini halletmiş. Girdiği sınavlar sonucunda Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’nda göreve başlamış. Tiyatronun katı kurallarından dolayı müzisyenliği bırakmak zorunda kalmış (Ne büyük bir kayıp!).
Bulgaristan’ın ardından Bursa’da ve Türkiye’de tanınır. O bir yıldızdır ve burada da parlayacaktır elbette. Onlarca tiyatro oyunu oynar, Anadolu turnelerine katılır, film ve dizilerde rol alır.
“Değerli dost Ahmet Koçak’a en içten saygılarımla…” yazıp imzaladığı “Birikim”(şiir) ve “Bellekteki Zaman” (anı roman) kitaplarını dikkatle okudum. Şiir yazamadığım için şiir kitabına değerlendirme yazamadım.
‘Bellekteki Zaman’ Kitabından;
Ünlü bir sanatçı olmuştur Bulgaristan’da. Birkaç arkadaşı ile Karaağaç’a gezmeye giderler. Çeşit çeşit yemekler içinde hamur işi “dızmana” dikkatini çeker, dızmanayı yapan yaşlı kadına sorar:
“Teyze bunu nasıl yaptınız?” Yaşlı kadın:
“Dızmanayı bilmey misin? Sen radyeye nasıl giresen o da fırına öyle gireyi. Ba uşağum sen radyoya nasıl gireysin?” diye ciddi ciddi sormaz mı? Şaşar kalırlar. Bir arkadaşı:
“Koca kadın radyoya nasıl girsin. Kayıt yapılıyor, tellerle evinize kadar geliyor.” diye açıklar. Yaşlı kadının aklı yine ermez;
“Madem radyoya girmeyesin tellerde nasıl yürüyesin?” der. Bu söyleşi böyle sürer gider…
(Devam edecek)
ahmet.kocak16@hotmail.com